Akdeniz'de muhakkak görülmesi gereken bir kıyı kalesi: Mamure
Yusuf Yıldırım
Kıyıya sıfır çam ormanından çıkınca beliriverir, Mamure Kalesi. Ortaçağ şatolarına benzeyen kuleleri ile geçmişten bir zaman kesiti gibidir. Görüp de geçip gitmek mümkün mü?
Mersin-Antalya
kıyı şeridi üzerindeki en önemli ve ihtişamlı tarihî eser denilse yeridir. Aynı
hattaki Alanya Kalesi ve Kızkalesi sayılmazsa. Toros Dağlarının geçit vermez
sırtları, bölgeyi gözlerden ırak bırakmıştır. Doğal izolasyon burada kör nokta oluşturmuş.
Ama yeni yapılacak tünellerle birkaç yıla kadar doğuda Mersin, batıda Antalya
tarafına ulaşım hem kısalacak hem de rahatlayacak. Burası Mersin ve Antalya’nın
tam orta yeri, Anamur’un altı km doğusudur.
Dört medeniyete tanıklık ediyor!
Kalenin
geçmişi MS 3. yya kadar gidiyor. Yapım tarihine dair kesin bir bilgi yok. Ama
kalenin her yerinde Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlılardan izler
var. Kale, Türklerin eline ilk kez Alaaddin Keykubad zamanında geçmiş. Alaaddin
Keykubad iç kaleyi (kuzey avlulu bölüm) tamir ettirmiş. Anadolu Selçuklu
Devletinin zayıfladığı dönemlerde kale yine Hristiyan unsurların hâkimiyetine
girmiş. 1302 yılına gelindiğinde Türkler bir kez daha kalenin önünde.
Karamanoğlu Mahmud Bey, 36.000 kişilik ordu ile kaleyi kuşatmış. Yerle bir olan
kaleyi Karamanoğlu Mahmud Bey yeniden yaptırmış. Kalenin adı bu inşadan
geliyor. Yeniden inşa edilip kullanılır hale getirildiği için imar edilmiş
anlamında “Mamûriyye” adını almış. Kale, Osmanlılar döneminde de önemini hiç
yitirmemiş. Arşiv kayıtlarından 19. yya kadar birkaç kez tamir edildiği,
böylece Akdeniz tarafından gelebilecek saldırılara karşı kalenin hep muhkem
tutulduğu anlaşılmıştır.
Evliyâ Çelebi’nin gördüğü Mamuriyye!
Evliya
Çelebi H 1081 M 1670 yılında Ege adaları, Alanya, Selinti (Gazipaşa) üzerinden
Mamure Kalesine ulaşır. Kale hakkında verdiği bilgiler sadeleştirilmiş olarak
şöyledir:
Venedik keferesi elinde büyük bir şehir ve kadim bir kale imiş (burası). İkinci Selim zamanında Lala Mustafa tarafından Kıbrıs fethine ön hazırlık kapsamında alınmış ve tamir ettirilmiş. Halen de sağlam bir kaledir. Vergisi 150 akçe olan bir kazadır. Buraya bağlı 30 kadar köy vardır. Kethudası, nakibi ve şeyhülislamı yoktur. Ama kale dizdarı ve 150 kadar askeri vardır. Kıbrıs iskelesi denilen binası çok güzeldir. Türkler buraya Mamuriyye demeyip Anamur İskelesi derler. Kıbrıs buraya 100 mil kadardır. Buranın han, hamam ve camii vardır. Ama halk daima yaylada kalır. Çünkü havası çok ağırdır. Ben de bundan dolayı bir gün çengelistanda (sık ağaçlık) yatıp (buradan ayrıldım.)
Kalenin çevresi su dolu hendek!
Hendek üzerinde iki adet köprü var.
Kuzeyindeki
köprü ince ve yüksekçe. Çıplak iki kemer kalmış. Üst sıra taşları sökülmüş,
düşmüş. Bir el değmezse beş on yıla kemerleri de düşer. Köprünün kale
tarafındaki ucu, bir burca dayalı. Burç yüzeyindeki izlerden, buradan kaleye bir
giriş olduğu anlaşılıyor.
Kalenin
mevcut kitabesi ve tarihî kapısı, hendek köprüsünün sağındaki ikinci
burçtadır. Burç yüzeyine yerleştirilen mermer kitabeye göre kale, Karamanoğlu
İbrahim Bey tarafından H 850 M 1446 yılında tamir ettirilmiş. Kitabede Nahl
suresinin 121. ayeti yazılı. Kalenin tarihî kapısı bu burcun yan duvarına
açılmış. Şimdi dekor durumunda.
Sulu
hendeğin bir diğer özelliği de caretta caretta türü kaplumbağaları barındırıyor
olması. Caretta carettalar bilinenden sıcakkanlılar. Sanki evcilleşmişler.
Hendeğe bir insan yaklaştığını görür görmez onlarcası birden başını sudan
çıkarıp yiyecek bekliyor. Sanırsın, Üsküdar vapurunda martılar simit kapma
yarışında! Tabi bu bölge aynı zamanda caretta caretta kaplumbağaların
Türkiye’deki nadir üreme alanlarından.
Kalenin
batı ucundaki burç, diğerlerinden çok farklı. Daha iri ve yüksekçe. Bundan
dolayı bu burca baş kale, baş kule ya da beş kule gibi adlar verilmiş. Bu
burcun içinden küçük bir fener kulesi yükselmektedir. Geçmişte gözetleme ve
gemilere rehberlik yapma amacı ile kullanılan bu fenerin bugün tepesinde ay
yıldız dalgalanıyor.
Kale
içten üç avlu. Kuzey, güney ve batı avlusu. Batı avlusunun çok iri kesme taşlarına
bakaraktan burasının yapılışta ilk kale olduğu söylenebilir. Hem diğer
duvarları da tamamen kayalık üzerine yükseltilmiş.
Kalenin
göze çarpan unsurlarından biri de dendanları. Dendanlar, burç ve bedenlerin
üzerlerinde askerlerin atış yapabildikleri ve gizlenebildikleri girintili
çıkıntılı siperlerdir. Günümüzde çoğu kalenin üstü, dendanlarının zaman içinde
yıkılmasından dolayı düzleşmiştir. Ama Mamure Kalesininkiler sapasağlam ve
eksiksizdir. Tek olumsuzluk; restorasyonda dendanların taş örgüsüne orjinalinde
olmadığı halde mermer ilave edilmesidir. İşgüzarlık yani.
Malkoçoğlu Krallara Karşı filminin bazı sahneleri!
Yukarıda
da dediğimiz gibi caretta carettaları içinde barındıran sulu hendeğiyle ve beş vakit
ezan okunan camisiyle Mamure Kalesi; Türkiye’nin tek faâl kalesi denilse yeridir.
Not:
2014 yılında başlayan restorasyon bitmediğinden kalenin iç kısmı ziyarete
kapalıdır. Görevlilerin verdiği bilgiye göre restorasyon birkaç yıl daha
sürecektir. Restorasyon, Mersin Valiliği, Anamur Kültür Müdürlüğü ve Anamur
Müzesi tarafından yürütülmektedir.
Bu yazı, dünyabizim'de yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder