Bilgi ve iletişim teknolojilerinin Türkiye’deki son harikası Soy Bilgi Sistemi nihayet hizmete girdi. Bu dijitalleştirme projesi baskın yapar gibi birden hayatımıza girse de Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, yaklaşık on yıldır bu makro projeyi yönetiyordu. Bunun için taşra teşkilatlarındaki tüm nüfus defterlerini Ankara’ya taşıdı. Tabi sürecin tamamlanması ve hizmetin sunumu birçok sürprizi de beraberinde getirdi. Mesela 1880’lerde doğmuş bir nine dede, sisteme göre halen sağ görünebilmekte.
Sistem güncel ve
geriye dönük diğer akraba bilgilerini vermiyor. Yani amca-hala, dayı teyze,
kardeş ve yeğen gibi çoklu ve dallı yakın bilgileri alınamamaktadır. Bir başka
deyişle maalesef şecere bilgisine ulaşılamamakta.
Osmanlı vatandaşlarına
soyadı verilmiş!
Dikkatlerden kaçmış
olabilir, Soy Bilgi Sistemi birçok soruyu ve sorunu da beraberinde getirdi. En
büyük sorun; Soyadı Kanunu’ndan önce doğmuşların kimlik bilgilerindeki özgünlüğün
bozulmasıdır. Osmanlı vatandaşlarının
adlarında lakap, unvan ve sülale belirleyici kimlik ögesiydi. Ama Alt Üst Soy
Bilgi Sistemi Osmanlı vatandaşlarına olmadığı halde soyadı vermiş. Daha da
önemlisi, Soyadı Kanunu öncesi insanların tanınırlıkları lakap, unvan ve sülaleye
dayalı olduğundan geçmiş kuşakların izleri; bu bilgiler üzerinden sürülebiliyor.
Diyelim ki Sunguroğlu, Karamemetli, Bahşişli sülalelerinden birindensiniz. Soy
sorgulama bu bilgilerinizi vermiyor. Mevcut hali ile sistem, kullandıkça
belirsizlik ve kargaşa yaratacak gibi. Soy bilgi sisteminde lakap ve sülale
isimlerinin olmaması büyük bir eksikliktir.
Sistem daha eski soy bilgilerini
neden vermiyor?
Sorunlardan biri de
soy bilgisinin niçin daha geriye gitmediğidir. Bir Avrupa ülkesi vatandaşı, sağlam ve düzenli kilise kayıtları sayesinde kendi
soy geçmişinde 1000-1500 yıl geriye gidebilmektedir. Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğü 1884’te kurulduğundan sadece elindeki kaynakları
işlemiştir. Bu sınırlılık ve zorunluluk; kurumlar arası bir başka projenin
başlamasına fırsat verebilir. Osmanlı ilk nüfus sayımına ait Başbakanlık
Osmanlı Arşivi Nüfus Defterleri bu sisteme dâhil değil. 1831-36 Nüfus Tahrir Defterlerinin
tamamı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi fonları içinde
bulunmaktadır. Beş yılı aşkındır da araştırmaya açıktır.
Soy Bilgi Sisteminin
bundan sonraki ayağında kurumsal işbirliği ile Osmanlı Arşivindeki Osmanlı nüfus
defterleri, tapu tahrir ve temettuat defterlerinin sisteme dâhil edilebilirliği
düşünülebilir, sorgulanabilir. Hatta Vakıflar Genel Müdürlüğünün zengin arşivi
de değerlendirilebilir. Özellikle tarikat şeyhlerinin tevcih beratları ve
vakıfların mütevelli heyeti kayıtlarındaki kişi ve görev kayıtları, soy bilgi
sisteminde kullanılabilecek niteliktedir.
Ancak bu öneri/öngörüler,
öyle kolayca uygulanabilecek çalışmalar değildir. Fizibilitesi bile uzun zaman
alacak bir büyük çalışmanın sadece zorlu ana sürecinden söz ediyoruz. Bir de
kurumların ayak diremesi hesaba katılırsa sürecin ne kadar ağır işleyeceği
anlaşılabilir.
En iyisi arşiv
belgelerini tanılayan ve çözümleyen bir otomasyon!
Arşiv belgeleri okuma
derslerinde Hocamız Mehmet İpşirli, hep bir Osmanlı Arşivi Otomasyonu
projesinden bahsederdi. Japonlarla işbirliği yaparak arşiv belgelerinin
dijitalleştirilmesi projesiydi bu. Tabi İsmet Binark’ın genel müdür, Necati
Aktaş’ın Osmanlı Arşivinden sorumlu genel müdür yardımcısı olduğu 90’lı
yıllarda böyle bir proje hayal aşamasında idi. Şimdi bilgi ve iletişim
teknolojilerinin hızı, baş döndürürken iki yıl önce düşünemediklerimiz bugün
gerçekleşen hayat rutinleri haline gelmektedir. Hem Osmanlı Arşivi hem de
Cumhuriyet Arşivi koleksiyonlarının elektronik ortama alınma işlemleri devam
ediyor. 350 bini aşkın defterle 100 milyon civarında Osmanlı Arşivi belgesinin
elektronik ortama alınması ne zaman tamamlanır, bilmiyoruz.
Çok yakın zamanda
dillendirilecek konulardan biri de arşiv belgeleri içerik erişimini
sağlayabilecek bir otomasyon programı olacaktır. Yani belge metni içinde
kelime-terim araması yapılabilecek bir dijital teknoloji mutlaka ileride düşünülüp
planlanıp projelenecektir. Hali hazırda sadece katalog taraması
yapılabilmektedir. Hala söylediklerimiz anlaşılmadı mı? Daha açıkçası; Google
araması yapar gibi arşiv belgelerinin içinde içerik araması yapabileceğimiz
günler yakındır. Eğer biz yapmazsak dışarıdan birileri mutlaka yapacaktır.
Kaldı ki, batılılar
zaten kendi yazılı belgelerini resimden yazıya otomatik çevirebilen bir programa
dayalı bir sistemi çoktandır kullanıyor. archive.org ve google books gibi dev dokümantasyon
sistemlerindeki her türlü dokümanın içeriğine erişmek bir enter tuşu kadardır. Türkiye’den
benzer örnekler; Milliyet, Hürriyet ve Cumhuriyet gibi arşivi çok eski
gazetelerdir. Otomasyonunu gerçekleştiren bu gazetelerin arşivleri içerik
aramasına izin verdiğinden kelime-terim araması ile geçmiş tarihlerdeki bir
gazetenin haber metnine rahatça erişilebilmektedir. TRT Arşivi de unutmamak
lazım.
Bilgisayar
kullanıcılarının kullandığı ABBYY Finereader ilginç bir programdır. Programın
temel mantığı; herhangi bir bilgisayar dosyasını tarayıp gördüğü tüm
karakterleri, tüm dil/alfabelerde harf özellikli tanılaması ve çözümlemesidir.
Diyelim ki elinizde resim formatında 20 sayfalık metin var. Bu program size o
dosyayı beş dakika içinde bir word dosyasına çevirip verebiliyor.
Her türlü bilgisayar dokümanını yazılı dokümana çevirebilen bu program ya da benzeri niçin arşiv belgeleri için kullanılamasın ki? Üstelik ABBYY Finereader, nesih yazısından geliştirilen elektronik Arap alfabesini çözümleyebilmektedir. Osmanlı Arşivi belgelerinin belli başlı yazıları olan rik’a, divanî, talik, siyakat ve tevkinin tüm harf özelliklerini tarama, analiz ve çözümleme mantığı ile işleyebilecek bir projeyi hayata geçirebilmek gayet olağandır.
Not: Bu dunyabizim.com''da yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder