Şehzadeler
şehri Manisa’da II. Uluslararası Yunus Emre Günleri, bir hafta sürdü. Süre
içinde mümkün vakit şehri gezdim, etkinlikleri izledim. Şehir izlenimlerim ile
etkinlik değerlendirmelerimi kendi penceremden aktarıyorum.
Şehir
gezilerinin efdali doğaçlama olanıdır. Cadde sokak yürüyüşleri ve mekandan
mekana geçişler; bir şehrin havasını ve
ruhunu tam hissettirir. Mekan ile bütünleşmiş sürpriz insanlarla karşılaşmak
belki de işin en eğlenceli kısmıdır. Ummadığınız anda ummadığınız insanlar
sanki hep sizi bekliyordur. Zaten aynı ruh halindeki insanlar nasıl olsa
birbirini çeker yani. Bu kişiler ile yapılan sohbetler, düşünce ve hayal dünyasını farklı boyutlarda
canlandırır.
Manisa,
beklentimin üzerinde bakımlı ve gürbüz bir şehir olarak beni karşıladı. Spil
dağının eteği tarihi eserlerle nakışane işlenmiş. Yollar, sokaklar; pırıl
pırıl, tertemiz. Mekânlarla ilintili insanlar da hakeza! Şehrin göbeğindeki yemyeşil Ulupark; bir aile
bahçesi gibi. Herkes birbirine yakın ve aşina. Kimse kimseye rahatsızlık
vermiyor.
Türkiye’nin
en batısında ve İzmir’in hemen arkasında olmasına rağmen daha çok Orta Anadolu
şehri görünümündedir. İnsanları samimi, iddiasız ve muhafazakâr…
Şehir
karakterini, Saruhan Beyliği ve 16 Osmanlı şehzadesinin sancak beyliği
döneminde yapılan tarihi eserler ile almış. Ulucami, Saruhan Türbesi, İvaz Paşa
Camii ve Türbesi, Kanuninin annesinin yaptırdığı Sultan Camii ve Daruşşifa, Muradiye
Camii, Mevlevihane ve daha birçok eser Manisa’nın kültürel zenginlikleri…
Gelelim
Yunus Emre Günleri’ne!
Titiz
planlama ve isabetli projelerle hazırlandığı belli olan etkinlikler; beste
yarışması, tezhip sergisi, konserler, uluslararası misafir öğrenciler ülke
tanıtım platformu ve sempozyum olarak dolu dolu geçti.
Her
etkinlik mutlaka Yunus Emre Hazretleri ile ilişkilendirilmiş. Konserlerde Yunus
Emre’nin insan sevgisi ve hoşgörüsü ön planda idi. Öğrenci müzik koroları ve
resim sergileri ile okulların Yunus Emre Günleri’ne katılımı sağlanmış. Yunus
Emre’nin şiirlerinde öne çıkardığı estetik ve incelik, tezhip sergisi ile
temsil buldu. Ulusaldan birçok hatip, sanatçı, yazar da Yunus Emre Günleri’ne
katkı verdi.
Çok önemli
etkinliklerden biri de beste yarışması idi. Böylece söz üstadı Yunus Emre’nin
şiirlerinin müzik ile kitlelere ulaşması hedeflenmiş. Toplamda 78 bestenin
yarıştığı bu etkinlik; geleceğin tohumunu atma yönünde çok önemli idi. Final
gecesi sunulan eserler; kaliteyi öne çıkardı.
Yunus Emre
Günleri’nin ana etkinliklerinden olan sempozyum; 120 civarında katılımcı ile
gerçekleşti. Açılış oturumu, Türkiye’nin önemli isimleri Mehmet Demirci,
Mustafa Tatcı, Sadık Yalsızuçanlar ve Leyla İpekçi tarafından sohbet havasında
gerçekleştirildi.
Mustafa
Tatcı; Yunus’u okumaktan çok Yunus olabilmeyi; Leyla İpekçi ise laik ve
modernist çevreden gelerek Yunus Emre’yi tanıdığını ancak tanımak ile
öğrenmenin yetmeyeceğini yutmak gerektiğini vurguladı.
Sadık
Yalsızuçanlar ise bir sürpriz yaparak Yunus Emre çalışmaları içinde Karaman
Nüshası’ndan bahsetti. Devamında Yunus Emre’nin Türkçenin Cebrail’i olduğunu
dolayısı ile Yunus Emre çalışmalarının ehil insanlar elinden yürütülmesinin
önemini belirtti.
Türkiye içi
ve dışından gelen araştırmacı ve akademisyenler; sempozyum boyunca Yunus
Emre’nin dili, şiir estetiği, anlatımı, felsefesi gibi alanlarda konuştular. Yeni
tanışıklar ve yeni bildiri sunumları hep kazançtır. Ben de birbirinden değerli
birçok araştırmacı ve akademisyen tanışma fırsatı buldum. Sempozyumların ne
kadar gerekli olduğu, çok önemli bildiri sunumları ile bir kez daha ortaya
çıktı.
Etkili
sunum ile farkındalık yaratan harika temsil!
Konuşmacılarının
hemen hemen hepsi kendi adına sempozyuma katılmıştı. Ama ben akademisyen
değildim ve sunacağım bildirinin bana hiçbir getirisi yoktu. Ben Karaman’ı temsilen gönüllü olarak burada
idim. Amaç hem şehrin tanınırlığına katkı sağlamak hem de Yunus Emre
Hazretlerine hizmet etmekti. Türkiye’nin
alanında en iyi isimlerinden oluşan özel bir kitleye karşı konuşacağımı bilerek
bir bildiri hazırladım. Hazırlık sürem günlük beş-altı saatlik çalışma ile iki
ayı buldu.
Bildiri
konum; Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası idi. Sunumda birçok mesaj da verildi.
O mesajlar ne idi? Bunlar; divanın Karaman’da Yunus Emre Tekkesi’nden çıktığı,
divanın en eski nüsha olduğu hatta asıl eser olabileceği, divanın Karaman ile
bağlantılı olduğu, diğer nüshalardan çok üstün olduğu idi. Konular arasına
sıkıştırılan bu mesajlar, dinleyiciler tarafından net bir şekilde olumlu olarak
algılandı.
Sunum kadar
sunum sonrası tepkiler de şahane idi, duygulandırıcı idi. Salondaki 100 kadar
akademisyen ve dinleyicinin birçoğu sunumumdan dolayı bizzat yanıma gelerek
tebrik etti. Devamında ise herkes Yunus Divanı Karaman Nüshası kitabından ısrarla
istedi. Kendimde de kalmayan “Karaman’ın en önemli kitabı” için tüm taleplere
maalesef “Üzgünüm çoktan bitti!” cevabını vermek zorunda kaldım.
Sonuçta
Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası üzerine farkındalık oluşturuldu.
Sayın
Mustafa Tatcı’nın sunum sonrası görüş ve yorumları ise netti:
Yusuf
Bey’in sunumuna aynen katılıyorum. Doğrudur. Bir tekkeden çıkan tek nüsha;
Karaman Nüshası’dır. Bana göre de 14. yy nüshasıdır. En eski ve sağlam
nüshalardandır. Ben de kitaplaştırmak için çok uğraştım. Ama nasip Yusuf Bey’in
imiş. Kendisini tebrik ederim.
Son sözümüz
de Manisa Yunus Emre Belediyesi Başkanı Dr Mehmet Çerçi’ye! Yunus Emre ile
hemhal olmayı kendisine dert edinmiş arkaplanı derin ve vizyon sahibi bir
insan. Etkinliklerin hiç birinde kahramanlığa soyunmadı. Tam tersine o da bir
arı gibi çalıştı. Profesyonel ve uzman ekibin bir parçası olarak göründü. İlme
ve ilim erbabına nasıl kıymet verileceğini her şekilde gösterdi. Ekibi ile
beraber var olduğunu ve ekip çalışması ile üst düzey projeler gerçekleştirilebileceğini
bilen ve güngörmüş bir insan.
Yunus Emre
Günleri’nin ve sempozyumun arkaplan kahramanlarından Başkan danışmanı Kefaeddin
Öz ile Yard. Doç. Dr. Ünal Şenel Beyler ile diğer gizli kahramanlardan
bahsetmeden geçmek haksızlık olacak. Aylarca süren hummalı çalışmaların
arkasında çünkü onlar vardı.
Niçin bunları
söyledik? Çünkü profesyonel ekiplerle hazırlanmış harika projeler; maalesef kilit
noktalardaki dünyası küçük, sığ insanlar tarafından yok edilmekte ya da
cılızlaştırılarak etkisizleştirilmektedir.
Dr Mehmet
Çerçi ise Yunus Emre adına üst düzey hazırlanmış birçok farklı projeyi
etkinliğe dönüştürerek her kitleye seslendi. Gelecek yıla içeriği
zenginleştirilmiş çok daha farklı programlarla Yunus Emre Günleri’ni
hazırlayacakları mesajını da verdi…
Bundan sonraki birkaç yazıda, bildiri içinden kamuoyunu ilgilendiren konularla ile devam edeceğiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder