22/08/2017

Akdeniz'de muhakkak görülmesi gereken bir kıyı kalesi: Mamure

 

 


 Akdeniz'de muhakkak görülmesi gereken bir kıyı kalesi: Mamure

Yusuf Yıldırım                                

Kıyıya sıfır çam ormanından çıkınca beliriverir, Mamure Kalesi.  Ortaçağ şatolarına benzeyen kuleleri ile geçmişten bir zaman kesiti gibidir.  Görüp de geçip gitmek mümkün mü?

Mersin-Antalya kıyı şeridi üzerindeki en önemli ve ihtişamlı tarihî eser denilse yeridir. Aynı hattaki Alanya Kalesi ve Kızkalesi sayılmazsa. Toros Dağlarının geçit vermez sırtları, bölgeyi gözlerden ırak bırakmıştır. Doğal izolasyon burada kör nokta oluşturmuş. Ama yeni yapılacak tünellerle birkaç yıla kadar doğuda Mersin, batıda Antalya tarafına ulaşım hem kısalacak hem de rahatlayacak. Burası Mersin ve Antalya’nın tam orta yeri, Anamur’un altı km doğusudur.

Dört medeniyete tanıklık ediyor!

Kalenin geçmişi MS 3. yya kadar gidiyor. Yapım tarihine dair kesin bir bilgi yok. Ama kalenin her yerinde Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlılardan izler var. Kale, Türklerin eline ilk kez Alaaddin Keykubad zamanında geçmiş. Alaaddin Keykubad iç kaleyi (kuzey avlulu bölüm) tamir ettirmiş. Anadolu Selçuklu Devletinin zayıfladığı dönemlerde kale yine Hristiyan unsurların hâkimiyetine girmiş. 1302 yılına gelindiğinde Türkler bir kez daha kalenin önünde. Karamanoğlu Mahmud Bey, 36.000 kişilik ordu ile kaleyi kuşatmış. Yerle bir olan kaleyi Karamanoğlu Mahmud Bey yeniden yaptırmış. Kalenin adı bu inşadan geliyor. Yeniden inşa edilip kullanılır hale getirildiği için imar edilmiş anlamında “Mamûriyye” adını almış. Kale, Osmanlılar döneminde de önemini hiç yitirmemiş. Arşiv kayıtlarından 19. yya kadar birkaç kez tamir edildiği, böylece Akdeniz tarafından gelebilecek saldırılara karşı kalenin hep muhkem tutulduğu anlaşılmıştır.

Evliyâ Çelebi’nin gördüğü Mamuriyye!

Evliya Çelebi H 1081 M 1670 yılında Ege adaları, Alanya, Selinti (Gazipaşa) üzerinden Mamure Kalesine ulaşır. Kale hakkında verdiği bilgiler sadeleştirilmiş olarak şöyledir:

Venedik keferesi elinde büyük bir şehir ve kadim bir kale imiş (burası). İkinci Selim zamanında Lala Mustafa tarafından Kıbrıs fethine ön hazırlık kapsamında alınmış ve tamir ettirilmiş. Halen de sağlam bir kaledir.  Vergisi 150 akçe olan bir kazadır. Buraya bağlı 30 kadar köy vardır. Kethudası, nakibi ve şeyhülislamı yoktur. Ama kale dizdarı ve 150 kadar askeri vardır. Kıbrıs iskelesi denilen binası çok güzeldir. Türkler buraya Mamuriyye demeyip Anamur İskelesi derler. Kıbrıs buraya 100 mil kadardır. Buranın han, hamam ve camii vardır. Ama halk daima yaylada kalır. Çünkü havası çok ağırdır. Ben de bundan dolayı bir gün çengelistanda (sık ağaçlık) yatıp (buradan ayrıldım.)

Kalenin çevresi su dolu hendek!

Tarih kitaplarında okuduğumuz ya da filmlerde izlediğimiz bir unsurdur, kale hendekleri. Niçin yapılmıştır? Düşman kaleye doğrudan yaklaşamasın diye. Bu arada sulu hendeğe sahip Türkiye’nin ikinci bir kalesi yok. Kalenin iç batı köşesinden başlayıp kuzey duvarları boyunca bir yay çizerek doğusunda denize beş altı metre kala biter. Geçmişte bu hendeğin denize kavuştuğu da düşünülebilir.

Hendek üzerinde iki adet köprü var.

Kuzeyindeki köprü ince ve yüksekçe. Çıplak iki kemer kalmış. Üst sıra taşları sökülmüş, düşmüş. Bir el değmezse beş on yıla kemerleri de düşer. Köprünün kale tarafındaki ucu, bir burca dayalı. Burç yüzeyindeki izlerden, buradan kaleye bir giriş olduğu anlaşılıyor.

Kalenin mevcut kitabesi ve tarihî kapısı, hendek köprüsünün sağındaki ikinci burçtadır. Burç yüzeyine yerleştirilen mermer kitabeye göre kale, Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından H 850 M 1446 yılında tamir ettirilmiş. Kitabede Nahl suresinin 121. ayeti yazılı. Kalenin tarihî kapısı bu burcun yan duvarına açılmış. Şimdi dekor durumunda.

Sulu hendeğin bir diğer özelliği de caretta caretta türü kaplumbağaları barındırıyor olması. Caretta carettalar bilinenden sıcakkanlılar. Sanki evcilleşmişler. Hendeğe bir insan yaklaştığını görür görmez onlarcası birden başını sudan çıkarıp yiyecek bekliyor. Sanırsın, Üsküdar vapurunda martılar simit kapma yarışında! Tabi bu bölge aynı zamanda caretta caretta kaplumbağaların Türkiye’deki nadir üreme alanlarından.

Kalenin ikinci köprüsü batısında. Üç gözlü ve alçakça. Bu köprü; kalenin günümüz kapısı ile beraber yakın dönemde yapılmış.

Kalenin batı ucundaki burç, diğerlerinden çok farklı. Daha iri ve yüksekçe. Bundan dolayı bu burca baş kale, baş kule ya da beş kule gibi adlar verilmiş. Bu burcun içinden küçük bir fener kulesi yükselmektedir. Geçmişte gözetleme ve gemilere rehberlik yapma amacı ile kullanılan bu fenerin bugün tepesinde ay yıldız dalgalanıyor.

Kaledeki toplam burç sayısı 39. Hepsi çift katlı. Üstleri seğirdim yerleri. Geçmişte düşmanı gözetleyen bu burç ve bedenler şimdi hem dağ manzarası hem de deniz manzarası seyrine imkân veriyor. Bitmedi. Burç ve bedenlerin içi, galeriler biçiminde düzenlenmiş. Karmaşık, karanlık ve dehliz gibi. Işık mazgallardan geldiği kadarıyla…

Kale içten üç avlu. Kuzey, güney ve batı avlusu. Batı avlusunun çok iri kesme taşlarına bakaraktan burasının yapılışta ilk kale olduğu söylenebilir. Hem diğer duvarları da tamamen kayalık üzerine yükseltilmiş.

Avlular iç, dış kale olarak adlandırılmış. Ama terim karmaşası var. Birinin iç kale dediğine diğeri dış kale diyor. Uzmanlar deniz tarafındaki avlulu bölümü dış kale; sulu hendekli bölümü iç kale olarak nitelemiş.  İç kale yani kuzey avlulu bölümün dikkat çeken özelliği; içinde bir caminin olmasıdır. Karamanoğlu döneminde yapılmış olsa da tamamen Osmanlı cami mimarisi özelliği kazanmış. Kare planlı, tek minareli ve üç revaklı son cemaat yerine sahip. Daha da ilginci kale ve çevresinde yerleşim olmamasına rağmen beş vakit görevli bir imamı var. Hem de 700 yıldır…

Kalenin göze çarpan unsurlarından biri de dendanları. Dendanlar, burç ve bedenlerin üzerlerinde askerlerin atış yapabildikleri ve gizlenebildikleri girintili çıkıntılı siperlerdir. Günümüzde çoğu kalenin üstü, dendanlarının zaman içinde yıkılmasından dolayı düzleşmiştir. Ama Mamure Kalesininkiler sapasağlam ve eksiksizdir. Tek olumsuzluk; restorasyonda dendanların taş örgüsüne orjinalinde olmadığı halde mermer ilave edilmesidir. İşgüzarlık yani.


Malkoçoğlu Krallara Karşı filminin bazı sahneleri!

Cüneyt Arkın’ın başrolde olduğu ve 1967 yılında çevrilen bu filmdeki prensesi zindandan kurtarma sahneleri bu kalede çekilmiş. Malkoçoğlu’nun yardımcısı rolünde Yılmaz Köksal var.

Yukarıda da dediğimiz gibi caretta carettaları içinde barındıran sulu hendeğiyle ve beş vakit ezan okunan camisiyle Mamure Kalesi;  Türkiye’nin tek faâl kalesi denilse yeridir.

Not: 2014 yılında başlayan restorasyon bitmediğinden kalenin iç kısmı ziyarete kapalıdır. Görevlilerin verdiği bilgiye göre restorasyon birkaç yıl daha sürecektir. Restorasyon, Mersin Valiliği, Anamur Kültür Müdürlüğü ve Anamur Müzesi tarafından yürütülmektedir.

Bu yazı, dünyabizim'de yayınlanmıştır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder