İSTANBUL’DA YOKKEN KARAMAN’DA ELEKTRİĞİ DÜŞÜNMEK
Remzi
Tartan
Karaman’ın
alt yanı dere
Aman dereden giderler eve
O yarimin her yanı bere
Karaman’ın alt yanı kuyu
Aman kuyudan alırlar suyu
Nazlı da yarin eskide huyu
Bu
kısacık anlatı iki kişinin yaşamlarından
kısa bir kesiti içermektedir. Yaşamın aslında herkes gibi biricik olduğunu
gözden kaçırabiliyoruz. Bazı durumlarda ise tekil yaşamlar, farkında olmadan
tarihin bir çok noktasına ışık tutabiliyor. Bu kısa yazı öncelikle eylemi
yapanı ardında onun güç aldığı kültürü, kanıtlanabilir bilimsel görüş mü,
söylence (mit) mi olduğuna göre
tanımlanabilir, tartışılabilir. “Babam anlattı” dediğim şeyler 150 yılı içerir.
Elma her
düştüğü kafayı yarmadığı gibi, kafasına her elma düşen de yer çekim yasasını
bulma bir tarafa, düşen elmayı da kafayı
ovarken çiğner geçer çokça! Bir diğeri de hamam tasının taşırdığı suyun çağrışımıyla deniz taşıma bilimi kuramı yerine tası döküp pantolonu
ıslatır!
Az uz gittik uz gittik
1906
yılında çok çok önemi bir projenin parçası olan Karaman demiryolu işlerlik
kazandı. İki yıldır projenin sorumlusu olarak bölgede görev yapan Avusturya
inşaat mühendisi Raymond, üç katar deve grubuyla taşımacılık yapan işlerine
zarar verdiği Tartanzade Emin’in oğlu Hacı Sami’nin sorularına bilgisiyle dolu dolu yanıtlar verirken,
dostluklarını da ilerletirler. Çevirmen zorlanınca Raymond, sözlüklere ek İstanbul’dan
Osmanlıca–Fransızca sözlük ve teknik kitaplar getirtir. Bahar aylarıyla birlikte
Raymond ve Hacı Sami iki at ve üç katır ile Aladağ, Ermenek bölgelerini
dolaşmaya çıkar. Hacı Sami, yerel bölge halkından bir yardımcıyla ve Raymond’ın
geniş teknik bilgi ve görgüsüyle Aladağ-Ermenek
Karaman arasındaki kaynak, çay, dereleri, su akış gücü ve geçtiği yolları
incelerler. Jeoloji,hidroloji, inşaat mühendisliği bilgisi ve deneyimleri ile
teknik çizim dosyalarını tamamlarlar. Yaz sonuna tekrarını yapıp su
güçlerindeki farkları tekrar gözlemlerler.
Ermenek’te
gönülleri kalır, her türlü teknikten yoksun olmalarına karşın sarp iki yamacın oluşturduğu vadi onların
düşlerini heyecanlandırır.Sanki vadinin ön tarafını boğsalar ve bir set çekseler
işte baraj diyecek kadar heyecanlanırlar. Raymond koyağın geçirgen olmayan
kayalarını över durur. Bu hissedilen coşku
babamda da saplantı haline gelir.
1958’lerde İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kazanan torununa “Buraya
baraj yapılması için uğraş!” diye öğütte bulunur. Kış boyunca neyi nasıl
yapabileceklerini tartışıp, kafa patlatıp, hindi etinden arabaş çorbası ziyafetleriyle
de ortamı renklendirirler. O dönemde tasarladıkları işi etrafındakilere
anlatmak zordur, hem de çok zor… Çünkü yapılacak projenin, Konya, İçil (Mersin),
Kayseri gibi yakın yerlerde bulunmamaktadır. Koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nda
bile yoktur.
Peki
tasarlanan bu projenin özü nedir? Hacı Sami ve Raymond’un hayali Karasu’dan, Yerköprü’den
ve Göksu’nun suyundan elektrik üretmek, üretilen elektrikten Karaman ile Ereğli
arasında tramvay işletmektir. O yıllarda insanların ulaşım aracı, at-eşek, aydınlatma
kandilden ibaret olduğunu hatırlarsak fikrin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır
sanırım.
Hatta Osmanlı
İmparatorluğu’nun başkentinde elektrik santralinin 1911 yılında Silahtarağa’da kurulduğunu
ve ürettiği elektriği yalnızca Dolmabahçe de ve tramvayda kullanabildiğini
akılda tutarsak projeyi Karaman’da geniş kitlelerce kavranamamasının sebeb-i hikmet-i
daha çabuk kavranılır.
Projeyi hayata geçirme girişimleri
Babam Hacı
Sami, on sekiz yaşında deve sırtında Taşucu’na, oradan gemi ile Hayfa limanına,
tekrar deve ile yola devam ederek hacı olmuş. 1900-1903 yıllarını İstanbul’da
geçirmiş, kendisini yenileyen, çalışkan, hırslı olgunlaşmış bir kişi.
Raymond’dan
teknik çizim belgelerini alır. Eşraf tanışlarını ikna yollarını arar, kendi
görgü, bilgisi ile şirket kurar. Şirket
kurma deneyimi “”Kumpanya” adıyla birkaç yıldır çalışan toptan-perakende
gıda-giyim-gaz vb. verimli işler yaparak sermayesini genişletmektedir. Babası, [halasının oğlu olan] Müftü’nün Ahmet Efendi’yi,
Hadizade Rahmi Efendi’yi ikna eder. Şirket
istenilen kurucu sayısına ulaşır. Santralı kurmak için gerekli araç- gereç
hayal bile edilemez. O yıllarda en büyük teknolojiye sahip kişi Karamanlı Zagros
Efendi’dir. O teknoloji de soğuk demirden ibarettir.
Şirket
yönetimi toplantı yaparak Avrupa’ya sözleşme yapma yetkisiyle araç ve firma bağlantısı
sağlamak için [halamızın oğlu, iki dönem (1912-1917 ve 1936-1938) Karaman
Belediye Başkanı] Müftü’nün Ahmet Efendi
yola revan olur fakat sonuç alamaz. 1912 Balkan Savaşları ve I. Dünya
Savaşı ortaya çıkınca onca emek, çizimler hararetli çalışmalar tozlu sandıklara
saklanır. Babam Hacı Sami sudan elektrik
üretemese de Avgan’da su ile çalışan değirmende kına gibi un üretir. Eski işine geri döner.
Ufuktaki yeni iş
Hacı Sami,
yılmaz ve yeni yollar arar , yeni işler yapar. 1913’te Osmanlı bürokrasisiyle boğuşarak, İstanbul’da dış
alım ve dış satım şirketini yönetirken,bir yanda da banka kurma girişimlerine
başlar. Bu çabanın sonucunda 1915 yılında Karaman Milli Bankası kurulur. Yirmi bin
Osmanlı altın sermayeli ilk yerel bankalardan biridir bu.
Fotoğraftaki çizim babamın sandığının dibinde onca emek ve düşleri ansıtan zifte yapışıp kalmış bu belgeyi, atanmış ve seçilmiş zatı muhteremlerin hüzününden uzak tutalım. Zaten çok işleri var. Sıra sıra açılış bekleyen, Siyaser de Berber Ali’nin dükkanı, Kırmahalle’de Tantunici Zekai’nin kurdeleleri kapıya gerilmiş, gümüş tepside, makas erkanı bekliyor…
Aynı
yaştaki çerçevesiyle duvara asıp, anıları ışık olsun diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder