12/07/2017

Bir Foto Muhabirinden Ötesi: Şehîd Mustafa Cambaz

 


15 Temmuz’un sembol kişiliklerinden biri oldu.

Yunan bayrağı altında askerlik yapmamak için doğduğu topraklar Gümülcine’yi 13 yaşında terk ederek İstanbul’a yerleşti.

Vatansız yaşarken vatanı için şehîd oldu. Ancak şehâdeti sonrası bir T.C. kimliği sahibi yapıldı.

Oğlunun ifadesi ile içi dışı birdir. Dışarıda nasılsa evde de öyledir…

Feverânîdir, ele avuca sığmazdır. Nerede ne yapacağı kestirilmezdir.

Bedende hafif ruhta dingin bir şahsiyet.

15 Temmuz’un yıldönümünde hakkında medhiyeler düzülüp hamasî nutuklar çekilecektir.

Ama biz bu ucuz yolu tercih etmeyeceğiz.

Farklı bir yönüne; vatanı, milleti için kendisini fedâ ettiği çalışmalarına ayna tutma gayreti içinde olacağız.

Bir “kayıt fotoğrafçısı” diye kendisini tanımlasa da harcadığı enerji, çıkardığı işler karşısında bu ifadesi; çok basit, çok alçakgönüllüce kalmaktadır.

Bekir Fuat’ın “Türkiye sevgisi imandandır!” vecizesine tam karşılık geldi, Mustafa Cambaz!..

Bir foto muhabiri olmanın ötesinde fotoğraflarıyla Türk İslam Medeniyeti’nin sahiplenicisi, koruyucusu durumuna geçti.

Kendi adını taşıyan mustafacambaz web sitesi, yaptığı işlerin sadece görünen yüzüdür. Başta İstanbul olmak üzere Anadolu’nun tamamındaki tüm tarihî eserleri fotoğraflayıp arşivlemek ve envanterini oluşturmak asıl amacı ve fedâkârâne işi olmuştur.

Fotoğraf kayıtçısı olduğu için yayımladığı eserlerin resimlerine yer, tarih ve eser bilgilerini eklemiştir. Böylece 30.000’i geçkin fotoğrafla devasa ama tamamlanamamış bir koleksiyon ortaya çıkmıştır. Koleksiyonda Anadolu Türk kültürüne ait her şey var demeye şehâdeti engel oldu. İnşallah yarım kalan işlerine el atılır. Mustafa Cambaz’ın web sitesindeki belli başlı koleksiyonlar; tarihî camiler, İstanbul, mimarî eserler, tabiat ve insan, padişah türbeleri, saraylar, köşkler, kasırlar, geleneksel Türk evleri, kuş evleri, kitabeler vs.dir.

Her İstanbul âşığı gibi o da kendini tarihî eserlerin arasına bırakıvermiştir. Yayımladığı koleksiyondaki fotoğrafların yarıya yakını İstanbul mekânlarına aittir. Milyonların günlük telaşe içinde fark edemedikleri ya da yoğunlaşamadıkları güzelliklere sabahın seherinde akşamın kızılında, yazın sıcağında kışın karında ulaşmıştır. Semavi Eyice gibi büyük İstanbul uzmanlarının bile görmediği bilmediği çeşme, han hamam gibi birçok tarihî eserin envantere girmesine vesile olmuştur.

Kadrajları, tarihî eserlerin özünü yakalama endişesine en büyük tanıktır. Özellikle camilerin ön cephe uzak-yakın çekim denemelerinden, en iyi görünüm elde etme amacı ve arayışı içinde olduğu fotoğraflara yansımıştır. Farklı açılardan elde ettiği çekimler de bu görüşü destekler.

Profesyonel fotoğrafçılardan, aşinalığı yok ise tarihî eserin ruhunu yansıtacak fotoğraf çekmesi beklenemez. Mustafa Cambaz’ın özelliği de burada daha iyi ortaya çıkar. Özellikle iç mekân derinliğini ve ferahlığını yansıtmada performansı çok yüksektir. Devamında eserlerdeki ahşap ve taş işçiliklerini fotoğraflarda tam vurgular.

Cambaz’ın Anadolu şehirlerindeki fotoğraf çekimleri de ayrı bir konudur. İstanbul’da yaşayan biri için Anadolu’ya çıkmak; balığın sudan çıkması gibidir. İstanbul dışına çıkmak bir zahmet iken uzakta olmak kat kat eziyettir. Yahya Kemal’in Ankara’nın dönüşü tespiti gibi. Mustafa Cambaz ise rahatını bir kenara bırakarak Anadolu’nun ücra köşelerine uzanıp cami, medrese, türbe, han, hamam gibi özgün eserleri yaz kış fotoğraflamıştır.

Mustafa Cambaz, ömrünce kendini vatanına, devletine vakfetmiş biridir.

Şehâdet tâcı, memleket düşkünlüğünü tescillemiştir.

Hayatı boyunca insanların önüne fırsat üç kez gelirmiş. Mustafa Cambaz ilk fırsatı kullanarak hiç düşünmeden iki kurşuna kendini bırakıverdi.

Söylem, eylem ve proje!..

Üçü de Mustafa Cambaz’da birleşmiş.

Kimisi sadece söylem sahibidir. Çığırtkandır. Kolaycıdır. Kimisi söylemini eyleme dönüştürür. Ama herkes proje üretemez. Çünkü proje üretmek üst akıllara özgüdür.

Ve Mustafa Cambaz’ın asıl mirası gözden kaçmamalı!

Adı da sadece söylemlerde ve eylemlerde kalmamalı.

Bir Mustafa Cambaz Vakfı kurulsun ki, adı da misyonu da yaşatılsın.


Not: Bu yazı daha önce dunyabizim'de yayınlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder