Fatih’in Kendi El Yazısı Tuğraları ve Okunamayan Bir Beyti
İşte 1945 senelerinde idi ki, bu defteri bir daha gördüm. İçime bir şüphe kurdu girdi. Fakat bunu ben hayırlı bir ışık telakki ettim. İçinde iptidai birkaç tezyini örnek, birkaç yüz çizgisi, birkaç alfabe ve bu meyanda Fatih Sultan Mehmed’in tuğraları müsveddeleri. Ne olabilirdi?
Bu sözlerin sahibi Süheyl Ünver,
1940 öncesinden itibaren içini kemiren ve ne olduğunu kestiremediği bu defteri,
nihayet Fatih’in Çocukluk Defteri adıyla 1961 yılında yayımladı. Çünkü kendi
deyimi ile “Defterin ne başında, ne ortalarında ve nede sonunda Fatih ve
Devrine aidiyetini bildiren hiçbir kayıt yok.” 16 sayfalık kitabın başında “Bir
Defterin Düşündürdüğü Bir Husus: Karanlıktan Aydınlığa” başlığı altında defter
münderecatına ve araştırmalarına dair beş sayfalık açıklama yapar.
Hoca, defterde bulunanları; tuğra taslakları, II. Murad ve Fatih dönemi çiçek
motifleri, at başları, baykuş, kartal, leylek çizimleri, rumi motif parçaları,
Hristiyan portreleri, sarıklı yüz ve baş çizimleri, Türk ve Grek alfabesi, fala
bakmada kullanılan nokta ve çizgilerin çeşitleri, Farsça iyi okunamayan
beyitler olarak gruplar.
Defter hakkında çok yayın yapıldığı için burada tuğra taslaklarına ve okunamayan bir Farsça beyte yoğunlaşacağız.
Eksik rükünlü tuğra taslakları
Fatih’in Çocukluk
Defteri’ndeki iki tuğra karalaması, sadece kürsüden ibarettir. Kürsüde “Mehmed
bin Murad Han” künyesi yazılıdır. Tuğranın beyze, hançer ve tuğ bölümü yoktur. Sayfa
11’deki bu tuğraların altında bir kuş, besmele, filigran ve elifba vardır.
Tam rükünlü tuğra taslakları
Süheyl Ünver,
kitapta beş tam tuğra taslağı yayınlamıştır. Yani kürsü, beyze, tuğ, hançer ve “el-muzaffer
dâimâ” dua kalıbının bulunduğu tuğralar. Kürsüde “Mehmed bin Murad Han” künyesi,
istif tekniğinde yazılmıştır. İstif “el-muzaffer dâimâ” dua kalıbıyla son
bulur. Yalnız duanın “dâima” kelimesi beyze içinde stilizedir.
Tam rükünlü tam
ilk tuğra sayfa 11’dedir. İç ve dış beyze birbirine paralel eğrilerle
çizilmiştir. Hançer uzun ve bıçak ağzı gibidir.
Sayfa 12’de üç
tuğranın da rükünleri tamdır. Üstteki tuğra, Yusuf, Ali, Muhammed, Muhammedî
isimleri ile çevrilidir. Sol köşede ayrıca Grek alfabesinden bir T harfi vardır.
Tuğranın altında ise farsça bir beyit yazılıdır. Tuğra, “Mehmed bin Murad Han
muzaffer dâimâ” künyesi ile yazılmıştır. Bu tuğranın diğerlerinden belirgin
farklılığı; beyzesinin son derece düzgün bir kavise sahip olması ile
hançeresinin bir iğne gibi ince ve uzun olmasıdır.
Aynı sayfanın alt
yarısında iki tuğra taslağı daha vardır. Beyzesi özensizdir. Sol tuğra, sayfa
11’deki tuğra ile aynı özelliktedir. Sağ tuğranın hançeresi iğne ucu gibi ancak
kısadır. Sayfa 15’teki tuğra taslağı da bu tuğra ile aynı özelliktedir.
Süheyl Ünver,
Fatih’in Defteri’ndeki tüm çizim ve yazımları 1961 baskısına alıp almadığını
söylemez. Ancak internete düşen örnek sayfalara bakıldığında kitaba almadığı
sayfalar olduğu anlaşılıyor.
Farsça iyi okunamıyor denilen beyit artık
okunuyor
Sayfa 12’deki
tuğranın altında, bir beyit var. Gerçekten de okunamayacak biçimde stilize. Sanki
şifreli bir yazı gibi. Kelimeler anlamsız duruyor. Hızlı yazıldığı için harfler
seçilemiyor. Noktalı harfler noktasız, kelimeler eksik harfli. Bu beyti
harflere bakarak çözmek imkânsız gibi. O zaman bilinen kelimelerden
bilinmeyenleri tahmin etme yoluna gitmeli. Ya da derin divan edebiyatı bilgisi
ile bu beyti ezberden bilmek gerekiyor.
Şimdiye kadar kimsenin okuyamadığı beyit Şerh-i
Tuhfe-i Vehbi’de ortaya çıktı. Tuhfe-i Vehbi, Farsça öğretmek için hazırlanmış
manzum bir sözlüktür. Eser, XVIII. yüzyılın önemli şairlerinden Sünbül-zade
Vehbi (ö. 1224/1809) tarafından hazırlanmıştır. Fatih Detfteri’ndeki beyit Tuhfe-i
Vehbi’de şöyle geçer.
دارم اندك روشنایی در نظر
در جمال او ولی فیه نظر
Dârem endek rûşnâyi der nazar
Der cemâl evvelî fîhi nazar
İran’dan Duman
Karakunlu Kaşgayi ile yaptığımız gelişime açık çeviriye göre anlamı; Bakışımda
küçük de olsa aydınlık var/Bakışım ilk güzelliktedir
Süheyl Ünver’in açıklama bölümünde
dediği gibi önemli olan belgelerdeki olaylara bakmanın ötesinde anlamı
görebilmektir.
Fatih’in karalama beyti buraya alması, Farsça öğrendiğini ve geliştirdiğini göstermektedir. Ayrıca şiire düşkün olduğu anlaşılabilir.
Defterde yayınlanan tuğralar da
sadece bir karalama değildir. Fatih Sultan Mehmet, içindeki hükümdarlık
içgüdüsünü tuğra karamalarına yansıtmıştır. Bununla beraber her bir tuğrada bir
arama bir deneme görülmektedir.
Fatih’in tuğrası "Sultan
Mehmed Han bin Murad Han el-Muzaffer dâimâ” künyesinin istifi ile oluşmuştur.
Babası II. Murad “muzaffer” ünvanı
kullanırken “El-Muzaffer dâimâ” duasını ilk Fatih kullanmıştır. Bu dua kalıbı,
defterdeki tuğraların bir kısmında vardır, bir kısmında yoktur. Tuğra
taslaklarında bu dua kalıbını kullanması İstanbul’un fethini ne kadar
istediğine göstergedir.
Çizgi karakteri her tuğrada aynı
değildir. Bazı tuğralarda çizgiler düzgün, tok ve estetik iken bazılarında kısa,
titrektir. Buradan, Fatih'in tuğraları değişik zaman dilimlerinde çalıştığı
anlaşılabilir. Hatta 1479 tarihli
tuğrasının neredeyse aynısının bu defterdeki çalışmalar arasında bulunması,
Fatih’in tuğraya dolayısıyla hükümranlığa ne kadar önem verdiğini
göstermektedir.
Bu yazı dünyabizim'de yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder