Sıra Dışı Bir Kasabın Tarihi Eser Koleksiyonculuğu
Yusuf Yıldırım
Bir şarküteriye niçin gittiğiniz ve ne alacağınız bellidir. Ama o şarküterinin tarihi eserlerle dolu bir ortam olabileceği aklınızın ucundan bile geçmez. Çünkü şarküteri ile tarihi eser koleksiyonculuğu arasında bir bağ kurulamaz. Bu ezberin bozulduğu nadir mekânlar da yok değil. Hele örneği taşrada olunca daha bir anlamlı oluyor.
Mersin’in Bozyazı ilçesinde sıra dışı böyle bir şarküteri
var. İçeri adım atar atmaz geleneksel bir Anadolu evine daha doğrusu bir müzeye
girmiş gibi hissediyorsunuz, kendinizi.
Eskinin günlük yaşamına ait ne ararsanız var.
Çakmaklı tüfenkler, tabancalar, bakır taslar, tencereler,
kazanlar, kıl çul ve çuvallar…
Bu eşyalar var bir de bunların kahramanı var.
Muhammet Türkmen!
-Muhammet Bey kendinizden bahseder misiniz?
-Dediğiniz gibi şarküteri işletiyorum. Doğma büyüme Mersin Bozyazılıyım.
Buranın Tekeli yörüklerindenim. Lise mezunuyum.
-Kasaplık ve tarihi eser koleksiyonculuğu! Bir arada
düşünülemeyen kavramlar?
-Doğrudur. Şarküteri işi ile uğraşan birinin tarihi eser
koleksiyonculuğu yaptığı düşünülmez.
-Müşterilerinizin tepkileri nasıl oluyor?
-Tabi, önce kısa bir şaşkınlık yaşıyorlar. Hatta yanlış yere
girdiğini düşünenler bile oluyor. Sonrasında fotoğraf çekiyorlar. Eşyaların
yanında poz veriyorlar. İnceliyorlar, bilmedikleri eşyaları soruyorlar.
-Bu iş sizde ne zaman başladı?
-Ben kendimi bildim bileli eskiye, eski eşyalara
meraklıyımdır. Onların insan eliyle yapılmış olması, doğallıkları, ince
işçilikleri hep ilgimi çekmiştir.
- Siz para koleksiyoncusu değilsiniz?
-Para koleksiyonculuğu özel bir alan. Ben insanların
ürettiği ve günlük hayatta kullandığı eşyaları topluyorum. Teknoloji her şeyi
yok ediyor. Bin bir emekle yapılan doğal malzemeli eşyaların yerini plastik ya
da metal malzemeli fabrikasyon araç gereç almaya başladı. Geleneksel eşyalarda
insanların sanatsal dokunuşları var. El emekleri var. O kültürün insanı ölünce
eserleri de son buluyor. Bir başka deyişle tarihi eserleri üretecek insan
kalmadı. Dolayısı ile tarihi eserlerin geri dönüşü yok. Koruyabildiğin kadar
varlar.
- Koleksiyonunuzda neler var?
-Günlük hayatta kullanılan akla gelebilecek, gelemeyecek
eski olan her şey. Çay kaşığından tutun da ateşli silahlara kadar.
-Çok ilginç eşyalar görüyoruz? Şu ağaç kütüğünün hikâyesi
nedir?
-O ağaç kütüğü değildir aslında. Dışındaki kabukları durduğu
için kütük gibi algıladığınız eşya aslında bir masadır. Kabuğu yontulmadan ağaç
gövdesinden kalın bir dilim kesilerek yapılmış yuvarlak bir masa! Yaylada buldum. Yörükler yaylada kaldığı
sürece böyle doğal masalar yapıp kullanır. İnsanın çevreye ve doğaya uyumuna
bir örnektir.
Çakmaklı tüfekler ile çakmaklı tabanca Osmanlı döneminden kalma. Hediye olarak getirildi. Köşedeki delik deşik kalburu yaylada bir köyden getirdim. Bulduğumda sahipleri çoktan atıvermişti.
Kıl çuval ve çulları artık yapan yok. Bulabilmek şans.
Yukarıda asılı olan tahta eşya bir sabandır. Torosların
zirvelerinde traktörün halen giremediği yerler olduğu için pulluk ve sabanla
tarla sürülen yerler var.
-Bir de kuş yuvası görüyoruz?
-Bir ormancı kestiği bir ağacın dalları arasında tesadüfen
bulmuş. Görüldüğü üzere yuva; bir kuşun çok ince işçiliği. Yuvanın kenarlarında
kekik otu var. Neden, güzel koku versin
diye. Ayrıca yuvayı yalıtmak için ince kuş tüyleriyle örülmüş. Daha birçok
malzeme var şu küçücük yuvada.
-Koleksiyonu nasıl topluyorsunuz?
-Belli olmuyor. Benim eski eşya topladığımı bilip getirenler
oluyor. Bazen ben bir yerlerde eski bir eşya olduğunu duyunca da görmek almak için
gidiyorum. Satın almanın yanı sıra takas ile de aldıklarım var. Hediye ya da
bağış yolu ile gelen eserler olabiliyor.
-Gelecek ile ilgili planlarınız hedefleriniz var mı?
-Bu bir tutku, sonu yok. Bunun ötesinde tarihi eserleri
toplamanın kültürel bir sorumluluğu var. Onları toplamak kadar korumak,
tanıtmak da birincil görevdir.
Bu yüzden şarküterinin önemli bir bölümü, sergi için
ayrıldı. Ayrıca bir şark köşesi yaparak müşteri ve ziyaretçilerin tarihi eserlerle
iç içe olmalarını sağlıyorum. Bu sayede de duyarlılığı artırma yoluna
gidiyorum. En azından örnek olup farkındalık oluşturuyorum. Şark köşesinde misafirlerimize
ikramlarımız olmaktadır.
Bir merak ile başlayan bu işlerin nereye varacağı
kestirilememektedir. Koleksiyondaki malzeme âdeti ve çeşitliği durmadan
artıyor. Kim bilir, şimdi sadece sergi durumundaki bu koleksiyon, ileride bir
müzeye dönüşebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder