Süheyl Ünver’in Karaman Defterlerindeki Yunus Emre Portreleri
Yusuf Yıldırım
“Şifahi olmayın, not alın!” ilkesinden hareketle Evliya Çelebi’nin izinde Anadolu’yu karış karış gezen Süheyl Ünver’in 1961 ve 1966 yılı Karaman ziyaretlerinde hazırladığı defterlerde iki adet Yunus Emre portresi vardır.
1961 yılında yapılan suluboya portresinde
Yunus Emre; genç resimlerinin tersine oldukça yaşlıdır. Süheyl Ünver Hoca’nın
iyi ve farklı bir Yunus Emre portresi yapma niyeti ve arayışı resme
yansımıştır.
Sarımtırak kâğıt üzerindeki resim,
çerçeve içine alınmıştır. Portrede Yunus Emre; bir eli yüzünde bir eli göğsünde,
bağdaş kurarak minder üzerine oturmuştur.
Baş kısmının arkasına oluşturulan dairesel
siyah zeminden dolayı siyah terkli takkesi, ancak terklerinin çizgilerinden
belli olabilmektedir. Terkli takkeyi yatay ve eğimli dilimli bir sarık
çevrelemiştir.
Portrenin dikkat çeken
özelliklerinden biri de Yunus Emre’nin üzerindeki elbisedir. Entari mi kaftan
mı olduğuna karar vermek zordur. Üzerindeki basit rumi görünümlü yaprak
bezemesinden, ön kısmının açıklığından ve omzundan inen kuşaktan yola çıkarak
bu elbisenin bir kaftan olduğu söylenebilir.
Yunus Emre’nin oturduğu minder de titizlikle
işlenmiştir. Minder yüzeyine eşit aralıklarla -dışı zencirekli içi rumili- simetrik kuşak
gidilmiştir. Kuşağın dışında kalan minder yüzeyi hatayilerle bezenmiştir.
Minder altına çekilen rumili kenarlıkla portre alttan sınırlandırılmıştır. Bu kenarlığın alt solunda “Yunus Emre Hz.”, sağında “Dr. A. Süheyl Ünver ve Belma” notu vardır.
Dürdane Ünver Hanım’ın bilgilerine
göre Belma Hanım; Hoca’nın talebesi ve asistanı. Çalışmada ikisinin imzasının
olması, bu resmi ikisinin yaptığı anlamına gelmektedir.
İlk bakışta dikkat çekmese de
Süheyl Ünver Hoca’nın performansının en iyi yansıdığı yer Yunus Emre’nin yüz
ifadesidir. Münif Fehim ve Ayten Pilten Hanımın resimlerinde sorunlu alan yüz
ifadeleriydi. Aşırı keskinleştirilen yüz hatları ve donuklaştırılan
bakışlarıyla portrelerin hiç biri tatmin edici değildi. Bunları iyi sezinleyen
Süheyl Ünver Hoca kendi yaptığı portresinde Yunus Emre’nin yüzüne sıcaklık,
bakışlarına derinlik vermeyi amaçlamıştır. Yunus’un elini yanağına götürerek
oluşturduğu endişeli tavır; gözlerdeki düşünceli bakışın etkisini artırmıştır.
Ağarmış kaş, sakal ve bıyıkla da bu ifade desteklenmiştir.
Süheyl Ünver’in Yunus Emre
portresi, Gösteri dergisinin 1981 tarihli dördüncü sayısının kapağına
renklendirilerek konulmuştur. Kısmi değişiklik yapılmış resmin renkli çiziminde
ayrıntılar daha belirginleşmiştir.
Gülbün Mesara Hanım’ın her iki resim konusundaki görüş ve değerlendirmeleri şöyledir:
Rahmetli babam A. Süheyl Ünver'in Yunus Emre tasvirini yapışı 1960'lı yılların başlarına, İstanbul Üniversitesi'nde kurucusu bulunduğu Tıp Tarihi Enstitüsü'ndeki zamanlarına tarihlenebilir. Zira asistanı Belma Hanım o yıllarda orada çalışmakta idi.
Ancak bu tasviri Babam, bir Yunus Emre portresi olarak değil de, döneminin tezyini anlayışına uygun detaylar içeren bir Yunus Emre minyatürü olarak yapmıştı. Ben de yıllar sonra aynı minyatürü kopyelemiştim.
Ahmet Kabaklı hocanın yazısını Karaman Defterine koyduğunda, Babamın o yazıdaki tasvirin Yunus Emre'ye ait olmadığını bilmesine rağmen, herhalde yazının eki olan bu resmi, yazıdan ayırmamak düşüncesi ile hareket ettiğini zannediyorum. Zira ben de o resmin Yunus Emre'yi yansıttığına inanmıyorum.
Rumili pervazlarla çerçeve içine
alınan resimde sarı, kahverengi ve siyah renkler hâkimdir. Pervazlar siyah ve
altın renginde rumilerle bezenmiştir. Portre zemini siyahtır. Resimde seyrek
sakallı, ince bıyıklı, iri gözlü ve kemerli burnu olan bir Türkmen tasvir
edildiği görülmektedir. Başına örfi sarıklı bir başlık yapılmıştır. Üzerinde muhtemelen
bir kürk vardır.
Bu resmin mevcut bilgilere göre bir Yunus Emre portresi olduğunu ya da olmadığını tespit etmek zordur.
Hoca’nın Yunus Emre ile ilgili
hazırladığı bir sayfada tasarruf edişinden bu resmi, bir Yunus Emre portresi
görmek ve kabul etmek mümkün müdür?
Herhalde bu konuda Hoca’nın kızı
Sayın Gülbün Mesara Hanım’ın görüşlerine itibar etmek daha sağlıklı bir
değerlendirmedir.
Not: Bu yazıya görüş ve yorumları
ile katkı sağlayan Gülbün Mesara ve Dürdane Ünver Hanımefendilere teşekkür ederim.
Bu yazı, dünyabizim'de yayınlanmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder