YUNUS
EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE TESPİT EDİLEMEMİŞ KELİMELER
Yusuf YILDIRIM
Giriş
Bu yazı,
“Yunus Emre Divanı’nda Tespit Edilmemiş Arkaik Kelimeler” başlığıyla yayınlanan
çalışmanın ikinci makalesidir. Bu çalışmayı ilginç ve farklı kılan özelliği;
ister çok bilinen olsun isterse tarih içinde kullanımdan düşerek ölmüş olsun ama
Yunus Emre Divanı’nın inceleme, çeviri kitaplarının sözlüklerinde yer
almamış kelimeleri bularak sözlük, kamus, lügat, ansiklopedi gibi kaynaklar
üzerinden hem anlamını hem de doğru okunuşunu tespit etmektir. Bu çalışmanın
birinci makalesine 55 kelime alınabilmişti (Yunus Emre, 2021:515-533). İkinci
makaleye ise 33 kelime dahil edilmiştir.
Bir
de şimdiye kadar Yunus Emre Divanı’ndaki Yunus Emre’nin söz varlığını ana
kaynaklar üzerinden ayrıntılı araştıran ve çalışan benim dışımda bir
araştırmacı/akademisyen olmadığını esefle belirtmek uygun olacaktır. Çok daha açık söylemek gerekirse
ne Burhan Toprak, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş gibi Yunus Emre
Divanı çalışan büyük yazarlar ne de günümüzde Yunus Emre çalışan araştırmacı,
akademisyen ve yazarlar yayınladıkları tez, kitap, makalelerinde aşağıdaki
kelimeleri kaynaklardan tespit edip sözlüklerine almadılar. İncelediğim
Yunus Emre Divanı sözlüklerinin hiçbiri Faruk Kadri Timurtaş’ın Yunus Emre
Divanı sözlüğünü (Timurtaş, 1980)
geçememiştir.
Ne
üzücü ki, bu makale, 2021 yılında “Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nin EDEBİYAT
FAKÜLTESİ DERGİSİ EFAD tarafından istenmesine rağmen yazıya atanan sözde ve ciddiyetsiz hakemler/uzmanlar tarafından hiçbir
gerekçe gösterilmeden yapıcı ve bilimsel eleştiriden uzak, son derece kindar,
intikam duygulu bir üslupla etiketlerine yaslanılarak reddedilmiştir. Daha
acısı şu ki, kimler olduğunu çok iyi bildiğim bu sözde ve ciddiyetsiz
uzmanların Yunus Emre konusunda hiçbir derinliklerinin olmaması, böyle büyük,
derin emek yüklü bir çalışma yapma beceri ve yeteneğinden yoksun olmasıdır.
Bilimsel konularda bu tür gevşekliklere asla hoşgörü gösterilmeyeceği ve
tahammül edilmeyeceği de bilinmelidir.
Yunus
Emre Divanı sözlüklerine girmemiş kelime örnekleri
‘akl katı: Arapça
Türkçe isim tamlaması, terim. Tasavvuftaki hazarat-ı hams kavramından
ikincisidir. “taayyün-i evvel, ceberût alemi, gayb-ı izâfî, hazret-i ukūl” gibi
isimlendirmeleri vardır. (Çelik, 2003: 159-184; Çelebi, 1998: s. 115-116) Buna göre Allah
kâinatı yaratmadan önce gaybi mutlak yani kendisini sadece yine kendisi
biliyordu. Allah kâinatı belli bir sıra ve hiyerarşide yarattı. İlk yarattığı
varlık akıl oldu. Hazarat-ı hams kavramı
içinde hazret-i ukûl ya da taayyün-i evvel terim ve kavramı için Yunus Emre,
Türkçe, akıl katı demeyi daha uygun bulmuştur.
İlgili beyit:
bir gün tururdum ‘akl katında
ne lâyıkdur didüm şâh hHazretinde
(Yunus Emre, 14, yy: 5a/28)
anmak: Türkçe, fiil. Annamak, anlamak.
Hatırlamak. Söz açmak, bahsetmek (TDK, anmak,
1996: 163,164).
İlgili beyit:
tama’ birle eger ben yoldan azdum
hiç anmadun beni sana ne yazdum
(Yunus Emre, 14, yy: 5a/33)
belen / bilan: Türkçe,
isim. Süslü ve işlemeli kılıç kemeri (TDK, belen/bilen, 1996: 549).
yüce yüce
‘arş düzer kendözin anda bizer
gör nice
cevlân ider hırka belen içinde
(Yunus Emre,
14, yy: 204a/208/4)
bilin / belin: Türkçe, sıfat. Ürkü, korku. Aynı kelime Farsçada “hirâs”tır.
“Bilin”i, Arapçadaki karşılığı
“el-zu’ud”dur. El-zu’ud, Arapçada “Korkunç nesneden arız olan korku”ya verilen
addır (TDK, bilin/belin, 1996: 491-494).
İlgili beyit:
kulmaşa
virdük sözini sözile döğdük yüzini
yaban
cânavarı gibi bilinler şuden ider
(Yunus Emre,
14, yy: 181b/174/3)
cân hazreti: Arapça isim tamlaması. Ruh katı.
biri
rahmânîdür cân hazretinden
biri
hâricîdür garazı tenden
(Yunus Emre,
14, yy: 3a/9)
câsûs : Arapça sıfat.
Gizli bir
şeyleri gören, onları haber veren (Ayverdi,
câsus).
İlgili beyit:
dinlerisen
yini haber vireyim
câsûs olan
‘akla nedir göreyim
(Yunus Emre,
14, yy: 8a/64)
çakmak: Türkçe
fiil. İyice anlatmak, tanıtmak, ifşa etmek, bildirmek (TDK çakmak 1996: 802)
İlgili beyit:
adım adım
yir ölçer kendü revâne içinde
ugur olmış
uğurlar kendi kendüyi çakar
(Yunus Emre,
14, yy: 62b/11/3)
dem uramaz : Nefes almak, nefes çekmek, üflemek (Dilçin, 1983: 63).
yaradılmış bana karşu turamaz
benümile
bir sâ’at dem
uramaz
(Yunus Emre, 14, yy)
devleti döndi: Talihi kötüye gitmek (Dilçin,
1983: 63).
viremez
‘öşrüni devleti döndi
bu sözi diyecek yir gine yutd
(Yunus Emre,
14, yy)
di/din: Türkçe
emir kipinde fiil. Haydi, haydin imdi, haydin bakalım (TDK 1996: 1139).
İlgili beyit:
dost bundadur bellü beyân görem gördüm dost
didârın ‘ayân
bu ‘ilm-i hikmeti tuyan ider bana din ‘âzimi
(Yunus Emre, 14, yy: 100a/58/4)
dost hazreti: Farsça Arapça isim tamlaması ve terim. Hazarat
kavramının ilki olan Allah yerine Yunus Emre’nin kullandığı bir terim ve
kavram. Yunus Emre aynı terim için “Şâh hazreti” tamlamasını kullanmıştır
(Bakınız Şâh hazreti maddesi). Bu mertebe Allah Teala'nın künhü ve hakikatidir.
Bunun üstünde bir mertebe yoktur. Bu hazrette Allah mutlak kemal ve mutlak gayb
halinde olup henüz isim ve sıfat dairesine inmediğinden isim, sıfat, tecellî ve
taayyün söz konusu değildir. İnsan bilgisinin hiçbir şekilde ulaşamadığı gayb-ı
mutlak hazretinde Allah’ın zâtını ancak yine Allah bilir. Bu sebeple gayb-ı
mutlak hazretine “hazret-i zât, âlem-i lâ taayyün, amâ-yı mutlak, vücûd-ı mahz,
vücûd-ı mutlak, gaybü’l-gayb” da denir (Ateş,
1998: 115; Çelik, 2003: 159-184).
İlgili beyit:
sermâye hiçe geçmez ‘ışk katında
varlık ne olısar dost hazretinde
(Yunus Emre, 14, yy: 39b/411)
duydurmak: Türkçe
fiil. İşittirmek, duyurmak, sezdirmek (TDK,
duydurmak, 1996: 1297-1298). (د،ی،د،و،ك،س،ه) harfleriyle kelime için “döydünüse” okuması da uygundur.
Özellikle “sezdirmek” anlamıyla “duydurmak” kelimesinin dize için daha uygun
olduğu görülmüştür.
İlgili beyit:
kanı bana sabr u karar senün sözüni dinleyem
kanı bana ‘akl u bili toydurmadın seni sevem
(Yunus Emre, 14, yy: 169b/155/1)
el sunmak: Türkçe,
fiil. El uzatmak (TDK, el sunmak, 1996: 1445).
İlgili beyit:
sabr kimdeyise el ‘arşa sunar
bulunur sabr içinde cümle hüner
(Yunus Emre, 14, yy: 276/27b)
ekse/eksi: Eski (Dilçin, 1983: 79).
gelüb yüz bin kişi vardur ki yidi
dahı bikir durur ne ekse bildi
(Yunus Emre, 14, yy: 57/7b)
eşri : Türkçe,
fiil. Kelimenin eşirgenmek ya da eşdirmek kökünden geldiği değerlendirilmiştir.
Eşirgenmek, alışma, kendine eş tutmak, arkadaşlık etmek (TDK, eşirgenmek, 1996: 1555) anlamındadır. Kelimenin bağlı olabileceği diğer kök eşdirmek ise
“hızlı yürümek” (TDK, eşdirmek, 1996:
1554) anlamındadır.
İlgili beyit:
sana senden yakîndür eşri tap bak
yoran mülküne sultân ol yor imdi
(Yunus Emre, 14, yy: 194b/194/5)
güç eylemek: Güçlük çıkarmak, zorlamak, baskı yapmak, zulmetmek,
gadr etmek (Dilçin, 1983: 102).
İlgili beyit:
günüm gecdi mahrûm güc eyledüm
bu dünyâ
bana bâkî kala sandum
(Yunus Emre, 14, yy: 37/a/384)
güç
görmek: Gadre uğramak, zulüm görmek,
zorluk, zahmet çekmek Dilçin, 1983: 101).
dilerüm
kim bana feryâd iresin
bu güc görmiş kişiye dâd viresin
(Yunus Emre,
14, yy: 37/a/385)
hazret: Arapça isim
ve terim. Sözlükte “yakında ve yanında olmak, önünde durmak” anlamlarındaki
hazret; Muhyiddin İbnü’l-Arabî’de önemli bir tasavvuf terimi haline gelmiş,
“varlığın genel mertebeleri ve âlemdeki bütün tecellileriyle birlikte ilâhî
veya kevnî hakikat” anlamında (Demirci, 1998:
146) kullanılmıştır.
Yine İbn-i Arabi ve bazı mutasavvıflar “O her gün bir iştedir” (Rahman,
55/29) meâlindeki âyeti, “O her an yeni tecellîlerle ve sürekli olarak zuhur
etmektedir” şeklinde yorumlayan mutasavvıflar, bu tecellîleri “hazarâtü’l-hams”
adını verdikleri beş genel mertebede (hazret) (Ateş,
1998: 115) toplamışlardır. Bu mertebelerin ilkine “gayb-ı mutlak” adı
verilir. “Gayb-ı izâfî” adı verilen ikinci hazret iki kısma ayrılır. Bu
hazretin gayb-ı mutlaka yakın olan kısmına “hazret-i ukūl, hazret-i ervâh,
âlem-i ceberût, taayyün-i evvel, akl-ı evvel, hakîkat-ı Muhammediyye, rûh-ı
izâfî, âlem-i ahadiyyet, kitâbü’l-mübîn” gibi isimler verilir. Bu mertebe
mücerret ruhlar ve akıllar âlemidir. Gayb-ı izâfînin şehâdet âlemine yakın olan
kısmı aynı zamanda hazarât-ı hamsın üçüncü hazretidir ki buna “hazret-i misâl,
âlem-i vâhidiyyet, taayyün-i sânî, tecellî-yi sânî, sidretü’l-müntehâ, âlem-i
emr, âlem-i melekût, âlem-i tafsîl” denir. İlk hazretin mukabili olan dördüncü
hazret “şehâdet-i mutlak”tır. Bu hazret “âlem-i mülk, âlem-i his, âlem-i nâsût,
âlem-i anâsır, âlem-i felekiyyât” gibi adlarla da anılır. Son hazret olan
insan, yüksele yüksele bütün hazretlerin kendisine görüneceği bir hale geldiği
zaman insân-ı kâmil mertebesine ulaşmış olur (Ateş,
1998: 115-116).
Bir başka görüşe göre de varlık yedi katta ya da yedi aşamada indirilerek
yaratılmıştır. Bu görüşe de kısada “tenezzülat-ı seb’a” (Çelik, 2003: 159-184)
denilmektedir.
İlgili beyit:
‘akl bir kişidür hazrete bakar
uyarsan ‘akla küllî sana bakar
(Yunus Emre, 14, yy: 37b/387)
çünki cân agdı hazrete yarag eylen âhirete
tanla duranlar tâ’ata Tengri evine ir gider
(Yunus Emre, 14, yy: 60a/7/ 6)
‘izzete kalmışıken ‘âşıklık nemdür benüm
ben kendü elümile yüzüme kara yakdum
(Yunus Emre, 14, yy: 132a/101/2)
anladum kendü hâlümi gözledüm togru yolumı
tutdum ulular etegin hazrete ben yitdüm ahi
(Yunus Emre, 14, yy: 170b /156 / 4)
hice/hece: Arapça, isim. Tempoyla okuma. Tempoyla manzume
okuma. Alfabedeki harflerin sırası. Düşünme heceleyerek okuma (Ayverdi, hece:). Mezar taşı (Ayverdi, hece).
İlgili beyit:
gökden inen kitâbı okıdum tahsil itdüm
‘ışk başa gelicek bir ulu hiceyimiş
(Yunus Emre, 14, yy: 163a /145/6)
ırlamak: Türkçe, fiil. Teganni
etmek, birlikte şarkı söylemek (Dilçin, 1983:
110).
İlgili beyit:
key latîf cân gerek şâh hazretinde
rlamadın tura sultân katında
(Yunus Emre, 14, yy: 4a/17)
kabak: Türkçe isim. Göz kapağı (TDK, kabak, 1996: 2143).
İlgili beyit:
gördün ki
bir dervîş gelür yüz vur anun kademine
senden
şey’illâh idicek kaşun kabagun çatmagıl
(Yunus Emre,
14, yy: 165/149/4)
kader: Arapça, zarf. Az, biraz, azcık (TDK, kader, 1996: 2158).
İlgili beyit:
câsûs
geldi ‘akla haber degürür
şehrümüz
imdi bir kader key durur
(Yunus Emre,
14, yy: 8a/65)
serpmek: Türkçe, fiil.
(Örtü ve perdeyi) Bir tarafa sıyırmak. (Sakal için) Sıvazlamak (TDK, serpmek, 1996: 3393, 3395).
sevildün cümle ‘âleme henüz nikâb içindesin
bir dem perde serperisen iki cihân olur helâk
(Yunus Emre, 14, yy: 209b/ 216/3)
siyâset çekmek: Arapça Türkçe, fiil. Sözlük ve lügatlerde
bu kelime tespit edilememiştir. Bu durumda siyaset kavramına ve siyaset çekmek
deyimine yakın anlamlarda olduğunu düşündüğümüz siyaset etmek/eylemek ve
siyaseten katl deyimlerine bir bakmak gerekiyor.
Sözlükte “bir nesneyi düzgün ve iyi
durumda bulunması için özenle gözetip korumak; hayvanı ehlileştirmek, atı terbiye
etmek” gibi anlamlara gelen siyâset (Ayverdi,
siyaset), “toplumun işlerini üzerine alma, yürütme, yönetme işi, insan
topluluklarını yönetme sanatı” (Köse, 2009:
294-299) terim anlamına sahiptir.
Türk örfi hukuku ile devlet
geleneğinde, mutlak bir otoriteye sahip olan hükümdarın, kudretinin son sınırı
olarak ölüm cezası verebilme yetkisinin bulunduğu genel olarak kabul
edilmiştir. Tüm Ortaçağ devletlerinde olduğu gibi İslam öncesi Türklerde ve
İslamiyet’i kabul etmiş Türk devletlerinde hükümdar, ölüm cezası verme
salahiyetine sahip olmuştur. Diğer bir
deyişle, devlet maslahatı ve toplumun huzur ve güvenliğinin tesisi gereği
hükümdar ölüm cezası verme tasarrufuna sahiptir.
Dolayısıyla siyaseten katl, padişahların zalim kişiliklerinden çok
tahtlarının meşruiyetini sağlama alma, devletin kudret ve devamlılığı, toplumun
huzur ve güvenliği ve genel olarak devlet ve reayanın menfaatini koruma
amacıyla verdikleri ölüm fermanlarıdır (Katgı,
2013: 181-183).
Siyaset etmek ya da siyaset eylemek
de eski kültürde; “cezâlandırmak, özellikle îdam etmek” (Ayverdi, siyaset) anlamındadır.
Şiirin bütününe, “siyâseten katl,
siyâset etmek” deyimlerinin anlamlarına bakıldığında “siyâset çekmek”in kaynağı
bulunamadı. “kendini yönetme, kendini olgunlaştırma, kendini yönetme, kendine
ceza verme” anlamlarına geldiği değerlendirilebilir.
İlgili beyit:
dört hâl
içinde gerek dervîş siyâset çeke
menzile
irmez kalur yol eri yovacası
(Yunus Emre,
14, yy: 57b/4/10)
sultan katı: Arapça Türkçe isim tamlaması. Allah
katı. Yukarıda açıklaması yapılan “dost hazreti” ile aynı anlamdadır (Bakınız,
dost hazreti). Yunus Emre nasıl cennet, uçmak, cehennem, tamu, Allah Tengri ve
başkaca kelimeleri birbirleri yerine kullandıysa dost hazreti, sultan katı ve
şâh hazreti kelimelerini aynı anlamda birbirleri yerine kullanmıştır.
İlgili beyit:
söz
ayruksı gerek sultân katında
çabuk
olmak gerekdür hizmetinde
(Yunus Emre,
14, yy: 22b/226)
şâh hazreti: Farsça Arapça
isim tamlaması. Yunus Emre’nin sultan katı, dost hazreti ile sultan katı ile
aynı anlamda Allah için kullandığı bir kavram ve terim (Bakınız, dost hazreti).
İlgili beyit:
key latîf
cân gerek şâh hazretinde
ırlamadın
tura sultân katında
(Yunus Emre,
14, yy: 4a/17)
tolınmak: Türkçe
fiil. Dolunmak. Ayın on dördü haline gelmek. Bedir haline gelmek (TDK, tolınmak, 1996: s. 1208). Dolu, tam (Nişanyan,
dolun).
İlgili beyit:
ol ilde ay gün olmaz ay geh tolınub tolmaz
tertîbler terk idüben hisâbın unıda mısın
(Yunus Emre, 14, yy: 101a/ 60b/4)
tor: Türkçe
isim. Toy, acemi. Ağ, şebeke, tuzak (TDK, tor,
1996: 3827, 3828).
İlgili beyit:
hicâb nûr u zulmet küllî sende
nice sensin nice ben ben tor imdi
(Yunus Emre,
14, yy: 194b/194/3)
toydurmak/doydurmak: Türkçe
fiil. Doyurmak (TDK, duydurmak, 1996: 1221).
İlgili beyit:
kanı bana sabr u karar senün sözüni dinleyen
kanı bana ‘akl u bili toydurmadın seni sevem
(Yunus Emre, 14, yy: 169b/155/1)
tuz: Türkçe sıfat.
Güzellik, hüsün, melahat, şirinlik (TDK, tuz, 1996: 3865). Aşağıdaki beyitlerde
kullanılan tuz kelimesinin bugünkü anlamda besin maddesi tuz olması kadar
“güzellik, şirinlik” anlamı olabileceği değerlendirilmiştir.
İlgili beyit:
dilile kim eydibile anun cemâli tertibin
cân tutağı gerek tata anun kılıncı tuzını
(Yunus Emre, 14, yy: 188a /183/3)
Yûnus imdi dirsin Hak’ı münkir tutar
sana dakı
bişür kotar Hak honunı ‘ârifler tatsun tuzumı
(Yunus Emre, 14, yy: 100b
/58/9)
yabana atmak: Türkçe, deyim. Dikkate almamak, itibar
etmemek, hiçe saymak, değer vermemek (TDK,
yazmak, 1996: 4753).
olok-dem cümle malın yagmalatdı
bu dünyâ çirkini yabana atdı
(Yunus Emre, 14, yy: 46a/480)
yazmak:
Türkçe,
fiil. Nakşetmek, resmetmek, süsleyip bezemek. Yaymak,
dağıtmak, açmak (TDK, yazmak, 1996: 4457, 4458).
İlgili beyit:
tama’ birle eger ben yoldan azdum
hiç anmadun beni sana ne yazdum
(Yunus Emre, 14, yy: 5a/44)
yovaca/yovcu: Türkçe,
isim. “y,v,c,s,y (ی،و،ج،س،ی)” yazımındaki bu kelime
etimolojik özellikli sözlüklerde tespit edilememiştir. Tarama Sözlüğü’ndeki
“harb eden, savaşan” anlamındaki “yovcu/yovcı (یوجی)” kelimesiyle (TDK, yovcı,
1996: 4676) “y,v,c,s,y (ی،و،ج،س،ی)”
harfli kelime arasında “yov” kökü aracılığıyla bir ilgi olduğu
değerlendirilmiştir. Buradan hareketle Yunus Emre’nin bu beyitte “y,v,c,s,y (ی،و،ج،س،ی)” harfleriyle kullandığı kelimenin
“yovacası” olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durumda “yovaca/yovcu” “savaşçı, muharip, harpçi
harpçi” anlamına gelmektedir. Bu anlam da şiire ve beyte uygun düşmektedir.
dört hâl içinde gerek dervîş siyâset çeke
menzile irmez kalur yol eri yoyacası
(Yunus Emre, 14, yy: 57b/4/10)
Değerlendirme, sonuç, tartışma
Divân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası üzerinden yapılan bu sözlük
taraması sonrası Yunus Emre Divanı ve sözlüğü çalışmalarında ilk kez tespit
edilen kelime sayısı, bu çalışmaya özgü 33’tür.
Bu
kelimelerden bir kısmının anlamı ilk kez ortaya çıkarılırken yanlış, eksik ya
da yetersiz anlamlı bazı kelimler, belirtilen kaynaklar üzerinden ilk kez doğru
açıklanmıştır.
Tespit
edilen kavram, terim ve kelimelerin bir kısmı sadece Karaman Nüshası’nda
geçmekte iken büyük çoğunluğu diğer Yunus Emre Divanı nüshalarında da
bulunur.
Bu
çalışmayla Karaman Nüshası’nda tespit edilen kelimeler, köken itibarıyla
Türkçe, Arapça, Farsça olmak üzere üç dildedir.
Ağız
özelliği gösterdiği değerlendirilen beş kelimenin Divân-ı Yûnus Emre Karaman
Nüshası’nda tespit edilmesi, eserin yazıldığı yeri göstermesi açısından
ayrı bir çalışma gerektirdiği anlaşılmıştır.
Tespit
edilen “cân hazreti”, “akıl katı”, “şâh hazreti”, “sultan katı”, “dost hazreti”
gibi terimler; üstün tasavvuf bilgisi kadar, Yunus Emre’nin halka yönelik
Türkçe terimler geliştirebildiğini de göstermektedir.
Bu
grupta Yunus Emre’nin kullandığı ve tespit edilen tür adı sayısı ikidir.
“anmak”,
“yazmak” “kader”, “hece”, “çakmak”, gibi kelimeler;
anlamları kolayca bulunabilecek durumda olsa da Yunus Emre divanı sözlüklerine
hiçbir şekilde girmemiştir.
Yine
“cân hazreti”, “sultan katı”, “akıl katı”, “şâh hazreti”
vb. söz varlığı Risâletü’n-Nushiyye’nin bütününe hâkim olup tespit
edilebilecek terim ve kavramlardır.
“siyâset
çekmek”, “yovaca/yovcu”, “yabana atmak”, “serpmek”, “tuz”,
“kabak”, “di/din”, “tor” vb. söz varlığı ise dikkat
edilmediğinde anlamı biliniyormuşçasına gözden kaçabilen ancak arkaik özellikli
kelimelerdir.
Yunus
Emre’nin şiirlerinde kullandığı kelimeleri taramada sözlük, kamus ve lügatler
yanında ansiklopedi ve diğer kaynaklara da bakmak gerektiği bu çalışmayla
ortaya çıkmıştır.
Yunus
Emre divanlarına sözlük hazırlayan yazarların bazı kelimelere yanlış ya da
yetersiz anlamlar verdiğine de rastlanılmıştır. O sebeple Yunus Emre divanları
geniş ve ayrıntılı sözlük taraması ile yeniden çalışılmalıdır.
Divân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası üzerinden yapılan bu sözlük
çalışması; iki önemli sonuca imza atmıştır. Öncelikle bu yazı; “Yunus Emre
divanı nüshaları müstakil mi tenkitli mi çalışılmalı?” sorusuna en doğru ve en büyük
cevaptır. Çünkü tenkitli metin yöntemi birkaç nüshayı öne çıkarıp diğerlerini
dipnota hapsederek, onların dil, mimari, yazı, kâğıt, cilt vb. özelliklerini
ötelemekte ve önemsizleştirmektedir. Bu çalışmayla da görülmüştür ki, bir Yunus
Emre Divanı nüshası, müstakil çalışıldığında; tenkitli metin çalışmaları
içinde kaybolup giden kavram, terim ve kelimeleri ancak böyle müstakil nüsha
çalışmalarıyla ortaya çıkacaktır.
İkinci
olarak Yunus Emre’nin özgün düşüncesine hangi nüshanın daha yakın olduğu da
nüshaların müstakil ve çok yönlü incelenmesi ve değerlendirilmesi yoluyla
tespit edilecektir.
Kaynakça
Ateş, S. (1998).
Hazarat-ı Hams. TDV İslam Ansiklopedisi, 17, 115-116. İstanbul: Türkiye
Diyanet Vakfı.
Ayverdi, İ. (tarih
yok). câsus. Kubbealtı Lugati. içinde İstanbul: Kubbealtı. 11 15, 2020
tarihinde http://lugatim.com/s/casus adresinden alındı
_____ (tarih yok).
hece. Kubbealtı Lugati. içinde 10 20, 2020 tarihinde
http://lugatim.com/s/hece adresinden alındı
_____ (tarih yok).
siyaset. Kubbealtı Lügati. içinde İstanblu: Kubbealtı Neşriyat. 10 22,
2020 tarihinde http://lugatim.com/s/siyaset adresinden alındı
Çelik, İ. (2003).
Tasavvufi̇ Gelenekte Hazarât-i Hams Veya Tenezzülât-i Seb’a Anlayışı. Tasavvuf
İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi(10), 159-184.
Demirci, M. (1998).
Hazret. T. İ. Ansiklopedisi içinde, TDV İslam Ansiklopedisi (s.
146-147). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Gölpınarlı, A.
(1965). Risâlat al-Nushiyye ve Divan. İstanbul: Eskişehir Turizm ve
Tanıtma Derneği Yayını.
Katgı, İ. (2013).
OSMANLI DEVLETİ’NDE SİYASETEN KATL (HUKUKİ MAİYETİ, SEBEPLERİ, USULÜ, İNFAZI VE
SONUÇLARI). Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 6(24), 181-183.
Kur’ân-ı Kerim,
Rahman. Kur'ân-ı Kerim (s. 530/29). içinde
Köse, H. M. (2009).
Siyaset. TDV İslam Ansiklopedisi (Cilt 37, s. 294-299). içinde İstanbul:
Türkiye Diyanet Vakfı.
Nişanyan, S. (tarih
yok). dolun. N. S. Etimolojisi. içinde 12 05, 2020 tarihinde
https://www.nisanyansozluk.com/?k=dolun adresinden alındı
Nişanyan, S. (tarih
yok). hece. Nişanyan Sözlük Çağdaş Türkçenin Etimolojisi. içinde 12 11,
2020 tarihinde https://www.nisanyansozluk.com/?k=hece adresinden alındı
TDK. (1996). anmak. Tarama
Sözlüğü I A-B (s. 163,164). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996).
belen/bilen. Tarama Sözlüğü I A-B (s. 549). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996).
bilin/belin. Tarama Sözlüğü I A-B (s. 491-494). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
_____ (1996). çakmak.
Tarama Sözlüğü II C-D (s. 802). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996).
di/din. Tarama Sözlüğü II C-D (s. 1139). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996).
doydurmak. Tarama Sözlüğü II C-D (s. 1221). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996).
duydurmak. Tarama Sözlüğü II, C-D (s. 1297-1298). içinde Ankara: Türk
Dil Kurumu.
_____ (1996). el
sunmak. Tarama Sözlüğü II C-D (s. 1445). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
_____ (1996).
eşdirmek. Tarama Sözlüğü Eİ III (s. 1554). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996).
eşirgenmek. Taraman Sözlüğü Eİ III (s. 1555). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996). kabak.
Tarama Sözlüğü IV K-N (s. 2143). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996). kader.
Tarama Sözlüğü IV K-N (s. 2158). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996).
serpmek. Tarama Sözlüğü V O-T (s. 3393, 3395). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996).
tolınmak. Tarama Sözlüğü II C-D (s. 1208). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996). tor. Tarama
Sözlüğü V O-T (s. 3827, 3828). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996). tuz. Tarama
Sözlüğü VI U-Z (s. 3865). içinde Ankara: Tük Dil Kurumu.
_____ (1996). yabana
atmak. Tarama Sözlüğü VI U-Z (s. 4753). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
_____ (1996).
yazmak. Tarama Sözlüğü VI U-Z (s. 4457, 4458). içinde Ankara: Türk Dil
Kurumu.
_____ (1996).
yigene. Tarama Sözlüğü VI, Ü-Z, (s. 4588). içinde Ankara: Türk Dilk
Kurumu Yayınları.
_____ (1996). yovcı.
Tarama Sözlüğü IV U-Z (s. 4676). içinde Ankara: Türk Dil Kurumu.
Timurtaş, F. K.
(1980). Yunus Emre Divanı. Ankara: Kültür Bakanlığı.
Toprak, Ü. B.
(1933). Yunus Emre Divanı. İstanbul: Muallim Ahmet Halit Kütüphanesi.
Yıldırım, Y. (2021).
Yunus Emre Divanı'nda Tespit Edilmemiş Arkaik Kelimeler. H. S. Koşar içinde, Yunus
Emre (s. 515-532). İstanbul: Ihlamur.
Yunus Emre. (14,
yy). Risâletü'n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası. Milli
Kütüphane, A-4764.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder