RİSÂLETÜ’N-NUSHİYYE VE DİVÂN-I YÛNUS EMRE KARAMAN NÜSHASI
Yusuf
Yıldırım*
Özet
Yûnus Emre’nin iki önemli eseri
olan Risâletü’n-Nushiye ve Divânı’nın, mecmualarda geçenlerle berâber 40’ı
aşkın nüshası tespit edilmiştir. Bu nüshalar içinde en eski ve en
sağlamlarından biri RNDYE Karaman Nüshası’dır.
Eser, 1904 yılında Yunus Emre
Tekkesi şeyhi Şeyh Sunullah’ın ölümü sonrası postnişin olan Kadirî Tekkesi
şeyhi Şeyh Hacı Bekir’e geçmiştir. Şeyh Hacı Bekir’in ölümüne yakın ondan da
Bahri Kayserilioğlu’na sonra da oğlu Baha Kayserilioğlu’na geçmiştir. Karaman Nüshası’nın
ulusal düzeyde tanınması da Baha Kayserilioğlu ile gerçekleşmiştir. Karaman Nüshası’nı
şimdiye kadar Mustafa Tatcı, Talat Duru kullanmıştır. Eser ilk kez Yusuf
Yıldırım tarafından müstakil olarak 2014 yılında kitaplaştırılmıştır.
Eserin yazısı, Divânü
Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’in yazıları ile karşılaştırılmıştır. Karaman Nüshası’nın
yazı özelliklerinin bu iki eserle ile yüksek oranda uyumlu olduğu ayrıca 13. yy
Selçuklu yazma eserleri yazı özellikleri ile de yüzde yüze yakın benzerlik
gösterdiği görülmüştür.
Toplamda 210 yaprak olan eserin
51 yaprağı Risâletü’n-Nushiyye, 159 yaprağı Divan’dır. Tensih/telif tarihi ve
müstensih/müellifi belli değildir.
Eserin dili 13-14 yy Anadolu
Türkçesi yani Oğuzcadır. Eserde Hakaniye Türkçesinin özelliklerini taşıyan
“ol-bol, men-ben” gibi kelimeler; “sünük, sü” gibi Göktürk döneminden arkaik
kelimeler görülebilmektedir. Eserin alegori yöntemi üzerinden birçok söz sanatı
ile yazılmıştır. İçeriğinde kullanılan belli başlı kavram ve terimler; inanç,
ahiret, ceza-ödül, tasavvuf ve tarikat,dört kitap, ahlak terimleri, ayet-hadisler, halife ve sahabeler, belli
başlı mutasavvıflar ve batılı filozoflar ile bazı hayvan isimleridir.
Bu bilgiler ışığında eserin;
arkaik yapısı olduğu, 13-14. yy Oğuzcası ile yazıldığı, yazı özellikleri ve
içeriği ile otantik olduğu dolayısı ile de en eski RNDYE nüshalarından olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Tüm özellikleri
bir araya toplandığında eser ya asıl nüshadır ya da asıl nüshaya çok yakındır.
Anahtar kelimeler: Risâletü’n-Nushiyye, Divân-ı Yûnus Emre, Karaman Nüshası, Karaman Nüshasının Geçmişi, Paleografik Özellikler, Bibliyografik Tanıtım, İçerik, Dil ve Edebi Özellikler
Kısaltmalar
RNDYE: Risâletü’n-Nushiyye ve
Divân-ı Yûnus Emre
KB :Kutad gu Bilig
DLT :Divân-ı Lügati’t-Türk
ŞE :Şevki Efendi
1. GİRİŞ
Taş baskı divanlar
bir kenara bırakılırsa Yunus Emre ve eserleri üzerine yapılmış çalışmalar, bir asra
yaklaşmıştır. Fuat Köprülü’nün 1919’da çıkan Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar
adlı eserinde Yunus Emre’nin tarihi kişiliğine ve eserlerine kısaca da olsa
değinilmiştir.[1] Bu
çalışma; Yunus Emre ve eserleri üzerine daha sonra yapılacak çalışmalara hem
temel oluşturmuş hem de ivme kazandırmıştır.
Burhan Toprak’ın 1933
yılında yayımladığı Yunus Emre Divanı, ilk divan derlemesi olarak tarihe
geçmiştir.[2]
Bundan sonra Yunus Emre’nin eserleri üzerine olan çalışmalar giderek artmıştır.
Abdülbaki Gölpınarlı, 1943 yılında Yunus Emre Divanı, 1965 yılında “Risalat al
Nushiyye ve Divan” adı ile çıkardığı eserlerinde, Yunus Emre’nin iki eseri olan
“Risâlatu’n-Nushiyye ve Divanı”na ilk defa “tenkitli metin” sistemini
getirmiştir.
Mustafa Tatcı ise
1991 yılında hazırladığı “Yunus Emre Divanı Tenkitli Metin” ve ”Risâletü’n-Nushiyye
Tenkitli Metin” adlı üç ciltlik kitabı ile tenkitli metin çalışmasını, en
sağlam nüshalar üzerinden yapmıştır.
Bugün müstakil ve
mecmualarda bulunanlarla beraber Divan ve Risâletü’n-Nushiyye’nin 40’ı aşkın
nüshası tespit edilmiştir.
Bu nüshaların en
eski ve en sağlamlarından biri olmasına rağmen Karaman Nüshası[3]
kamuoyu ve araştırmacılar tarafında fazla bilinmediği gibi çok da fazla ön
plana çıkamamıştır.
Bu çalışmada RNDYE Karaman Nüshası; “Ortaya
Çıkışı, Bibliyografik Tanıtımı, Paleografik Özellikleri, Dili, İmlası, Edebi
Özellikleri, İçeriği, Diğer Nüshalardan Farkı ve Üstünlükleri” konuları ile
tanıtılacaktır. Sonuç bölümünde ise her bölümde elde edilen sonuçlar
toplanacaktır.
2. ORTAYA
ÇIKIŞINDAN GÜNÜMÜZE RNDYE KARAMAN NÜSHASI
RNDYE Karaman Nüshası’nın ortaya çıkışı, 1904 yılındaki Yunus
Emre Tekkesi postnişin değişikliğine rastlar. 1904 yılında ölen Şeyh Sunullah’ın
oğlu Ziya henüz dört yaşındadır. Torunu Talat Duru’nun araştırmalarına göre bu
tarihten sonra tekkenin şeyhliğine; Yunus Emre’nin soyundan geldiğini ispat
eden[4]
Belviranlı Eyüp Hoca müracaat eder. Postnişinliğe kabul de edilir. Ancak nasıl
oldu ise bir şekilde Kadiri Tekkesi şeyhi Hacı Bekir Efendi, postnişinliğe
getirilir.[5]
Bu arada Yunus Emre Tekkesi Kütüphanesi de dağılır. Kütüphane
kitaplarının akıbeti ile ilgili birkaç iddia var ise de kesin bir şey
bilinememektedir. Bilinen ise RNDYE Karaman Nüshası, Şeyh Hacı Bekir’in
muhafazasına geçer.
H 1340 M 1921/1922 yılında Kayserilizâde Bahri Efendi, yatağında
hasta olarak yatan Şeyh Hacı Bekir Efendi’den RNDYE Karaman Nüshası’nı okumak
üzere ister. Bir müddet sonra Şeyh Hacı Bekir Efendi vefat eder. Divan da
Kayserilizâde Bahri Efendi’de kalır.[6]
Divan, 1950’li yıllarda ulusalda tanınmaya başlar. Kayserilizâde
Bahri Efendi’nin oğlu Avukat Baha Kayserilioğlu; divanı, dönemin birçok tarihçi
ve edebiyatçısına gösterir. İbrahim Hakkı Konyalı,[7]
Cahit Öztelli,[8]
Şehabettin Tekindağ,[9]
Amil Çelebioğlu,[10] Raif
Yelkenci,[11] Fuat
Köprülü,[12] Abdülbaki
Gölpınarlı[13] ve
Mikail Bayram[14] sadece
bilinenlerdir.
Bu araştırmacılardan
bazıları divanı görmek için Karaman’a gelmişken bazılarına Baha Kayserilioğlu, divanı
kendi göstermiştir. Her görüşmede Karaman nüshasının kitaplaşması için birtakım
kararlar alınmış olsa da hepsi sözde kalmıştır.
Divan ile ilgili
önemli gelişmelerden biri de 1965 yılı Mayıs ayında, mikrofilminin Milli
Kütüphane tarafından alınmasıdır.[15]
Bu bilgi, Baha Kayserilioğlu’nun yeğeni Cihan Savaşan tarafından da teyit
edilmiştir.[16]
Divanı ilk
kullanan kişi Mustafa Tatcı’dır. 1991 yılında çıkardığı Yunus Emre Divanı
Tenkitli Metin adlı kitabında, Milli Kütüphane’deki mikrofilm kopyasından
ulaştığı Karaman Nüshası’nı bir numaralı kaynak olarak göstermiştir.
Karaman Nüshası’nı aslından ilk kullanan kişi Talat Duru’dur.
Talat Duru, 1993 yılında çıkardığı Yunus Şeyhliği adlı kitabın son kısmında,
divandan 100 sayfa kadar yayımlamıştır.
Karaman Nüshası;
2014 yılında, çeviri ve tıpkıbasım bir arada ilk kez tarafımdan müstakil olarak
kitaplaştırılmıştır.[17]
(Resim 1) Kitap iki bölümdür. Birinci bölüm divan hakkında bilgiler ve çeviri
olarak üç bölümden oluşmuştur. (Resim 2) Ekte ise divana ait sözlük ile dizin
vardır. İkinci ana bölüme 420 sayfa olarak divanın tıpkıbasımı konulmuştur.
(Resim 3)
Yunus Emre divanı
nüshalarında bir tekkeye ait olanı sadece Karaman Nüshası’dır. Anlaşıldığı
üzere yüzyıllarca bu tekkede okunmuştur.
3. RNDYE
KARAMAN NÜSHASI’NIN BİBLİYOGRAFİK KÜNYESİ
Eserin kitabi özellikleri Milli Kütüphanedeki mikrofilm
kataloğundan öğrenilebilmektedir. Katalog bilgilerine göre nüsha; deri ciltli, 250x170
mm ölçülerindedir. Milli Kütüphane mikrofilm koleksiyonuna “A-4764” arşiv
numarası ile kaydedilmiştir. 1965 yılı Mayıs ayında Baha Kayserilioğlu Özel
Kütüphanesi’nden mikrofilmi çekilmiştir. (Resim 4)
Mikrofilmden
görüldüğü kadarı ile deri ciltli ve mikleplidir. Kapağın ortasında bir adet
şemse vardır. (Resim 5) Kapak içi ilk yaprağın “a” bölümüne, “Maşallah, Hasan,
Hüseyin, Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali isimleri; 1a sayfasına Allah,
Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ya Hazret-i Bilâl Habeşi isimleri
karalama ya da alıştırma olarak yazılmıştır. İlk yaprağın b bölümü boştur. Yazının
inceliğinden ve yazı karakterinden anlaşıldığına göre bu yazılar, divanın
istinsahından çok sonra yazılmıştır. (Resim 6)
Eser,
1b sayfasından başlar ve 210b sayfasında biter. İlk sayfa serlevha olarak
düzenlenmiştir. (Resim 7) Tezhiplidir. Serlevhalı
sayfanın muhtemelen 16. yyda tekrardan yazıldığı gelişmiş nesih yazısından
anlaşılmaktadır. Serlevhaya bir kapalı rumi motifi, dikey eksende
yerleştirilmiştir. Kapalı rumi motifin içinden çıkan simetrik dal, kapalı
ruminin etrafında spiral çizerek kendi içinde bir kıvrım ile biter. Bu spiral
dalın etrafı natürel çiçekler ile bezenmiştir. Süslemeyi dışarıdan yedi dilimli
sivri kemerden bir kenarlık çevreler. Serlevhalı sayfalı ilk sayfa ile nesir
bölüm hariç her sayfa 11 mısra ile yazılmıştır.
Eser 1b sayfasındaki giriş bölümü ile
başlar:
“Hazâ Dîvânu emlahu’ş-şu’arâ’i ve
efsahu’l-belagâ sultânu’l-vâsılîn tâcu’l-fukarâ’i ve’l-mesâkîni ve
hırkatu’l-gurabâ’i ve re’îsü’l-‘âşikîn Hazreti Yûnus Emre kuddise
sirrahu’l-azîzi ve efâza aleynâ birretu ve ihsanehu efâza li’l-‘âlemîne lütfehu
ve kerremehu ve feyzuhu
4.1. Risâletü’n-Nushiyye Karaman Nüshası
Bibliyografik Künyesi
Kitabın ilk 51 yaprağı (101 sayfası)
Risâletü’n-Nushiyye’dir. Toplam beyit sayısı 545’tir. Mevcut yapısı ile sahip
olduğu bölümler aşağıdadır.
Giriş: 1b
Nesir bölüm (2a-2b,
iki yaprak kopmuştur.)
Şerh-i Âdem Âleyhi’s-Selâm (2b-8a)
Dâstân-ı Kibr (8a-17a)
Dâstân-ı Buşu (17a-25b)
Dâstân-ı Sabr (26a-28b)
Dâstân-ı Buhl u Hased (28b-41b)
Dâstân-ı Gaybet ü Bühtân (42a-51b)
Tespit edilebilen
kopmuş yapraklar; 2, 3 ve 8’dir. Şimdi olmayan ikinci yaprakta en az 11 beyit
ile girişin devam ettiği; üçüncü yaprakta ise nesir bölümün “akıl” konusunun
olduğu diğer nüshalardan anlaşılmaktadır.
4.2. Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası
Bibliyografik Künyesi
Eserin divan
bölümü, kitabın 51b sayfasının ortasından başlar (Resim 8) ve 210b sayfasında
biter. Toplamda 160 yaprak yani 319 sayfadır.
Divan bölümü, 51b’de
“Fi’s-Seyri ve’s-Sulûkı” adı altında bir şiir ile başlar. Bu bölümden sonra
sayfa 55a’dan itibaren “El-Hüsniyât” başlıklı bölüm daha vardır. Bundan sonraki
bölümler isimlendirilmemiştir.
Toplamda 217 şiir,
1770’i aşkın beyit vardır.
Divanın baştan sonunda şiirlerdeki
beyit sayısı beşten aşağı düşmez. Bazı şiirlerin dört beyitte kalmasının eksik
şiirler ve eksik sayfalar olduğunu göstermektedir. Bu şekilde 78. ve 176. yaprakların olmadığı
tespit edilmiştir.
Mesut Koman’ın Konya Halkevi’nde
yayımladığı bir makaleye göre; 1919-1920 yıllarında Karaman’da görev yapan Doktor
Azmi Avcıoğlu, RNDYE Karaman Nüshası’nı bizzat görmüş ve sayfa sayfa
incelemiştir. Bu inceleme sonucu sondan dört yaprağın yırtık olduğunu tespit
etmiştir.[18] Şu
durumda ve diğer nüshalarla karşılaştırıldığında RNDYE Karaman Nüshası’nın kopmuş
yaprak sayısının 10’a yakın olduğu söylenebilir.
RNDYE Karaman
Nüshası kitabi olarak en sağlam nüshalardandır. En eski nüshalar arasında
sadece Karaman Nüshası giriş bölümüne sahiptir. Kitabın şiir düzeninden
Risâletü’n-Nushiyye ile divanın ayrı ayrı eser olmadığı anlaşılıyor. Risâletü’n-Nushiyye’nin
bittiği yerden sayfa kesintisi olmadan divan başlar.
4. RNDYE KARAMAN NÜSHASI’NIN PALEOGRAFİK ÖZELLİKLERİ
RNDYE Karaman
Nüshası’nın en tartışmalı konularından biri de yazım tarihidir. İstinsah/telif
tarihinin olmamasından birçok araştırmacı, çeşitli ve farklı görüş
belirtmiştir.
Şehabettin Tekindağ, İbrahim Hakkı Konyalı, Amil Çelebioğlu,
Cahit Öztelli gibi araştırmacılar; divanın çok eski bir yazma olduğunu
söylemiştir.[19] Abdülbaki
Gölpınarlı ve Sahaf Raif Yelkenci,
divanı, 18. yy yazması olarak görmüştür.[20]
Mustafa Tatcı ise divanın Selçuklu nesihi ile yazılı 14. yy ilk yarısına ait
bir nüsha olduğu yönünde görüş ve tercih belirtmiştir. [21]
RNDYE Karaman Nüshası, harekeli Selçuklu nesihi ile
yazılmıştır. Nesih yazısının tarih
içinde birçok ekolü ve üslubu ortaya çıkmıştır. (Resim 10)
Nesih, kökü
Aramice ve Nebatice’ye kadar gidebilen aklam-ı sitte yazılarındandır. Kaldırma,
yok etme ya da kopyalama anlamındaki Nesih yazısı; aklam-ı sittenin diğer
yazıları ile beraber birçok hat mektebi içinde gelişerek günümüze kadar
gelmiştir. İbn-i Mukle (ö. 940), İbn-i Bevvab (ö. 1042), Yakut el-Mu’tasimî (ö.
1298), Şeyh Hamdullah Amasî (1526) ve
Hafız Osman (1698) hatları, belli başlı nesih mektebidir. Mehmet Şevki
Efendi’nin (1887) harflere getirdiği mükemmellik ise en son nokta olarak kabul
edilmektedir. Halen de Mehmet Şevki Efendi’nin üslubu geçilememiştir. (Resim 11)
Nesih yazısının birçok
ekolünün yanında; yazıldığı döneme ve coğrafyaya göre de birçok üslubu olmuştur.
Bu üsluplardan biri de Selçuklu nesihi olarak bilinmektedir. Selçuklu nesihi;
12. yydan 14. yy başına kadar Konya merkezli olarak Anadolu’da yaygınlık
kazanmış nesih yazısıdır.
Konu çerçevesinde RNDYE
Karaman Nüshası’nın yazısı; önce Türk dilinin bilinen en eski yazmaları olan Divânü
Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’in yazıları ile daha sonra Konya merkezli
yazılmış olan Tevârih-i Âli Selçuk (İbn-i Bibi, 1281), Müsâmeretü'l-Ahbâr
(Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî, Konya nüshası, 1321), Metâilü’l-İman (Ahi Evren,
Konya nüshası, 1262,) adlı üç öneml eserin yazıları karşılaştırılmıştır. (Resim
12,13,14) Nesih yazısında zirve kabul edilen Mehmet Şevki Efendi’nin
(1829-1887) meşki de nesih yazısının geldiği noktanın görülmesinin isabetli olacağı
düşüncesi ile karşılaştırma tablolarına eklenmiştir. (Resim 15)
4.1. RNDYE Karaman Nüshası Divanü Lügati’t-Türk Kutadgu
Bilig Karşılaştırması
İlk karşılaştırma;
RNDYE Karaman Nüshası ile Kaşgarlı Mahmut’un 1262 tarihli Divân-ı Lugat’it-Türk’ü
(Resim 16) ve Yusuf Has Hacib’in Kutadgu
Bilig’i üzerinden yapılmıştır. (Resim 17)
Karşılaştırma ve
incelemeler; aşağıdaki harf grupları üzerinden yapılmıştır. (Resim 18)
Dik harfler : Elif, Lam, Kef, Tı, Zı
Eğimli harfler : Dal,
Zel, Ra, Ze, Kef, Vav
Yassı harfler : Be,
Te, Se, Fe
Oval harfler : Cim,
Ha, Hı, Ayn, Gayn, Sad, Dad, Tı, Zı
Çanaklı harfler : Sin,
Şın, Sad, Dad, Kaf, Lam, Nun
Kıvrımlı harfler : Ya,
Mim
Gözlü harfler : He
Başlı harfler : Mim,
Fe, Vav, Sad, Dad, Cim, Ha, Hı
Dişli harfler : Sin,
Şın
Karşılaştır ve
inceleme sonuçları aşağıda sıralanmıştır.
“Elif” harfi her
üç yazma da benzer özellikte yazılmıştır.
Benzeşme eğik
karakterli harfler olan “dal, zel, ra, ze, kef ve vav” gibi harflerde daha
fazladır. Her üç yazmada da harflerin yapı, oran ve açı özellikleri
birbirlerine çok yakındır.
Yassı harfler olan
“be, te, se ve fe” harflerindeki benzerlik; her üç yazmada da birbirine çok
yakındır.
Oval harflerden
“cim, ha ve hı” harflerinin yazılışları, her üç yazmada farklıdır. Harflerin
hem baş kısımları hem de karın kısımları ölçü, açı, kıvrım özellikleri
açısından farklı biçimlere sahiptir.
Oval harflerden
“ayn ve gayn” harfleri ise her üç yazmada da birbirlerine yakın özellikler
taşır. Bu benzerlik Karaman nüshası ile Kutadgu Bilig’de daha fazladır.
Dişli harfler olan
“sin ve şın” harfleri, Kutadgu Bilig ile Yunus Emre Divanı’nda hemen hemen aynı
karakterde yazılmıştır.
“Sad, dad” grubu
harflerin özellikle baş kısımları her üç divanda da aynı biçim özelliklerini
korurlar.
“Tı ve zı”
harfleri için de aynı durum vardır.
“Fe ve kaf”
harfleri, Yunus Emre Divanı ile DLT’de birbirine çok yakın karakterde
yazılmıştır.
“Kef” harfi de DLT
ile divanda birbirine benzer biçimdedir.
Aynı durum “nun ve he” harfleri için de geçerlidir.
“Lam” harfinin
yazım biçimleri her üç yazmada da birbirine çok yakındır.
“Mim” harfinin
genel özellikleri, divan ile DLT’de birbirine yakın iken Kutadgu Bilig’de
farklıdır.
“Vav” harfi her üç
yazmada da hemen hemen aynı biçim özellikleri taşır.
4.2. RNDYE Karaman Nüshası Tevârih-i Âli Selçuk
Müsâremetü’l-Ahbar Karşılaştırması
İkinci
karşılaştırma ise Konya merkezli yazılmış olan Konya merkezli yazılmış olan
İbn-i Bibi’nin Tevârih-i Âli Selçuk’u, Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî’nin
Müsâmeretü'l-Ahbâr’ı ve Ahi Evren’in Metâilü’l-İman adlı eserleri üzerinden
harf gruplarına göre yapılmıştır. İnceleme ve karşılaştırmalar; harflerin başta,
ortada ve sonda yazılış özelliklerine göre yapılmıştır. Elde edilen tespitler
aşağıya sıralanmıştır.
Harflerin başta
yazılışına göre özellikleri (Resim 19):
“Elif” harfi dört yazmada da
birbirine yakın özelliklerde yazılmıştır.
“Be-te-se”
grubu harfler; Karaman Nüshası, Tevârih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman
yazmalarında çok yakın özelliklerde yazılmıştır. Müsâremetü’l-Ahbar’da
farklıdır.
“Cim-ha-hı”
grubu harflerin yazım özellikleri dört yazmada da benzerdir.
“Del-zel”
grubu harflerin yazımı, dört yazmada da birbirine yakın özellikte tespit
edilmiştir. Benzeşme, Metâilü’l-İman ile Karaman Nüshası arasında daha
fazladır.
“Ra-ze”
harf grubundaki durum da del, zel grubu gibidir.
“Sin-şın,
sad-dad, tı-zı” grubu harflerin yapısı, dört yazmada da aynıdır.
“Ayn-gayn,
fe, kaf ve kef, nun, he, ye” harf gruplarında benzeşme, Karaman nüshası ile
Metâilü’l-İman arasında daha fazla tespit edilmiştir.
Mim
harfinde Karaman nüshası ile diğer yazmalar arasında benzeşme tespit
edilememiştir.
Vav
harfi dört yazmada da aynı özelliklerde yazılmıştır. Benzeşme Karaman Nüshası
ile Metâilü’l-İmân arasında daha fazladır.
Harflerin ortada yazılışlarına göre
özellikleri (Resim 20):
“Elif harfi” Karaman nüshasında geniş
kıvrımlı yazılmıştır. Diğer yazmalarda dik ve düzgündür.
“Be-te-se” harf grubu dört yazmada da
aynı özelliklerde yazılmıştır.
“Cim-ha-hı”
grubu harflerin yazımında benzeşme Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman
yazmaların daha fazladır.
“Del-zel”, harf grubunda benzeşme;
Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman arasında daha fazladır.
Aynı benzeşme “ra-ze, sin-şın,
sad-dad, tı-zı, ayn-gayn, fe-kaf”, harf grubunda da tespit edilmiştir.
“Kef” harfinin yazımı, dört yazmada
da aynı özelliklerdedir.
“Mim, nun” ve “ya” harf grubu dört
yazmada aynı özelliklerde yazılmışsa da Karaman nüshasında daha düz ve stilize
görülmektedir
“Vav” harfi sadece
Müsâremetü’l-Ahbar’da farklı ve durak yerleri belirlidir. Diğer yazmalar ile
Karaman nüshasında “vav” harfi birbirine yakın özelliklerdedir.
“He” harfi dört yazmada da birbirine
yakın özelliklerdedir. Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman arasında benzeşme
daha fazladır.
Harflerin sonda yazılışlarına göre
özellikleri (Resim 21):
“Elif” harfi Karaman nüshasından
salınımlı (kıvrımlı) yazılmıştır. Diğer yazmalarda dik ve düzgündür.
“Be-te-se” grubu harfler, dört
yazmada da aynı özelliklerde yazılmıştır.
“Cim-ha-hı”
grubu harflerin yazımında Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman ve
Müsâmeretü’l-İman yazmalarının yazımının daha çok benzeştiği tespit edilmiştir.
“Del-zel” harf grubunda benzeşme;
Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman arasında daha fazladır.
“Ra-ze”
harf grubunda dört yazmanın harf özellikleri birbirine yakındır.
“Sin-şın,
sad-dad” harf grubunda dört yazmadaki harfler birbirine yakın özelliklerde
yazılmıştır. Özellikle Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman arasında harf
benzerliği daha fazladır.
“Tı-zı,
ayn-gayn, fe, kaf ve kef” harf gruplarının dört yazmadaki yazım özellikleri
birbirine çok yakındır.
“Lam” harfinde
benzeşme; Karaman nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk’ta daha fazladır.
“Mim”
harfinde benzeşme, Karaman nüshası ile Metâilü’l-İman arasında daha fazladır.
“Nun”
harfinin çanağı, Karaman nüshasında köşeli yapılmıştır. Diğer yazmalarda nun
harfinin çanağı kavislidir.
“Vav”
harfi dört yazmada da yakın özelliklerde yapılmıştır. Benzeşme, Karaman nüshası
ile Metâilü’l-İman arasında daha fazladır.
“He”
harfi dört yazmada da birbirine benzer özelliklerdedir.
“Ya”
harfi, baş kısmı itibari ile dört yazmada da farklıdır. Ancak Karaman nüshası
ile Metâilü’l-İman arasında benzerlik daha fazladır.
RNDYE Karaman
Nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Müsameretü’l-Ahbar’da
“Allah” “Muhammed” kelimeleri üzerinden sembolik karşılaştırma yapılmıştır. Bu
karşılaştırmada en fazla benzeşme; RNDYE
Karaman Nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk arasında olmuştur. (Resim 22)
RNDYE Karaman
Nüshası’nın her iki yazma eser grubu ile karşılaştırılması ile oluşan sonuçları
şöyle sıralamak mümkündür:
Selçuklu nesihinde harflerin
yazımında ölçü, oran ve durak yerleri henüz gelişmemiştir.
Selçuklu nesihinde başlı harflerin
başları çoğunlukla kapalıdır.
Çanaklı harflerin çanakları; kâtibe,
kaleme, sayfanın yazım yerine göre kısmi değişiklikler gösterebilmektedir.
İmla çoğunlukla harekelidir.
Bu noktada Karaman nüshasının yazısı
harekeli nesihtir.
RNDYE Karaman Nüshası yazısı ile DLT,
İbn-i Bibi’nin Tevârih-i Âli Selçuk’u ile Ahi Evren’in Metâilü’l-İman adlı
eserleri arasında benzeşme daha fazladır.
Üstelik RNDYE Karaman Nüshası ile Ahi
Evren’in Metâilü’l-İman adlı eserinin yazısı bir kâtibin elinden çıkmışçasına
benzerlik gösterir.
Bir başka sonuç da şöyledir: Karaman
Nüshası, Tevârih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Divanü Lügati’t-Türk yazıları
İbn-i Bevvab hattının etkili olduğu dönemde yazılmıştır. RNDYE Karaman Nüshası’nın
yazıldığı tarih ile Yakutî’nin ölüm tarihi birbirine çok yakındır. Dolayısı ile
Yakutî hattının Karaman Nüshası üzerinde etkisi tespit edilememiştir.
Müsâremetü’l-Ahbar ve Kutadgu Bilig yazıları üzerinde ise Yakutî hattının
etkisi vardır.
RNDYE Karaman
Nüshası yazı özelliklerinin, Tevârih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Divânü
Lügati’t-Türk yazı özellikleri ile büyük oranda benzeşmesini; RNDYE Karaman
Nüshası’nın asıl nüsha ya da asıl nüshaya çok yakın bir nüsha olabileceği
sonucuna götürmektedir.
Daha sağlam
sonuçlar için C 14 tekniği ile RNDYE Karaman Nüshası’nın yılının tespit
edilmesi; hem Yunus Emre’nin hayatına hem de asıl nüsha ait tartışmalara
açıklık getirecektir.
5. RNDYE KARAMAN NÜSHASI’NDA DİL
Türk
yazı dilinin tarihî gelişme çizgisinde metinlerle izleyebildiğimiz VI-VIII.
yüzyıllar Türkçesinden başlayarak XII. yüzyıl ortalarına gelinceye kadar
Orta-Asya'da tek bir yazı dili hâkimdir. Köktürk, Uygur, Karahanlı yazı
dilleri, bu bir tek kol olarak ilerleyen yazı dilinin yer, zaman, siyasal
bölünmeler ve kültür alanı ayrılıklarına göre birbirine izleyen devamlarıdır.
XII.,
XIII. yüzyıllarda, Harezm ve Maveraünnehir bölgeleri Orta-Asya'nın
geçirdiği tarihî, siyasal ve etnik karışmalarla bağlantılı olarak, yeni
yazı dillerinin oluşumuna beşiklik etmiş dönem ve bölgelerdir. Oğuzca’nın Eski
Türk yazı dilinden ayrılıp müstakil bir yazı dili durumuna geçme çabaları da
yine bu dönemde başlamıştır.
Esasen
Anadolu'da XII. Yüzyıl ortalarından XIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar
süregelen dönemdeki Türkçe de dil yapısı bakımından yalnız Oğuzcaya dayanmıyor;
Karahanlı yazı dili özelliklerinden Oğuzcaya doğru uzanan bir karışıklık içinde
bulunuyordu.
Anadolu bölgesinde
Türkçe'nin sesbilgisi (phonetik), şekilbilgisi (morphologie) ve kelime hazinesi
bakımından XIII. yüzyılın 2. yansına kadar süregelen bu karışık yapısı
dolayısiyledir ki, XIV. ve XV. yüzyıl yazar ve sanatçılarınca bu dönemin dili olga
bolga dili diye adlandırılmış veya 'kaba ve sakîm' olarak nitelendirilmiştir.
Böyle bir nitelendirmenin başlıca sebebi, bölgede Oğuzca özellikler ağır
bastıkça, Oğuzca dışı dil özelliklerinin yadırganmış olmasıdır.
XIV. yüzyıl
Anadolu Beylikleri devri, Oğuzca'nın büyük bir hızla yazı diline girmesi, Doğu
Türkçesine ait kalıntılardan temizlenmesi, telif ve çeviri yüzlerce eserin
meydana getirilmesi bakımından çok verimli bir dönemdir. Selçuklular
dönemindeki Arapça, Farsça tutkunluğuna karşı bir reaksiyon, bir uyanma ve
konuşma dilinin belirli bir yazı geleneğine uyularak yazı diline aktarıldığı
dönemdir. Tek cümle ile doğrudan doğruya Oğuzca'ya dayalı yerli ve millî bir
yazı dilinin kuruluş dönemidir,[22]
Yunus’un yetiştiği
13. yüzyıl Anadolu’da teşekkül edecek olan yeni yazı dilinin kurulma çağıdır.
Bu sebeple o devrin diğer şair ve yazarları gibi Yûnus Emre’nin dili de, Orta
Asya yazı dilinin hususiyetlerini taşımaktadır. Yûnus’un başta Ahmet Yesevi
olmak üzere, Horasan erenlerinin kurduğu fikir dünyası içinde bulunması da Orta
Asya Türkçesinin izlerini taşımasını gerektirmektedir. İki ayrı coğrafi muhitte
gelişen aynı kültür ve edebiyatın dili uzun müddet birbirinden malzeme alıp
vermiştir. Bu malzemeler 13. asır Türkçesi hakkında toplu bir bilgi verir.
Yûnus’un Orta Asya Türk kültürünü Anadolu’da devam ettirdiğini gösterir ki, bu
çok mühimdir.[23]
Ancak Yunus
Emre’nin otantik dili ile nüshaların yazım dili aynı değildir. Bir başka
deyişle her nüsha; yazıldığı dönemin yazı, dil, imla, ses özelliklerini
taşırlar. II. Murat döneminde başlayan telif ve tercüme kitap çalışmaları; Anadolu
Türkçesinin yazı ve konuşma dilinde, değişme ve gelişme biçiminde etkili
olmuştur. Bu etki İstanbul’un fethi sonrası artarak devam etmiştir. Dolayısı
ile Yunus Emre’nin yaşadığı 13-14. yy dil ve yazısı ile nüshanın yazıldığı dönemin
yazı ve dil özellikleri arasında fark olması doğaldır. Özellikle 15. yydan
sonra yazılmış nüshalardaki dil farklılıkları hemen göze çarpmaktadır. Müstensih,
yaşadığı dönemin dil özelliklerini divana mutlaka bir şekilde yansıtmıştır.
Karaman
Nüshası’nın dilinin, Yunus Emre’nin otantik dili ile aynı özelliklere sahip olup
olmadığının belirlenmesi için bir dil inceleme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Karaman Nüshası’nın dili; imla, ses, harf, şekil özellikleri bakımından
incelenmiştir. Elde edilen tespitler aşağıda gösterilmiştir.
5.1. İmla Özellikleri
Karaman Nüshası harekeli nesih ile
yazılmıştır. Özellikle Türkçe kelimelerin yazımında sesli harfleri karşılamak
için hareke kullanılmıştır. Arapça ve Farsça kelimeler ise kendi dilindeki
yazım kurallarına uygun olarak yazılmıştır. İstisnalarda ise Türkçe
telaffuzunun esas alındığı yazımlar da tespit edilmiştir. Tespit edilen belli
başlı imla özellikleri aşağıda açıklanmıştır.
“ç” sesinin “cim” veya “çim”, “p”
sesinin “be” veya “pe” ile “g”nin “kef” ve “gayın” ile gösterilmesi, Uygur
imlâsının etkisindendir. Bu duruma örnekler; “padişâh---bâdişâh” ve “üç—üc”
biçimindedir.
Göktürk, Uygur,
Karahanlı yazı dilinden gelen kelimeler; Karaman Nüshası ile birebir ya örtüşmüştür
ya da kısmi sesli değişimi, ünsüz yumuşamasına/sertleşmesine uğramıştır. Buna
en iyi örnek Risâletü’n-Nushiyye’nin tarih beyitindeki “yidi” kelimesidir.
Köktürkçe’deki yedi anlamındaki “yiti” sayısı; Risâletü’n-Nushiyye’deki telif
beyitinde “Ki tarih dahı yidiyüzdeyidi” mısraındaki “yidi”ye dönüşmüştür.
Arap alfabesinin bazı sesleri
karşılamada yetersiz kaldığı bilinmektedir. Türkçe kelimelerde sesli yerine
hareke konmuş. Arapça ve Farsça tesiriyle konulmadığı da olmuş ve zaman zaman
harfle de gösterilmiştir. Kelimelerin bu değişik imlasında aruz vezninin de
tesiri büyük olmuştur.
İlk
hecede sesliler yazılmamıştır.
“e”
sesi “elif” harfiyle yazılmıştır.
Kelime
sonunda “e” harfi için kullanılan “he” harfi yazılmıştır.
Sonu he harfi ile biten kelimelerde
tamlama eki “ı-i” hemze ile sonu ye
harfi ile biten kelimelerde ise hemze veya ye harfi ile gösterilmiştir.
(ka’be-i ışk, s. 64b)
Kelime sonunda “e-a” harfi için
kullanılan he harfleri yazılmayıp hareke ile ses verilmiştir.
(sonra gibi)
Bağlama
edatı “ve”; ve, vi, vü, ı, i,ü olarak bazen ilk kelimeyle beraber yazılmıştır. (hâsu
am vb.)
Ayrılma
ve bulunma hali ekinde “d” den sonra
“elif” harfi “a” sesi için kullanılmıştır.
5.2. Ses Özellikleri
Eski Anadolu Türkçesinde seslilerde görülen en büyük
özellik uyum konusudur:
Kalınlık-incelik
uyumu kuvvetli; düzlük-yuvarlık uyumu zayıftır.
Bazı
kelimelerin seslileri düzleşmiştir. (mu — mı?)
Bazı
kelimelerin ilk şekilleri yuvarlak olduğu halde son ekler düz olarak kalmıştır.
(okı-)
İçinde “ç, ş, y” sessizi bulunan bazı kelimelerin
seslileri incelemiştir. (yorı — yürü)
Bugün “e” ile yazılan kelimelerin çoğu Eski Anadolu
Türkçesinin etkisi ile “i” ile yazılmıştır. (dimek—demek, virmek — vermek)
Eski
Anadolu Türkçesinin etkisi ile diğer sessizlere ilave olarak bugün Orta Anadolu
yerel ağzında halen kullanılan “h” ve “ñ”
sessizleri divanda bolca kullanılmıştır. (yoksul-yohsul, deniz-deñiz,
sonra-soñra )
Bugün “e” ile yazılan harfler “i” ile yazılmıştır.
(dimek, virmek …)
“soguk — sovuk” örneğinde olduğu
gibi “g — v değişmesi” değişmesi vardır.
“çerig—çeri”
örneğinde olduğu gibi bir hecede fazla olan kelimelerin sonundaki “g”ler
düşmüştür.
“Yoksul
–yohsul” örneğinde olduğu gibi k — h değişmesi olmuştur.
“assı ve
ıssı” örneğinde olduğu gibi sessiz ikizleşmesi olur.
5.3. Şekil Özellikleri
5.3.1.Hal
Ekleri
Belirtme
eki “-ı,-i”dir. (Gözi) 3. kişi iyelik eklerinden sonra “n”
şeklinde kullanmıştır. (Gözin)
Yönelme Eki :
(-a, -e),
Bulunma Eki :
(-da, -de)
Ayrılma Eki :
(-dan, -den)
İlgi Eki :
(-un, -ün, -ın, -in) (at — atun/ Mustafa — Mustafa'nun)
Eşitlik Eki:
(-ca, -ce, -ça, -çe)
Vasıta Eki:
(-n)
Yön Eki :
(-ra, -re, -aru, -erü) (sonra, içerü)
Çokluk Eki: (-lar, -ler)
Belirme soru 3. şahıs
iyelik ekleri, görülen geçmiş ve öğrenilen görülmeyen geçmiş zamanın 3. şahıs
ekleri daima düz kullanılmıştır. (gelür, oturdı, bulmış)
5.3.2.İyelik Ekleri
Tekil 1. kişi
: -m, -um, -üm (el — elüm/ kapu — kapum)
Tekil 2. kişi
: -n, -un, -ün (el—elüm/ kapu—kapun)
Tekil 3. kişi
: -ı, -i, -sı, -si (el — eli/ kapu — kapusu)
Çoğul 1. kişi
: -muz, -müz, -umuz, -ümüz (el- elümüz/ kapu—kapumuz)
Çoğul 2.
kişi: -nuz, -nüz, -unuz, -ünüz (el — elünüz/ kapu — kapunuz)
Çoğul 3. kişi : -ları, -leri
5.3.3.Sıfatlar
Bu, şu, o, şol, ol, uşbu, bir,
birkaç, iki üç, kamu, her, herbir, hep, hiç, cümle, degme, ne, nice, kangı,
dükeli, delim, fülan. ne, nice, niçe, kaç, kankı
5.3.4.Zarflar
Bugün, dünle, düngün, ahir, gice,
gündüz, yarın, şimdi, girü, imdi, çü, son, sonra, evvel, irte, pes, ol, her,
gah, dem, oluk-dem, şoluk-dem, her dem, kaçan, hemiş, nice bir, -a dek, -a degin,
-dan berü, -dan girü, karşu, ara, girü, içerü, kanda, kançaru, kancaru anaru,
berü, aşaga, ilerü, ırak, yukarı, tapa, taşra, öte, öyle, böyle, şöyle, öyle
kim, böyle kim, şöyle kim, bu denlü, şu denlü, ol, buncılayın, ancılayın,
bencileyin, sizcileyin, sencileyin, nice, niceme, yalnız, ansuzun, bellü, seraser, hoş ve dürlü dürlü, çok,
biraz, bir zerre, bol, külli, bin bin, bu, şu, o, ol, şol, bular, şular, olar,
kimesne, kimsene, kamusı, kangısı, ayruk, özge, -ki, -kı, (-gı), ben, sen, o,
ol, biz, siz, olar, öz, kendü, kendözün,
5.3.5.Edatlar
bigi, gibi, içün, ile, bile, berü,
birle, girü, sonra, özge, sanki, benzer, üzre, kim, ile, fakat, çün, çünki,
eger, gerçi, meger, illa, likin, velikin, ne, nice, neden, ne için, niçin,
kanı, kanda, kandan, ya, yahud, i, iy, ya, ah, aman, eyvah, vah, ha, vay, uş,
uşda, uşbu, işbu,
5.3.6.İsim ve Fiiller
İsimdem İsim Yapan Ekler
a) –an, -en : gelen
b) –cı, -ci, -çı, -çi : daima düzdür (kapucı,)
c) –cuk, -cük, -cugaz, -cügez: daima yuvarlaktır (anacagaz).
d) –ıncı, -incü: daima düzdür (onıncı)
e) –layın, -leyin, -cılayın, -cileyin: (bencileyin )
f) –lık, -lik, -luk, -lük : (togrılık)
g) –lu, -lü: daima yuvarlaktır: (bahtlu)
h) –rak, -rek: (yigrek).
i)
–suz, -süz: daima yuvarlaktır:
(başsuz)
İsimden Fiil Yapan Ekler
a) –a, -e : (yaşa-)
b) –al, -el: (boşal-, yönle- )
c) –ar, -er, -r : (agar-, göger-, karar- )
d) –da, -de: (hırılda-, ünde- )
e) –ı, -i: (bayı-, berki- )
f) –L : (kısal- )
g) –la, -le : (bağla-, -işle)
h) –sa, -se, -mse: (susa-)
Fiilden Fiil Yapan Ekler
a) –k : ( turuk-, duraklamak )
b) –y : ( koy-)
c) –ar, -er (çıkar- )
d) –ur, -ür (yitür- )
e) –dar, -der (gönder- )
f) –dur, -dür (yağdur-)
g) –gur, gür (irgür- )
h) –t (arat-)
i)
–z (utuz-)
j)
–ş (göriş-)
k) –n (urın-)
l)
–L (dökil-)
Fiilden İsim Yapan Ekler
a) –aç, -eç (güleç)
b) –ak, -ek (bıçak)
c) –ç (ilenç)
d) –daş, -deş (karındaş )
e) –gu, gü (kaygu)
f) –guç, -güç (aldaguç- aldatıcı)
g) –gun, gün (argun )
h) –ıcı, -ici (alıcı)
i)
–iş, -ış
(bakış)
j)
–k, -uk, -ük
(adak, çözük)
k) –m (toyum)
l)
–ma, -me
(demge)
m) –mak, -mek (olmak)
n) –n (düğün)
o) –t (binit)
p) –u, -ü, -i, -i (bilü, ayıru)
Zarf Fiiler
a) –a, -e (çıka- ,gel- )
b) –alı, -eli, -alıdan, -eliden ( ideli)
c) –arak, -erek, -urak, -ürek (gezerek)
d) –dukda, -dükde (oldukda)
e) –dukça, -dükçe (umdukça)
f) –dugınca, -dügince (döndügince)
g) –dugında, -düginde (gördüginde)
h) –ıcak, -icek (çekicek)
i)
–ınca, -ince
(olınca)
j)
–iken (ister
iken)
k) –madın, -medin (gelmedin)
l)
–u, -ü, -ı,
-i (aglayu)
m) –up, -üp (bakup)
n) –uban, -üben ( gelüben)
o) – ubanı, -übeni ( kalkubanı)
p) –ubanın, -übenin ( diyübenin)
Sıfat Fiiler
a) Geniş Zaman Sıfat Fiileri : -ar, -er, -ur, -ür (akar) -maz,
-mez (yaramaz)
b) Geçmiş Zaman Sıfat Fiileri : -duk, -dük, -mış, -miş (bildük, toğmış)
c) Şimdiki Zaman Sıfat Fiileri : -an, -en (turan, seven)
d) Gelecek Zaman Sıfat Fiileri : -acak, -ecek, -ası, -esi
(gelecek, sığınası)
Fiil Kişi Ekleri
a) Geniş zaman,
görülmeyen geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, istek ve gereklilik
kiplerinde kullanılan kişi ekleri şunlardır:
Tekil 1. kişi : -am, -em -van, -ven
(-vanın, -venin)
Tekil 2. kişi
: -sın, -sin
Tekil 3. kişi
: -dur, -dür (-durur, -dürür)
Çoğul 1. kişi
: -uz, -üz (-vuz, -vüz)
Çoğul 2.
kişi: -sız, -siz
Çoğul 3. kişi
: -lar, -ler
b) Görülen geniş
zaman ve şartta kullanılan kişi ekleri de şunlardır:
Tekil 1. kişi
: -m
Tekil 2. kişi
: -n
Tekil 3. kişi
:
Çoğul 1. kişi
: -k, -k (-vuz, -vüz)
Çoğul 2.
kişi: -nuz, -nüz
Çoğul 3. kişi
: -lar, -ler
c) Emir kipinde
kullanılan kişi ekleri de şunlardır:
Tekil 1. kişi
: -ayın, -eyin, -ayım, -eyim (-ayum, -eyüm)
Tekil 2. kişi
: -gıl, -gil
Tekil 3. kişi
: -sun, -sün (-durur, -dürür)
Çoğul 1. kişi
: -alum, -elüm
Çoğul 2.
kişi: -n, -un, -ün, -nuz, -nüz
Çoğul 3. kişi
: -sunlar, -sünler
Fiil Çekimleri
Eski Anadolu Türkçesinde bugünkü kipler
kullanılmıştır.
a) Görülen Geçmiş Zaman:
Bütün kişilerde yuvarlak şekli kullanılmış (-du, -dü) yalnız tekil 3. kişide
hep düz şekli kullanılmıştır (yazdum, yazdı, yazduk)
b) Görülmeyen
Geçmiş Zaman: Bütün kişilerde düz şekli kullanılmıştır (-mış, -miş). Bazan (-up)
zarf fiil eki de kullanılmıştır (okumışam, gelüpdür = gelmiştir).
c) Şimdiki Zaman:
Ayrı bir ek kullanılmamıştır. Geniş zaman ve istek ekleriyle karşılanmıştır.
d) Geniş Zaman: Bütün kişilerde yuvarlak şekli
kullanılmıştır (-ur, -ir). Şimdiki zaman
için de kullanılmıştır. Geniş zaman bazan istek ekiyle de karşılanmıştır.
e) Gelecek Zaman : -ısar, -iser şekli (gelisersin) - se +
gerek şekli ( gelse gerek) Bazan istek eki de kullanılmıştır.
i) İstek : -a, -e
(gelevüz = gelelim)
j) Şart : -sa, -se (gelsenüz)
k) Gereklilik: Ayrı bir eki yoktur (sa + gerek) şekli
kullanılmıştır. (gelse gerek = gelmeli)
l) Emir: Emir için bir ek yoktur. Fiil köklerine emir
için kullanılan şahıs ekleri getirilerek kullanılmıştır. (tutsun, tutun,
tutsunlar, tutayım, tutalum)
İmla, ses, şekil
ve harf özelliklerine göre Karaman Nüshası’nın dil yapısı incelemesine göre
Karaman Nüshası tamamen 13.-14. yy dil özelliklerini taşımaktadır. Bir başka
deyişle İstanbul’un fethi sonrası gelişen Anadolu Türkçesi dil özelliklerini
içinde barındırmaz.
6. RNDYE KARAMAN NÜSHASI’NDA ANLATIM
Yunus Emre bir söz üstadıdır. Anlatım, dinleyende anında etki
bırakır. Sözü dolandırmaz. Az söz ile
derin anlamlar oluşturur. Halk dilinden kullandığı basit kelimelerle güçlü bir
anlatım yakalayarak zihinde büyülü bir dünya meydana getirir. İnsanların idrak
edemeyeceği birçok soyut kavramı somutlaştırarak kolay anlama yöntemi
geliştirmiştir.
Şiirlerinde yakaladığı anlatım becerisini sadece yetenek ve
ilmü ledün gibi etkenlerle açıklamak yeterli olmaz. Bu söz üstatlığının altında
zengin bir sözlü kültür ve sözlü kültüre hâkimiyet görülmektedir. Döneminin
Türkçesini en iyi şekilde kullanarak kavram ve terimlere yeniden anlam
yüklemiştir. Dilin kurallarını yeniden belirlemiştir. Dilde yeni kalıplar
oluşturmuştur.
Kullanılan kelimelerin
büyük çoğunluğu Türkçedir. Arapça, Farsça, Rumca ve diğer dillerden alınan
kelimeler ise biçim olarak Türkçeleştirilmiştir. En bilinen örnekler şunlardır:
Âşikâr: eşkere, bathei: badya, bicid: becid vb.
Her kesimden insana seslendiği için birçok dini kavram ve
terimi, Arapçası yanında çoğunlukla da Türkçesini kullanmıştır. Allah: Tengri,
Cennet: Uçmak, Tamu: Cehennem, yazuk: günah ‘ışk: sevü gibi
Günümüzde
kullanılmayan arkaik kelimelere de rastlanılır. Ulu kiçi: Ay, sınuk: kırık,
busaruk: Boz renkli, esrük: kendinden geçmiş vb.
Yunus Emre, hem
Farsçaya hem Fars edebiyatına da çok hâkimdir. Klasik divan edebiyatında bile
az kullanılan bazı kelimeleri, Yunus, divanında kullanmıştır. Ayrıca Fars
edebiyatına özellikle Firdevs’in Şehnamesi’ne aşinalık ötesinde hâkim olduğu
destan kahramanlarını şiirlerinde ustalıkla kullanışından belli olmaktadır.
Risâletü’n-Nushiyye öğretici bir eser olduğundan anlatımı hem
doğrudan yapmıştır hem de söz sanatları ile yapmuştır. “Diyeyim sana buhlun neyidügin/ Sakınur kendü kendüden yidigün“ (Dastân-ı
Buhl, 29b/299) beyitinde olduğu gibi hiçbir sanat kullanmadan düz ve açık bir
anlatım ile düşüncelerin açıklandığı beyitler vardır.
Şiirlerinde birçok düşünceyi anlatmak için birçok anlatım
tekniğini kullanmıştır. Şiirlerinin tamamında anlatım; alegori ya da istiare
diye de isimlendirilen zihinde imajlar oluşturma üzerine kuruludur. Açıklamak
istediği düşüncelerini, alegorik zemin üzerinden öyküleme, tasvir, metafor,
sembol, teşhis, teşbih, ikileme, mübalağa, tezat, yansıma, nida, cinas,
şaşırtmaca, asonans, tevriye, iktibas (alıntılama, metinlerarasılık), mazmun
vb. söz sanatları ile şiirlerine yansıtmıştır.
Yunus Emre’nin öyküleme tekniğini etkili kullandığı yerlerden
biri; Hazreti Yusuf kıssasıdır. (Dastân-ı Sabr, 26-27a/262-275) Hazreti
Yusuf’un kuyu içinde yaşadığı çaresizliği ve buna karşın sabrını, soğukkanlılığını,
birkaç beyitte psikolojik çözümleme ve yansıtma yöntemi ile etkili bir şekilde anlatır.
Yaptığı kısa tasvirlerin etkisi sözün kendisinden kat kat
fazla olur.
Niçe tahta binenler yire düşdi
Niçe benem diyene sinek üşdı
Risâletü’n-Nushiyye, Dastân-ı Kibr, 9a/73
Bu beyitin ilk mısraında “taht”
kelimesi, güç, makam, iktidarın karşılığında sembol olarak kullanılmıştır.
İkinci mısrada benem kelimesi ise kibir, kendini beğenmeyi karşılayacak şekilde
mecaz olarak kullanılmıştır. Beyitin tamamı ise Nemrut olayını anlatacak
biçimde kısa bir tasvirdir.
Yunus Emre’nin dile getirdiği yeni metin kalıpları
kendisinden sonraki şairler tarafından tekrar edilmiş, geliştirilerek
kullanmıştır. En çok bilinenlerden bir kaçı aşağıdadır:
“Mine’l-kalbi
ile’l-kalbi yol var dimişler erler” (60b/8)
(Kalpten kalbe yol var demişler)
“Ayun on dördi mi
nedür bir görelüm ol gül yanak” (86b/40)
“Bülbülem uş öte
geldüm dilden menşur duta geldüm (97b/55)
Bunda şükrüm sata geldüm giyigem otlagum anda”
Yunus Emre’nin
anlatımda kullandığı yöntemlerden biri de metinlerarasılık, iktibas diye
söylenen alıntılamadır. Şimdiye kadar çok dikkat çekmeyen ya da araştırmacılar
tarafından fazla işlenmeyen bu anlatım tekniği ile ayet, hadis ve vecizeleri
şiirlerinde ustalıkla kullanmıştır. RNDYE Karaman Nüshası’nda bu şekilde
alıntılama yapılmış metinler; “Ed-Dünyâ cîfetun ve tâlibuhâ kilâb, İnnellahe
ma’a’s-sâbirîn, İnnî ene’l-Hak, Kufven ahad, “Kul kullu min ‘indillâhi, Kulli
şey’in yerci’u ilâ aslihi, Kun fe-yekûn, Kuntu kenzem”tir. Birkaç örnek de
aşağıda sıralanmıştır.
Dileyen devlet acsun sabra gözin
Dinildi “İnnellahe ma’a’s-sâbirîn” (29b/289)
Çekişürler anı it gibi tullâb
“Ed-Dünyâ cîfetun ve tâlibuhâ kilâb” (46a/482)
Yûnus beşâret sana gel dirler dostdan yana
“Kulli şey’in yerci’u ilâ aslihi” söz aslıdur (77b/28)
Mansûr var oldum bugün ber-dâr iden gelsün berü “İnnî ene’l-Hak” okuram inkâr iden gelsün berü (137a/109)
7. RNDYE KARAMAN NÜSHASI’NIN EDEBİ ÖZELLİKLERİ
Risâletü’n-Nushiyye
ve Divan; içerik ve edebi özellikleri ile birbirinden ayrılır.
Risâletü’n-Nushiyye öğretici özelliğinden dolayı didaktik; divan ise ilahi aşkı
işlediğinden lirik yapıdadır. Dolayısı ile Risâletü’n-Nushiyye ile divanı ayrı
ayrı ele almak gereği ortaya çıkmıştır.
7.1.
Risâletü’n-Nushiyye Karaman Nüshası’nın Edebi Özellikleri
“Risâletü’n-Nushiyye” ismi Yunus Emre
tarafından verilmemiştir. Ama Yunus Emre bu eserini mesnevi türünde yazmıştır. Risâletü’n-Nushiyye’nin
divan şiirlerinden ayrı bir tür olduğunu, tarihte ilk belirten kişi, Evliya
Çelebi’dir. 1672 yılında Karaman’a gelmiş ve Yunus Emre’nin mezarını ziyaret ederek
“Türkice tassavvufane ebyat eş’ar-ı ilahiyatı meşhuru afak”[24]
biçiminde niteleme yapmıştır. Burada Evliya Çelebi’nin “ebyat” nitelemesi ile
mesnevi türünde yazılan Risâletü’n-Nushiyye anlaşılmıştır.
Risâletü’n-Nushiyye’yi mesnevi
türünde bir nasihatname olarak Fuat Köprülü tespit etmiştir.[25] Eser
ismini, Fatih Nüshası’nın 54a sayfasındaki hatimede geçen “Risâletü’n-Nushiyye”
ifadesinden alır.
Risâletü’n-Nushiyye, tenkitli metin
esasında ilk kez 1943 yılında Abdülbâki Gölpınarlı’nın yayımladığı “Yunus Emre
Divanı”nda yer buldu.[26]
Abdülbaki Gölpınarlı’nın 1965 yılında çıkardığı “Risâlat al-Nushıyya ve Divan”ı
ile “Risâletü’n-Nushiyye” adı ilk kez bir kitap adında kullanılmıştır.[27]
Mustafa Tatcı da
Risaletü’n-Nushiyye Tenkitli Metin[28]
adlı eseri ile Abdülbaki Gölpınarlı’nın tenkitli metin çalışmalarını bir üst
seviyeye çıkarmıştır. Abdülbaki Gölpınarlı’dan farklı olarak tenkitli
metinlere, RNDYE Karaman Nüshası’nı eklemiştir. Böylece Mustafa Tatcı ile
Risâletü’n-Nushiyye Karaman Nüshası ilk defa bir kitapta yer almıştır. Giriş
bölümünde Risâletü’n-Nushiyye nüshalarını nitelik yönünden karşılaştırırken en
iyi beş nüsha arasında iki nüshanın daha önde olduğunu; bu nüshaların da Fatih
ve Karaman nüshaları olduğunu belirtmiştir.[29]
Bu eserde beyitlerin ağırlığı da Karaman Nüshası’ndandır.
Risâletü’n-Nushiyye
Karaman Nüshası, klasik mesnevilerde
olduğu gibi dibâce, tevhîd, münacaat, naat, miraciye, medh-i çihar yar-i güzîn,
medhiye, sebeb-i telîf, ağaz-ı dâstan ve hatime bölümlerinin hepsine sahip
değildir. Şekil özellikleri bakımından klasik bir mesnevi değildir. Risâletü’n-Nushiyye
Karaman Nüshası’nda bulunan bölümleri; dibâce, sebeb-i telif, ağâz-ı dâstan ve hatime
olarak görmek mümkündür.
Dibâce (Giriş): Nesir
öncesi beyitler
1 Ol bâdişâh-ı kadîm dilerdi bir hikmet eyliyidi
Toprag u od u su u yil ana söyliyidi
Sebeb-i Telif:
İman ve Akl’dan bahsedilen nesir bölüm; Risâletü’n-Nushiyye’nin yazılma sebebi
gibi durmaktadır. Çünkü nesir bölümü bitiren “İmdi bilmek gerek sin kim kangı
bölükdensin? Kangı bölük sözin dutarsan ol bölükdensin.” soru ve cevabı; tüm
bölümlerin yazılma sebebini en iyi açıklayan ifadelerdir.
Ağâz-ı Dâstan: Risâletü’n-Nushiyye’nin
asıl bölümü altı konu başlığı altında işlenmiştir. Bu konular şunlardır:
Şerh-i
Âdem Âleyhi’s-Selâm
Dâstân-ı
Kibr
Dâstân-ı
Buşu
Dâstân-ı
Buhl u Hased
Dâstân-ı
Sabr
Dâstân-ı
Gaybet ü Bühtân
Hatime : 539 numaralı, “Ki târih dahı yidi
yüzdeyidi” tarihi beyitinden son beyit olan 545. beyite kadar olan bölüm,
hatime bölümü olarak görülebilir.
Risâletü’n-Nushiyye Karaman
nüshasının diğer yazmalardan bir diğer farkı da, Risâletü’n-Nushiyye’nin telif
tarihidir. Nüshaların çoğunda Risâletü’n-Nushiyye’nin bitiriliş tarihi 707 olarak verilirken Karaman nüshasında 51a/539’da,
bu tarih 700’dür.
“Ki târih dahı
yidi yüzdeyidi
Yûnus
cânı bu yolda fidiyidi” (Resim 23)
Risâletü’n-Nushiyye’nin
vezni; nesir bölüm öncesi ilk iki beyitte bozuktur. Hatta vezin yoktur.
Mısralarda kafiye olmasa burası da nesir gibi algılanacaktır. Nesir bölüm
sonrası “Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fe’ûlün”dür. Bazı beyitlerde artık ya da eksik vezinli
mısralar görülmektedir.
Risâletü’n-Nushiye’de
kafiye düzeni, klasik mesnevilerde olduğu gibidir. Her beyit kendi içinde
kafiyelidir:
……a
……a
……b
……b
……c
……c
7.2.
Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Edebi Özellikleri
Yunus Emre’nin şiirlerinin klasik divan şiirleri ile biçim ve
bölümleri itibari ile benzeşmemesi; nasıl bir tür olduğuna dair tartışmaları da
getirmiştir. Araştırmacıların, belli bir şiir türüne eşleştirme gayretleri
sonuçsuz kalmıştır. Özellikle nazım biriminin dörtlük mü beyit mi tartışması
zaman zaman dile getirilen konulardan biridir. Bu çalışmaların çoğu; Yunus
Emre’nin şiirlerini belli bir standart ile açıklama girişiminden ortaya
çıkmıştır.
Nihat Sami Banarlı’ya göre şiirlerin nazım şekli genellikle
dörtlüktür. Nazım birimi olarak zaman zaman beyit de kullanılmıştır. Divan'daki
şiirlerde mecaz ve mazmun özellikleri de dikkat çekicidir. Bunlar arasında Halk
şiiri geleneğinde yer alan ortak mecazlara, sembollere, rastlanmakla birlikte
oldukça orijinal olanları da vardır. Çok sık kullanılan imaj ve semboller
"ekincilik, bağ ve bahçecilik hayatından alınanlardır".[30]
Mustafa Tatcı, Yunus
Emre’nin şiirlerinin tamamının ilahi olduğunu bunun dışında; münacaat, na’t,
miraciyye, nasihat-name, vücut-name, yaş-name, bahar-name, lügaz ve
fütüvvet-name gibi şiir türlerini de tespit etmiştir.[31]
Mustafa Özçelik’in tespitlerine göre Yunus, divanında hem
hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır. Daha çok şöhret kazanan şiirleri hece
vezniyle yazılmış olanlarıdır. Bu şiirlerde hece ölçüsünün hemen her kalıbı
kullanılmıştır. Öbür yandan Divan'da mesnevi, gazel, musammat şeklindeki divan
nazım biçimlerine de rastlanır.[32]
Evliya Çelebi de
“eş’ar ilâhiyat” [33] yani
“ilahi şiirleri” olarak nitelemiştir.
Aslında Yunus
Emre, divan şiirinin dış kalıplarını kullanarak kendine has bir şiir türü
geliştirmiştir. Yunus Emre’de asıl olan düşüncelerin etkili aktarımıdır.
Düşüncelerini en iyi şekilde anlatabileceği bir şiir yapısı oluşturmuştur. Bu yapıda;
gazel, kaside gibi şiir türlerinin dış şekillerini kullanmış; giriş, medhiye,
münacaat, hatime gibi diğer bölümlere takılmadan şiirlerini söylemiştir. Düşüncelerini
en iyi anlatabileceği söz sanatlarını çok iyi harmanlayarak mısralara
dönüştürmüştür.
Bu şiirin adı
Evliya Çelebi’nin ve Mustafa Tatcı’nın dediği gibi “ilahi”dir. Çünkü Yunus
Emre’nin şiirlerinin tamamı ilahi aşk temalıdır.
Divân-ı Yûnus Emre
Karaman Nüshası, sayfa atlamadan hemen Risâletü’n-Nushiyye’nin bitiminde
Fi’s-Seyr-i ve’s-Süluk bölüm başlığı ile başlar. Bu şiirin arkasından el-Hüsniyât
isimli bir bölüm daha başlar. Toplam 217 şiir vardır. İki sayfanın yırtık
olduğu kesin olarak tespit edilmiştir.
Şiirler, beyit
sayısına göre 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15 beyitlidir. 23 ve 39
beyitlik birer adet de uzun şiir vardır.
Divân-ı Yûnus Emre
Karaman Nüshası’nda ise 39 ve 23 beyitlik iki adet şiir içerik ve beyit
uzunluğu ile genel ilahi tanımlamasının dışında kalır.
Fi’s-Seyri
ve’s-Sülûk adı altında 51b-55a yaprakları arasında, uzunluğu ve içeriği ile
kasideye benzeyen 39 beyitlik şiir; giriş, methiye, fahriye gibi bölümleri
olmayan kasidemsi bir şiirdir.
Yine 82b-84b
arasındaki Adem’in yaratılışını ve Musa Peygamber’in göğe çıkış hallerini
anlatan 23 beyitlik bir şiir de kaside olarak görülebilir.
Karaman Nüshası’nda dörtlük düzeninde yazılmış şiir yoktur.
Tamamı beyit düzenindedir. Ancak aruz vezni ile beyit düzeninde yazılmış olan
şiirlerin çoğu, halk şiirinin dörtlük yapısına uygundur. Özellikle iç kafiyeli
“Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün” veznindeki şiirler; iç
kafiyeden bölünerek dörtlüğe dönüşebilmektedir. Bu yönü ile de Yunus Emre’nin
şiirleri; divan şiiri görünümlü halk şiiri olarak da görülebilir.
Şiirlerde en çok şu kalıplar kullanılmıştır:
Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün
Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün
Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fe’ûlün
En çok kullanılan
kafiyeler; kafiye-i mücerrede, kafiye-i mürekkebe, kafiye-i mukayyede, kafiye-i
mü’essese, cinaslı kafiyedir.
Nihat Sami Banarlı’nın tespitlerine göre Yunus Emre’nin
şiirlerindeki kafiye düzeni şöyledir: Kafiye konusunda genellikle Halk ve tekke
şiirindeki geleneğe uyularak daha çok yarım kafiye kullanılmış ve redife başvurulmuştur.[34]
Divan-ı Yunus Emre
Karaman Nüshası’nda bir şiir, her beyit kendi içinde kafiyeli olacak biçimde
düzenlenmiştir. Diğer şiirler, ilk beyit kendi içinde; sonraki beyitlerin ilk
mısraları bağımsız, ikinci mısraları ilk beyit ile aynı kafiyeye sahip olacak
biçimde düzenlenmiştir.
……a
……a
……b
……a
……c
……a
……d
……a
8. RNDYE KARAMAN NÜSHASI’NIN İÇERİĞİ
Yunus Emre;
Risâletü’n-Nushiyye’de nefsani özelliklerden arınması gereken insân-ı kâmil
adayına; divanda ise bekabillah seviyesine ulaşmış insan-ı kâmile seslenir. Bu
kapsam içinde RNDYE Karaman Nüshası’nın içeriği aşağıda incelenmiştir.
8.1.
Risâletü’n-Nushiyye Karaman Nüshası’nın İçeriği
Risâletü’n-Nushiyye;
Allah’ın bir hikmetiyle ilk insanın, toprak, su, hava ve ateşten yaratılışını anlatılan
bir giriş ile başlar.
1 Ol bâdişah-ı kadîm dilerdi bir hikmet
eyliyidi
Toprag u od
u su u yil ana söyliyidi
2 Bismillâh
buyurdı getürdüler topragı
İkinci teslîm oldı hâzır oldı su dahı
Girişin kopmuş
olan yaprağında insanın iyi özelliklerinin toprak ve su kaynaklı; kötü
özelliklerinin hava ve ateş kaynaklı olduğu, diğer nüshalarda, açıklanır.
Nesir bölümde ise akıl
ve imanın üç çeşit olduğu özellikleri ile açıklanır. Akıl üç türlüdür. Akl-ı
maaş dünya işlerini; akl-ı ma’ad, ahiret işlerini, akl-ı küllî, Allah’ın hikmeti içerir. İman da
üç türlüdür. İlme’l-yakin iman, göğüse; ayne’l-yak’in iman, gönüle;
hakka’l-yakîn iman ise cana yerleştirilmiştir. Toprak ile su Cennet’te; ateş ile hava ise Cehennem’dedir.
Özü toprak ve su ile harmanlananlar Cennet’e; ateş ve hava ile harmanlananlar
ise Cehennem’e gidecektir. (2a-2b) Nesir bölüm; insanda bulunan iyi ve kötü
özelliklerin tek tek açıklanacağının belirtilmesi ile biter.
Manzum
bölümler; Şerh-i Âdem ‘Âleyhi’s-Selâm, Dâstân-ı Kibr, Dâstân-ı Buşu, Dâstân-ı
Sabr, Dâstân-ı Buhl u Hased, Dâstân-ı Gaybet ü Bühtân’dir.
Şerh-i Âdem
Aleyhi’s-Selâm bölümü; “Dinle imdi bu sözü şerh ideyim/Birin birin anı sana
diyeyim” beyitinde söylendiği üzere nefis mücadelesinin nasıl yapılacağının
belirtilmesi ile başlar. Devamında iman ile küfrün nasıl bir mücadele içinde
olduğu açıklanır.
Dâstân-ı Kibr bölümünde kibrin insanı
nasıl yanılttığı; “Özünden özge kimseyi beğenmez/Yüce yirde turur aşaga
inmez (9a/72)” ve “Niçe tahta binenler yire düşdi/Niçe
benem diyene sinek üşdı (9a/73)” gibi beyitlerde alegori
yöntemi ile açıklanır.
Dâstân-ı Buşu bölümünde “Buşu
kimdeyise îmânı kider/Îmân gerekise tîz anı gider (18a/177)” ve benzeri
beyitlerle öfkenin insanı ne hale getirdiği açık bir dille anlatılır.
Dâstân-ı Sabr bölümünde özellikle Hz.
Yusuf kıssası ile sabrın değeri ve nimetleri anlatılır.
258 Dinle
eydeyim sabr ahvâlini
Cümle ‘âlem sabra virdi malını
261 Sabırla
sa’âdet ebedi kalur
Sabır kimdeyise nasîb ol alur
271 Bu sabrıla kuyuya koga indi
Görüb anı Yûsuf ol-dem sevindi
Dâstân-ı Buhl u Hased, bölümünde çok
etkili benzetmeler ve tanımlamalar ile cimrilik ve çekememezliğin insanın nasıl
esir aldığı anlatılır.
293 Sakın yolda turur buhlıla hased
Seni kurtara bunlardan ol Ahad
295 Ki öz
mezra’asından özi kaçar
Nerede bitmezise anda saçar
299 Diyeyim sana
buhlun neyidügin
Sakınur kendü kendüden yidigün
Dâstân-ı Gaybet ü
Bühtân, yani gıybet ve iftira bölümünde gıybet, iftira ve şüphe gibi
özelliklerin insanı; insanın kendisinden nefret ettirecek hale getirdiği
anlatılır.
443 Anun işi ki
ola kin ü gaybet
Ser-encâmı olur anun melâmet
490 Kişi kim
kendözine ola düşmen
Ana dost olması pes ola gümân
509 Görmedügin dimek buhtânun ‘azîmun
Anun cezâsıdur ‘azâbun elîmun
Risâletü’n-Nushiyye;
insanın kendi kendisi ile mücadelesini anlatan bir nasihatnamedir. Yunus Emre
bu şiiri ile nefs kökenli özelliklerin kötü huylar; ruh kökenli özelliklerin de
iyi huylar olduğunu açıklayarak ve örnekleyerek anlatmıştır. Böylece insan
kendisini çok iyi tanırsa zayıf ve kötü yönlerini kolayca etkisiz hale
getireceği ve insan-ı kâmil olacağı kastedilmiştir. Anlatımı kuvvetlendirmek
için altı tema altında; padişah, sultan, taht, binbaşı, er, sipahi, kılınç,
şehir, dağ, ova, ev, uğrı, ipek, don, iman, akıl, şeytan vb. birçok terim ve
kavram, mecaz ve sembol olarak kullanmıştır.
8.1.
Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın İçeriği
Yunus Emre,
divanı, insan-ı kâmil eksenli ve ilahi aşk temalı şiirlerle yazmıştır. İlahi
aşkı ve insan-ı kâmili açıklamak için birçok terim ve kavram; inanç, ibadet,
amel, ahlak, siyer, tasavvuf ve tarikat gibi alt temalarda işlenmiştir. İlgili
alt temalar ve bunlara ait kavram ve terimler aşağıdadır.
İnanç Terimleri: Allah, Hak,
Peygamberler, Cebrail, İsrafil, Azrail, Münker-Nekir, Hârût Mârût, Mirac, Cin,
Peri, Dev, Şeytan, Azazil, İblis, Nur, Şehid, Günah, Yazuk, Sidretü’l-Müntehâ,
Gaza
Kitaplar: Kuran, İncil,
Zebur, Tevrat
Ayet, hadîs ve
vecizeler:
Ed-Dünyâ cîfetun
ve tâlibuhâ kilâb
İnnellahe
ma’a’s-sâbirîn
İnnî ene’l-Hak
Kufven ahad
Kul kullu min
‘indillâhi
Kulli şey’in
yerci’u ilâ aslihi
Kun fe-yekûn
Kuntu kenzem
Peygamberler: Muhammed, Âdem, Cercis,
Davud, Eyyüb, İbrahim, İdris, İlyas, İsa, Hızır, Musa, Nuh, Süleyman, Yakub,
Yusuf, Zekeriya,
Halife ve
Sahabeler: Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Cafer-i Tayyar, Hamza, Veysel
Karani, Ashab-ı Suffa
Ahiret Terimleri: Ölüm, Ahiret,
Kıyamet, Mahşer, Arasat, Terazi, Ameller, Cennet(Uçmak), Tuba, Kevser, Huri,
Rıdvan, Cehennem(Tamu), Zebani, Siccin,
İbadet: Namaz, rükû,
secde, mescid, minare, müezzin, müslüman, kıble, hac, kâbe, zekât, mirac ve
kadir gecesi, kurban, oruç,
Günahlar: Şirk, haram,
hased, münkir, münafık, asi, mürted
Ahlakî Terimler: Tevazu, yalan,
riya, izzet, fasid, hased, tama’, gammaz, buhl, kibir vb.
Tasavvuf-Tarikat
Terimleri: Tecelli, dîdâr, sır, pinhan, gönül, kadeh, meyhane, arş,
mum, Leyla, Mecnun, virane, dükkân, ev, bazar, bağ, külhan, burç, il, zincir,
od, külüng, kuş, tuzak, serhen hazine, cevher, çarh-ı felek, don, etek, cübbe,
deniz, mevc,
Ahlak Terimleri: Nefs, ejderha,
yılan, it, teferrüç, ciğer, biryan, bezm-i ezel, seyr û süluk, ilme’l-yakîn,
ayne’l-yakîn, hakka’l-yakîn, sabır, terk, kanaat, gayret, hicab, inayet,
himmet, can dudağı, melamet, evliya, eren, miskin, sufi, danişmend, âşık,
hırka, palas, fereci, tevbe, Ene’l-hak vb.
Mutasavvıflar: Hallac-ı Mansur,
İbrahim Edhem, Cüneyd-i Bağdadi, Bayezid-i Bistami, Abdürrezzak, Tapduk Emre,
Geyikli Baba, Sarı Saltuk, Mevlana Celaleddin Rumi, Şibli, Maruf Kerhî
Hayvanlar: İt, geyik, at,
ejderha, yılan, çayan vb.
9. RNDYE KARAMAN NÜSHASI’NIN DİĞER
NÜSHALARDAN FARKLILIKLARI
Yunus
Emre’nin eserleri, daha sonraki yüzyıllarda birçok müstensih tarafından defalarca
istinsah edilerek çoğaltıldı. Müstensihler
kendi dönemlerinin yazı, kâğıt, cilt, süsleme, dil ve anlatım özelliklerini
yazdıkları nüshaya da yansıttı. Dolayısı ile bir nüsha hangi dönemde yazıldı
ise o dönemin özelliklerini taşır.
Bu
şekilde Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre’ye ait 40’ı aşkın nüsha
tespit edilmiştir. Bu nüshalardan bir kısmı müstakil kitap iken büyük çoğunluğu
mecmualarda bölüm halindedir. Bunlardan 7-8 adeti 16. yy ve öncesine aittir.
Diğerleri 17. yy ve sonrasına aittir. En eski ve en sağlam nüshalar şunlardır:
Karaman Nüshası
Fatih Nüshası
Yahya Efendi Nüshası
Raif Yelkenci 14-15. yy Nüshası
Vatikan Nüshası
Avusturya Nüshası
Nur-ı Osmaniye Kütüphane Nüshası
Bursa İl Halk Kütüphanesi Nüshası
Yukarıdaki
nüshalar içinde içerik, dil, yazı ve kitabi olarak en sağlam olanları da Karaman
Nüshası ile Fatih Nüshası’dır. Karaman Nüshası’nı birkaç adım öne çıkaran özellikler;
kitabın mimari yapısı, yazısı, dili, imlası ve anlatımıdır. Burada en sağlam
iki nüsha olan Karaman ve Fatih nüshaları, bahsedilen özellikleri ile
karşılaştırılacaktır.
Karaman Nüshası, en
sağlam nüshalardandır. En fazla 10 adet yaprağı yırtılmıştır.
Risâletü’n-Nushiyye
ve Divan; Karaman Nüshası’nda tek eser tek kitap anlayışı ve yapısındadır. Risâletü’n-Nushiyye
bitiminde, sayfa atlamadan divan başlar. Karaman Nüshası’nda divan;
Risâletü’n-Nushiyye’den gelen bölümleri, iki bölüm daha devam ettirir. Kitap bu
yapısı ile Yunus Emre’nin kişiliğine ve hayat görüşüne uygun mimaridedir. Yani
sade ve gösterişsiz yazılmıştır. Birtakım şekli kalıplara takılıp kalmamıştır. Çok
doğru bir şekilde kitap; insanın kendi iç mücadelesini konu alan
Risâletü’n-Nushiyye ile başlar. Devamında insan-ı kamil adayına yol gösterici
olan ilahi aşk konulu şiirler söylenmiştir. (Resim 8) Fatih Nüshası’nda ise
Risâletü’n-Nushiyye ve Divan yeni bir sayfadan başlatılır. Eğer Yunus Emre ayrı
ayrı iki eser vermek istese idi mutlaka bunu kitap olarak ayırırdı. Anlaşılıyor
ki diğer yüzyıllarda müstensihler, nüshalara bir standart getirmek istemiştir.
Karaman
Nüshası’nda divan, “Fi’s-Seyr-i ve’s-Süluk”
ve “el-Hüsniyât” adlı arka arkaya iki bölüm ile başlar. Bu bölümler,
Risâletü’n-Nushiyye’den gelen bölümlerin devamıdır. Fatih Nüshası ile diğer
nüshaların büyük çoğunluğunda böyle bölüm başlığı tespit edilememiştir.
Karaman Nüshası;
yazısı ile en eski nüshadır. Selçuklu nesihi ile yazılmıştır. 13.-14. yy
Selçuklu eserleri yapılan karşılaştırmalarda, Karaman Nüshası’nın 14. yyın
hemen başında yazıldığı görülmüştür. (Resim 18-21) 13-14. Selçuklu nesihi ile yazılmış başka bir nüsha
tespit edilememiştir.
Karaman Nüshası’na
en yakın nüsha olan Fatih Nüshası’nın yazısı gelişmiş Osmanlı nesihidir. (Resim
23) Muhtemelen Şeyh Hamdullah hattında yazılmıştır. Yani 1500’lü yılların hemen
başında ya da öncesinde yazılmıştır.
Risâletü’n-Nushiyye’nin
telif tarihi, Karaman Nüshası’nda H 700 M 1300’dür. Çoğu nüshada ve bu tarihi H
707 M 1307’dir.
Karaman
Nüshası’nda ilgili beyit şöyledir:
Ki târih dahı yidi
yüzdeyidi
Yûnus cânı bu
yolda fidi yidi (51a/539, Resim 23)
Yahya Efendi,
Fatih ve Nuru Osmaniye nüshalarında eserini yazma tarihi H 707 M 1307 olarak verilir:
“Söze târih yidi
yüz yidi-y-idi” (Fatih Nüshası) (Resim 23)
“Tarih dahı yidi
yüzde yidi idi” (Yahya Efendi ve Nuru Osmaniye Nüshalarında)
Karaman Nüshası
dışındaki nüshaların dilinde İstanbul merkezli gelişen Anadolu Türkçesinin
etkisi görülmektedir. Karaman Nüshası ise tamamen 13-14. yy Oğuzcasının dil
özelliklerine sahiptir. Bu duruma örnekler aşağıdaki gibidir:
Risâletü’n-Nushiyye’nin
ilk beytinin kafiyeli kelimeleri; Karaman Nüshası’nda “eyliyidi” ve “söyliyidi”
olarak yazılmıştır. Bu kelimeler, geçmiş zaman kipi olan “y-idi” ile
bitirilmiştir. Fatih ve Yahya Efendi Nüshalarında ise bu ek günümüzde de
kullandığımız gibi “–di” ekidir.
1 Ol bâdişâh-ı kadîm dilerdi bir hikmet eyliyidi
Toprag u od u su u yil ana söyliyidi
Risâletü’n-Nushiyye’nin
ilk beyti diğer nüshalarda şöyledir:
1
Padişahun hikmeti gör neyledi
Od u su toprag u yile söyledi
Fatih Nüshası
1 Ol pâdişâh-ı kadîm diledi bir hikmet eyledi
Toprag u od u su u yili kudretinden söyledi
Karaman Nüshası ile
diğer nüshalar arasında en önemli farklardan biri de imla farkıdır. Karaman
Nüshası’nın imlasında sesli harfleri karşılamak için hareke kullanılmıştır. İstanbul
merkezli gelişen Türkçe ile yazılan nüshalarda ise sesli harfleri karşılamak
için “elif, ya ve vav” harfleri kullanıldığı örnekler artmıştır. (Resim 23
Fatih Nüshası) Bu açıklamaya en iyi örnek yedi sayısının imlasında vardır.
Karaman Nüshası’nda yedi kelimesi, Göktürk döneminden geldiği gibi harekelerle
yidi yazılıdır. Fatih Nüshası başta olmak üzere çoğu nüshada aynı kelimede “i”
sesi için “ya” harfi kullanılmıştır.
Yedi kelimesinden
örnekle bir diğer özellik de Karaman Nüshası’nın arkaik özelliğidir. Yedi
kelimesi, Karaman Nüshası’nda Göktürkçeden geldiği gibi yiti-yidi
biçimdindedir. Aynı kelimde Fatih Nüshası’nda günümüz telaffuzunda olduğu gibi
“yedi”dir.
Karaman Nüshası’nda
Karahanlı Türkçesi’nin etkisi ile “a-e” sesi karşılığı olarak “elif” kullanılan
örnekler vardır. Mesela “dahı” kelimesinde, “dal” harfine “a” sesi vermek için
“dal”dan sonra “elif” harfi getirilmiştir. (Resim 23)
Bir başka özellik ise
Uygurcanın etkisi ile “p, ç” harfleri ile yazılan kelimeler bazen “p, ç” ile “b,
c” ile yazılmıştır. Padişah: badişah; üç; üc gibi. Diğer nüshalarda Karahanlı
Türkçesi tamamen kaybolmuştur.
10. RNDYE KARAMAN NÜSHASI HAKKINDA İLİM ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ
Baha Kayserilioğlu’nun Karaman
Nüshası’nı ulusal düzeyde tanıtması sonrası nüshaya olan ilgi ve merak artmıştır.
Döneminin birçok meşhur ve ağır ismi Karaman’a kadar gelip divanı görüp
incelemiştir. Bir kısmı hakaret ve iftiraya varan olumsuz ifadeler
kullanmıştır. Çoğunluk ise onun çok eski bir yazma olduğu hakkında görüş
belirtmiştir. Bu görüşler ve sahipleri şunlardır:
“Son zamanlarda, Karaman’da
Yunus’un en eski divanının bulunduğu, radyo ve ajans haberlerine kadar
duyuruldu. Bu divânın ve Karaman’ın reklamcısı sayın Kayserilioğlu, bulunan
divânı bize de getirmiş, göstermişti. Ciltsiz, tezhipsiz, imlası bozuk olan b
divân, bilgisiz biri tarafından eski bir yazmadan istinsah edilmiştir. Fakat
gerek kâğıt, gerek yazı bakımından ancak XVIII. yüzyıla çıkabilir. Yanlışları
pek çoktur. “Risâlatan-Nushiyya” sonlarında risâlenin yazıldığı tarih,
Söze
tarih yediyüzyediyidi
Yunus
cânı bu yolda fidiyidi
“Tarzında ve
yanlış yazılmıştır. Söylemiye bile hâcet yoktur ki, bu beytin birinci mısraında
vezin düşüktür; vezni düzeltmek için “tarih” sözünün son hecesini imale ile
okusak bile bu beyitte ilk mısraın sonu, “yediyüzdeyidi” olursa kafiye yoktur.
Anlaşılıyor ki beyit yanlış yazılmıştır.” [35]
Abdülbaki
Gölpınarlı
“Karaman’da avukat
sayın Baha Kayserilioğlu’nda çok eski bir yazma harekeli bir Yunus
divanı gördüm, okudum, inceledim. Karşımda bir Konyalı konuşuyor sandım.
İfade Konya şivesiyledir. Tabir caizse Konyalı’ca konuşulmuştur. Yunus Emre devrinin
Berlini’i Londra’sı, Paris’i ve Newyork’u olan irfan merkezi Konya’da
ve şive farklı olmayan Karaman medreselerinde okumuştur.[36]
İbrahim Hakkı
Konyalı
Yunus
divanı Karaman nüshası 14. yy yazmasıdır.[37]
Amil Çelebioğlu
Karaman’daki Yunus
divanı, 18. yy yazmasıdır.[38]
Sahaf Raif
Yelkenci
Bu
divanı 1960 yılında ben de gördüm. Fakat kısa sürede kesin bir görüşe varmak
elden gelmediği için ben de kesin bir şey söylemeyeceğim. Yalnız ilk bakışta
çok eski olduğu, mısralar arasına başka bir kalemle ve ince bir yazı ile
mısralar, beyitler yazılığını gördüm. Bu katmanların şairi tarafından
yapılabileceğini düşündüm. Bu divanın eskiliğini İbrahim Hakkı Konyalı ve Prof.
Dr. Şehabettin Tekindağ da kabul etmişlerdir.[39]
Cahit Öztelli
Sayın
Prof. Tekindağ bu divanı incelemiş, divanın ortaya koyduğu yeni “meseleler”den
bahsetmiştir. Bunlardan biri Risaletu’n-Nushiyye’nin sonunda bulunan ve şimdiye
kadar hep yanlış kaydedilen tarih beytinin doğrusunun bu divanda şöyle olduğunu
bildiriyor:
Ki tarih didi yidi
yüzde yidi
Yunus canı bu
yolda fidi yidi[40]
Böylece
bu Risale’nin 700 1300’de yazıldığı açıkça ortaya çıkmış oluyor.
Şehabettin
Tekindağ
Yusuf
Ağa Kütüphanesi’nde rast geldiğim bir yazmada Yunus Emre’ye ait bilgiler vardı.
O zamanlar büyük bir şehir olan Ahlat’a Konya’dan bir görevli gider. Görevli geri
geleceği zaman Ahlat kadısı ona; “Konevî Yûnus’a selam söyleyin. Kendisi pek
muhteremdir!” anlamında sözler söyler.
1980’lerin başı
idi. Baha Kayserilioğlu, divanı bana gösterdi. Divanı inceledim. Yayımlamak
istiyordu. Nasıl ve ne şekilde yayımlanacağı üzerine aramızda bir konuşma
geçti. Ama Baha Kayserilioğlu bir daha gelmedi.
Mikail Bayram
Bu yazma ile Raif
Yelkenci (kısmen) ve Mustafa Canbolat yazmaları uygunluk arz eder. Canpolat
nüshası Fuat Köprülü, Cahit Öztelli, Şahabettin Tekindağ, Amil Çelebioğlu gibi
araştırmacılar tarafından XIV. yy yazması; Abdülbaki Gölpınarlı tarafından
XVIII. yy yazması kabul edilmektedir. Söz konusu yazma bize göre de XIV. yyda
istinsah edilmiştir.
Karaman nüshasını
biz, Fatih nüshasıyla birlikte birinci dereceden kaynak olarak değerlendirdik
ve tenkitli metinde esas aldık.[41]
(Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası için)
Mustafa Tatcı
Bu yazma
tarafımızdan ilk defa kullanılmış olup diğer yazmalardan fevkalade farklılıklar
taşımaktadır. Yazmayı F nüshasıile birlikte birinci dereceden kaynak olarak
değerlendirdik. (Risâletü’n-Nushiyye için)[42]
Mustafa Tatcı
11.SONUÇ
RNDYE
Karaman Nüshası; geçmişi, bibliyografik künyesi, paleografik özellikleri, dili,
edebi değeri, içeriği ve diğer nüshalardan farklılıkları ile tanıtılmıştır.
RNDYE Karaman Nüshası, Karaman Yunus
Emre Tekkesinin ana kitabıdır. Anlaşıldığı kadarı ile yüzyıllarca Yunus Emre
Tekkesinde okunmuştur. Yunus Emre divanlarından bir tekkeye ait olan tek nüsha,
Karaman Nüshası’dır.
Karaman Nüshası, Baha Kayserilioğlu
sayesinde ulusal düzeyde tanınmıştır. Baha Kayserilioğlu; divanı yayımlatmak
için birçok kişi ile görüşüp bir karara vardı ise de bu görüşmelerin sonu
gelmemiştir.
Mili Kütüphane, 1965 yılı Mayıs
ayında divanın mikrofilm bir kopyasını koleksiyonu içine almıştır.
Karaman Nüshası’nı ilk kullanan kişi,
Mustafa Tatcı’dır. 1991 yılında yayımladığı “Yunus Emre Divanı Tenkitli Metin”
adlı kitabında Karaman Nüshası’nın mikrofilm kopyasını birinci dereceden kaynak
olarak kullanmıştır.
Divanı aslından ilk ve şimdiye kadar
tek kullanan kişi ise Talat Duru’dur. 1993’te yayımladığı Yunus Şeyhliği,
2004’te yayımladığı Belgelerle Yunus Emre adlı kitaplarında; Baha
Kayserilioğlu’nun verdiği 100 kadar sayfayı yayımlamıştır.
RNDYE Karaman Nüshası’nın
çeviri-tıpkıbasım müstakil kitaplaştırılması 2014 yılında tarafımdan yapılmıştır.
RNDYE Karaman Nüshası, mikrofilm
kataloğuna göre, 250x170 mm ölçülerinde, 210 yapraktır. Miklepli cildinin
ortasına bir şemse vardır. İlk sayfa olan 1b, serlevha olarak düzenlenmiştir.
Yazısı Selçuklu nesihidir. Şiir her sayfada 11 mısradır. İlk 51 yaprak
Risâletü’n-Nushiyye; kalan 159 yaprak, divandır. Divân-ı Yûnus Emre Karaman
Nüshası; Risâletü’n-Nushiyye’nin bitiminde sayfa atlamadan devam eder. Karaman
Nüshası’nda 217 adet şiir tespit edilmiştir.
RNDYE Karaman
Nüshası mimari olarak Yunus Emre’nin düşüncelerine ve tasavvuf anlayışına uygun
yapıda tek eser tek kitap olarak dizilmiştir. Diğer bir söyleyişle bu kitapta
Risâletü’n-Nushiyye ayrı bir eser; divan ayrı bir eser değildir.
Risâletü’n-Nushiyye ve Divan, Karaman Nüshası’nda sayfa atlamadan art arda
devam eder.
RNDYE Karaman Nüshası’nın yazısı
Selçuklu nesihidir. RNDYE Karaman Nüshası’nın yazısı, en çok Divân-ı
Lügati’t-Türk, Metâilü’l-İmân ve Tevarih-i Âli Selçuk’un yazısı ile
örtüşmüştür. Benzeşme, bir müstensihin elinden çıkmışçasına kuvvetlidir.
RNDYE Karaman Nüshası’nın dilinde
diğer nüshalarda olduğu gibi İstanbul merkezli gelişen Türkçenin etkisi yoktur.
Tamamen 13.-14. yy Anadolu Türkçesidir. Oğuzcaya dayalı yeni bir yazı dilinin
ortaya çıktığı dönemdir. Karahanlı Türkçesi yazı dilinin etkileri bazı
kelimelerin yazımında görülür. Orhun Kitabelerinde görülen arkaik kelimeleri barındırır.
Bu kapsamda Yunus Emre’nin dili,
dönem halkının konuştuğu dildir. Hem geniş halk tabakasının hem de ilim ve
yönetici tabakasının anlayacağı, zevk alacağı bir dil kullanmıştır.
Yunus
Emre, Fars edebiyatına çok hâkimdir.
Yunus Emre, şiirlerinde doğrudan ve sanatlı
anlatım kullanmıştır. Doğrudan anlatım yaptığı mısra ve beyitlerde bile en
azından mecazlar görülür. Anlatımda kullandığı belli başlı sanatları; alegori
(istiare), mecaz, sembolizm, mübalağa, teşhiş ve teşbih olarak tespit etmek
mümkündür.
Yunus
Emre şiirleri ile hem halk hem de divan edebiyatını etkilemiştir. Şiirlerinde
kullandığı sembol ve metaforlara ait metin kalıpları; kendisinden sonraki
şairler tarafından devamlı tekrar edilmiştir.
Yunus Emre halk
dilinden aldığı kelimelerle güçlü ve derin bir anlatımı yakalamıştır. Yaptığı
kısa tasvir, karşılaştırma ve benzetmeler; zihinde büyük canlandırmalar
yapmaktadır.
Yunus Emre;
metinlerarasılık, iktibas da denen alıntılama yöntemi ile ayet, hadis ve
vecizeleri, şiirlerinde ustalıkla kullanmıştır.
Yunus Emre’nin
eserlerini mesnevi ve ilahi olarak tarihte ilk ayıran kişi Evliya Çelebi’dir.
1672 yılında Karaman’a gelen Evliya Çelebi, Yunus Emre’nin eserleri için
“Türkice tassavvufane ebyat eş’ar-ı ilahiyatı meşhuru afak” diye niteleme
yapmıştır. Burada “ebyat” ifadesi ile mesneviyi yani Risâletü’n-Nushiyye’yi;
“eş’ar-ı ilahiyat” ifadesi ile de divan şiirlerini kastetmiştir.
Risâletü’n-Nushiyye;
Fuat Köprülü’den itibaren mesnevi türünde bir nasihatname olarak kabul edilmiştir.
Ancak Risâletü’n-Nushiyye, klasik mesnevilerin sahip olduğu bölümlere sahip
değildir. Risâletü’n-Nushiyye Karaman Nüshası’nda dibace, sebeb-i telif, ağaz-ı
destan ve hatime bölümlerin var olduğu söylenebilir. Ağaz-ı destan yani
Risâletü’n-Nushiyye; Şerh-i Âdem Âleyhi’s-Selâm, Dâstân-ı Kibr, Dâstân-ı Buşu,
Dâstân-ı Buhl u Hased, Dâstân-ı
Sabr, Dâstân-ı Gaybet ü Bühtân adlı altı bölümden oluşmuştur.
Risâletü’n-Nushiyye’de vezin; nesir
bölüm öncesi “Fâilâtün Fâilâtün Fâilün”, nesir bölüm sonrası “Mefâ’îlün
Mefâ’îlün Fe’ûlün”dür. Kusurlu vezinler de vardır. Risâletü’n-Nushiyye Karaman
Nüshası’dan beyitler kendi içinde kafiyelidir.
Yunus Emre’nin şiirleri, bilinen şiir
türlerinin hiç biri ile tam eşleşmez. Diğer şiir türlerinin sadece dış
kalıplarını kullanaraktan “ilahi” diye isimlendirilen kendine has bir şiir türü
oluşturmuştur. Yine de bazı şiirleri kaside ve gazel özelliği gösterir.
Şiirlerindeki bazı beyitler münacaat, na’t, miraciyye, nasihat-name,
vücut-name, yaş-name, bahar-name, lügaz ve fütüvvet-name, musammat örnekleri barındırır.
Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nda asıl dikkat çekici
durum; aruz vezni ile beyit düzeninde yazılmış olan çoğu şiirlerinin halk
şiirinin dörtlük yapısına uygunluğudur. Özellikle iç kafiyeli “Müstef’ilün
Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün” veznindeki şiirler; iç kafiyeden bölünerek
dörtlüğe dönüşebilmektedir. Ancak Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nda
dörtlük düzeninde yazılmış şiir yoktur. Bu yönü ile de Yunus Emre’nin şiirleri;
divan şiiri görünümlü halk şiiri olarak da görülebilir.
Risâletü’n-Nushiyye
içeriği; insanın kendi iç mücadelesi üzerine kurulmuştur. Buna göre insan
toprak, su, hava ve ateşten yaratılmıştır. Toprak, su iyi özelliklerin; hava ve
ateş kötü özelliklerin kökenidir. Bundan sonra insanın iyi ve kötü özellikleri
nesir ve manzum bölümlerde anlatılır. Anlatımı kuvvetlendirmek için padişah,
sultan, taht, binbaşı, er, sipahi, kılınç, şehir, dağ, ova, ev, uğrı, ipek,
don, iman, akıl, şeytan vb. birçok terim ve kavramı mecaz ve sembol olarak
kullanmıştır.
Divân-ı Yûnus
Emre, tüm kötü özelliklerinden arınmış insan-ı kamil merkezli ve ilahi aşk
eksenli şiirlerden oluşmuştur. Ana tema ilahi aşktır. Alt temalarda kullandığı
belli başlı terim ve kavram; inanç, ibadet, amel, ahlak, siyer ve tasavvuf
konularıdır.
RNDYE Karaman
Nüshası’nı diğer nüshalardan ayıran belli başlı farkları; kitap mimarisi,
yazısı, dili ve imlası olarak söylemek mümkündür.
Bu sonuçlar
toplandığında Karaman Nüshası’nın aslına çok yakın bir nüsha ya da asıl eser
gibi bir sonuç çıkmaktadır.
Bu sonuçları
kesinleştirmek için kitabın C14 tekniği incelenmesi ve yılının tespit edilmesi
gerekmektedir.
KAYNAKLAR
AKDEMİR,
Yaşar, Yunus Emre’de Kelime Kadrosu, Turkish Studies -
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish
or Turkic Volume 8/9 Summer 2013, p. 429-458
Duru, Talat, Belgelerle Yunus Emre, 2004
Duru, Talat, Yunus Şeyhliği, 1993
Evliya Çelebi, Seyahatname, C 9, s. 315
Gökalp,
Haluk, Risâletü’n-Nushiyye’de
Tahkiyevî Unsurlar, Turkish Studies International Periodical For
the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 4/7 Fall
2009, s. 298-325
Gölpınarlı, Abdülbaki, Risalatun al-Nushiyye ve
Divan, 1965, s. LII
İbrahim Hakkı, Konyalı, Karaman Tarihi,
İstanbul, 1967, s. 392
Kaplan, Mehmet, Türk Edebiyatı
Üzerine Araştırmalar, C. l, s. 120
Korkmaz, Zeynep, Yunus Emre ve
Anadolu Türkçesinin Kurulması, Türkoloji Dergisi, C 5, S 1, 1973
Köprülü,
Fuat, Türk Edeiyatında İlk Mutasavvıflar, 1980, s. 273
Özçelik, Mustafa, Bizim Yunus, Ankara 2010, s.
128
Özkırımlı, Atilla, Açıklamalı
Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Altın Kitaplar Yay., İstanbul, 1991, s.12.
Tatcı, Mustafa, Risâletü’n-Nushiyye Tenkitli Metin,
Ankara 1991
Tatcı, Mustafa, Risâletü’n-Nushiyye Tenkitli Metin,
İstanbul 2008
Tatcı, Mustafa, Yunus Emre Divanı Tenkitli Metin,
Ankara 1991
Tatcı, Mustafa, Yunus Emre Divanı Tenkitli Metin,
İstanbul 2008
Ümit,
Burhan, Yunüs Emre Divanı,
İstanbul, 1933
Ünver, Süheyl, Karaman Defteri, 1961, Süleymaniye
Kütüphanesi, No: 733, s. 26
Yıldırım, Yusuf, Risâletü’n-Nushiyye
Ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Karaman Belediyesi Yayınları, 2014
Yunus
Emre, Divan-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Milli Kütüphane, MFA No:
A-4764
EKLER
Resim
1: RNDYE Karaman Nüshası kapağı
Resim 2: RNDYE
Karaman Nüshası çeviri bölümünden sayfa
Resim 3: RNDYE
Karaman Nüshası tıpkı basım sayfası
Resim 4: RNDYE
Karaman Nüshası şemseli ve miklepli sayfa
Resim 5: RNDYE
Karaman Nüshası Milli Kütüphane kataloğu
Resim 6: RNDYE
Karaman Nüshası yan kapak
Resim 7: RNDYE
Karaman Nüshası serlevhalı sayfa
Resim 8: RNDYE
Karaman Nüshası 51b
Resim 9: RNDYE Karaman Nüshası son sayfa
Resim 10: RNDYE
Karaman Nüshası nesir 2sayfa 2a
Resim 11: Ahi
Evren, Metâilü’l-İman, sayfa 1b
Resim 12: İbni
Bibi, Tevarih-i Âli Selçuk, s. 696
Resim 13: İbni
Bibi, Tevarih-i Âli Selçuk, s. 2
Resim 14: Aksarayî,
Müsaremetü’l-Ahbar, 1321, sayfa 2
Resim 15: Mehmet
Şevki Efendi meşki
Resim 16: Kaşgarlı
Mahmut Divân-ı Lügati’t-Türk, sayfa 2
Resim 17: Yusuf
Has Hacib, Kutadgu Bilig, örnek sayfa
Resim 18: RNDYE
Karaman Nüshası, DLT ve KB yazı karşılaştırması
Resim 19: RNDYE
Karaman Nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Müsameretü’l-Ahbar
harfler başta iken karşılaştırma
Resim 20: RNDYE
Karaman Nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Müsameretü’l-Ahbar
harfler ortada iken karşılaştırma
Resim 21: RNDYE
Karaman Nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Müsameretü’l-Ahbar
harfler sonda iken karşılaştırma
Resim 22: RNDYE
Karaman Nüshası ile Tevarih-i Âli Selçuk, Metâilü’l-İman ve Müsameretü’l-Ahbar’da
“Allah” “Muhammed” kelimeleri karşılaştırması
Resim 23: RNDYE
Karaman Nüshası tarih yazılı beyit
* yusufxyildirim@gmail.com
[1] Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında
İlk Mutasavvıflar, 1980, s. 273
[2] Burhan Ümit, Yunüs Emre Divanı, İstanbul, 1933
[3] Yunus Emre, Divan-ı Yûnus Emre
Karaman Nüshası, Milli Kütüphane, MFA No: A-4764
[4] Tekke şeyhleri ile aynı soydan
geldiğini ispat ederek
[5]
Talat Duru, Yunus Şeyhliği, 1993 s. 43-45
[6]
Cahit Öztelli, Belgelerle Yunus Emre, Ankara 1977 s.27-28
Cahit Öztelli, Divan’ın Şeyh Hacı Bekir Efendi’nin
elinden nasıl çıktığını da oğlu Hanefi’nin ağzından duyduğu şekli ile şöyle anlatır:
“Babam hasta idi, yatıyordu. Bir ahbabı bu sırada
ziyaretine geldi ve divanı okuyup geri vermek üzere istedi. Sonra babam öldü.
Divan da bir daha geri gelmedi. Kimin aldığını da bilmiyoruz.”
Bu olay 1922 yılında
yaşanmış olmalıdır. Kadiri tarikatı son postnişini Şeyh Hacı Bekir, mezar
kitabesine göre, H 1340 M 1921-22 yılında vefat etmiştir. Oğlu Hanefi’nin
“…Divan da bir daha geri gelmedi. Kimin aldığını da bilmiyoruz.”
[7] İbrahim Hakkı Konyalı, Karaman
Tarihi, İstanbul, 1967, s. 392
[8] Öztelli, a.g.e., s. 28
[9] Öztelli, a.g.e., s. 28;
Mustafa Tatcı, Yunus Emre Divanı Tenkitli Metin, İstanbul 2008, s. 2
[10] Tatcı, Yunus Emre Divanı
Tenkitli Metin, s. 2
[11] Süheyl Ünver, Karaman Defteri,
1961,
Süleymaniye Kütüphanesi, No: 733, s. 26
[12] Tatcı, a.g.e. s. 2
[13] Abdülbaki Gölpınarlı, Risalatun
al-Nushiyye ve Divan, 1965, s. LII
[14] 2013 yılı Ağustos ayındaki bir
konuşmamızda Mikail Bayram, Karaman nüshasını gördüğünü ve Baha Kayserilioğlu
ile divan üzerine konuştuğunu söyledi.
[15] Ayrıca, Yunus Emre, Divan-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası, Milli Kütüphane, MFA No: A-4764
[16] Baha Kayserilioğlu’nun avukat
yeğeni Cihan Savaşan, Nisan 2016 tarihindeki görüşmemizde bu bilgiyi vermiştir.
[17] Yusuf Yıldırım,
Risâletü’n-Nushiyye Ve Divân-ı Yûnus Emre, Karaman Belediyesi Yayınları, 2014
[18] Makale elimizde olmadığı için
kaynak olarak gösterme durumu yoktur. Çok önemli bir tespit olduğu için aktarma
gereği duyulmuştur.
[19] Mustafa Tatcı, Yunus Emre Divanı
Tenkitli Metin, İstanbul 2008, s. 2; Öztelli, a.g.e., s. 28, Konyalı, a.g.e.
s. 392
[20] Gölpınarlı, a.g.e. s. LII, Süheyl
Ünver, Karaman Defteri, 1961, Süleymaniye Kütüphanesi, No: 733, s. 26
[21] Tatcı, a.g.e. s. 2
[22]
Zeynep Korkmaz, Yunus Emre ve Anadolu Türkçesinin Kurulması, Türkoloji
Dergisi, C 5, S 1, 1973, s. 13-19
[23] Yaşar
AKDEMİR, Yunus Emre’de Kelime Kadrosu,
Turkish Studies - International Periodical For The Languages,
Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013, p. 429-458
[24] Evliya Çelebi, Seyahatname,
C 9, s. 315
[25]
Fuat Köprülü, Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar, Ankara 1981, s.
270-271
[26] Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus
Emre Divanı, İstanbul 1943
[27] Gölpınarlı, Risâlat al-Nushiyya
ve Divan, Eskişehir, 1965
[28] Mustafa Tatcı, Risâletü’n-Nushiyye
Tenkitli Metin, Ankara 1991
[29]
Tatcı, a.g.e, s. 25-28
[30] Mehmet Kaplan, Türk Edebiyatı
Üzerine Araştırmalar, C. l, s. 120
[31] Tatcı, Yunus Emre Divanı
İnceleme, s. 94-96
[32] Mustafa Özçelik, Bizim Yunus,
Ankara 2010, s. 128
[33] Evliya Çelebi, a.g.e. s.
315
[34] Kaplan, a.g.e., s. 120
[35] Gölpınarlı, a.g.e. s. LII
[36] Konyalı, a.g.e. s. 392
[37] Tatcı, a.g.e. s. 2
[38] Ünver, a.g.e. s. 26
[39] Öztelli, a.g.e. s. 28
[40] Öztelli, a.g.e. s. 28
[41] Tatcı, a.g.e. s. 2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder