26/05/2018

Fatih’in Kendi El Yazısı Tuğraları ve Okunamayan Bir Beyti

 


Fatih’in Kendi El Yazısı Tuğraları ve Okunamayan Bir Beyti

İşte 1945 senelerinde idi ki, bu defteri bir daha gördüm. İçime bir şüphe kurdu girdi. Fakat bunu ben hayırlı bir ışık telakki ettim. İçinde iptidai birkaç tezyini örnek, birkaç yüz çizgisi, birkaç alfabe ve bu meyanda Fatih Sultan Mehmed’in tuğraları müsveddeleri. Ne olabilirdi?

Bu sözlerin sahibi Süheyl Ünver, 1940 öncesinden itibaren içini kemiren ve ne olduğunu kestiremediği bu defteri, nihayet Fatih’in Çocukluk Defteri adıyla 1961 yılında yayımladı. Çünkü kendi deyimi ile “Defterin ne başında, ne ortalarında ve nede sonunda Fatih ve Devrine aidiyetini bildiren hiçbir kayıt yok.” 16 sayfalık kitabın başında “Bir Defterin Düşündürdüğü Bir Husus: Karanlıktan Aydınlığa” başlığı altında defter münderecatına ve araştırmalarına dair beş sayfalık açıklama yapar.

Hoca, defterde bulunanları;  tuğra taslakları, II. Murad ve Fatih dönemi çiçek motifleri, at başları, baykuş, kartal, leylek çizimleri, rumi motif parçaları, Hristiyan portreleri, sarıklı yüz ve baş çizimleri, Türk ve Grek alfabesi, fala bakmada kullanılan nokta ve çizgilerin çeşitleri, Farsça iyi okunamayan beyitler olarak gruplar.

Defter hakkında çok yayın yapıldığı için burada tuğra taslaklarına ve okunamayan bir Farsça beyte yoğunlaşacağız.

Defterin ilginç özelliklerinden biri; Fatih’in tuğra taslaklarıdır. Ancak konu edildiği yayın ortamlarında genellikle birkaç cümle ile geçiştirilmiştir. En fazla açıklama yine Süheyl Ünver Hoca’dan gelmiştir. Hoca da defterde bu taslakların niye olduğuna dair kesin bir bilgiye sahip değildir. Fatih dönemine kadar tuğraların bizzat padişahlar tarafından çekildiği görüşü kendisinde hâkimdir. Buradaki karalamalar da onun göstergesidir. Ve “Binaenaleyh kendisine ait olması ihtimali üzerinde çok duruyoruz. Zira bu defterde kendi imzası makamında tuğra müsveddeleri bulunmaktadır.” diyerek son noktayı koyar.

Eksik rükünlü tuğra taslakları

Fatih’in Çocukluk Defteri’ndeki iki tuğra karalaması, sadece kürsüden ibarettir. Kürsüde “Mehmed bin Murad Han” künyesi yazılıdır. Tuğranın beyze, hançer ve tuğ bölümü yoktur. Sayfa 11’deki bu tuğraların altında bir kuş, besmele, filigran ve elifba vardır.

Tam rükünlü tuğra taslakları

Süheyl Ünver, kitapta beş tam tuğra taslağı yayınlamıştır. Yani kürsü, beyze, tuğ, hançer ve “el-muzaffer dâimâ” dua kalıbının bulunduğu tuğralar. Kürsüde “Mehmed bin Murad Han” künyesi, istif tekniğinde yazılmıştır. İstif “el-muzaffer dâimâ” dua kalıbıyla son bulur. Yalnız duanın “dâima” kelimesi beyze içinde stilizedir.

Tam rükünlü tam ilk tuğra sayfa 11’dedir. İç ve dış beyze birbirine paralel eğrilerle çizilmiştir. Hançer uzun ve bıçak ağzı gibidir.

Sayfa 12’de üç tuğranın da rükünleri tamdır. Üstteki tuğra, Yusuf, Ali, Muhammed, Muhammedî isimleri ile çevrilidir. Sol köşede ayrıca Grek alfabesinden bir T harfi vardır. Tuğranın altında ise farsça bir beyit yazılıdır. Tuğra, “Mehmed bin Murad Han muzaffer dâimâ” künyesi ile yazılmıştır. Bu tuğranın diğerlerinden belirgin farklılığı; beyzesinin son derece düzgün bir kavise sahip olması ile hançeresinin bir iğne gibi ince ve uzun olmasıdır.

Aynı sayfanın alt yarısında iki tuğra taslağı daha vardır. Beyzesi özensizdir. Sol tuğra, sayfa 11’deki tuğra ile aynı özelliktedir. Sağ tuğranın hançeresi iğne ucu gibi ancak kısadır. Sayfa 15’teki tuğra taslağı da bu tuğra ile aynı özelliktedir.

Süheyl Ünver, Fatih’in Defteri’ndeki tüm çizim ve yazımları 1961 baskısına alıp almadığını söylemez. Ancak internete düşen örnek sayfalara bakıldığında kitaba almadığı sayfalar olduğu anlaşılıyor.

Farsça iyi okunamıyor denilen beyit artık okunuyor

Sayfa 12’deki tuğranın altında, bir beyit var. Gerçekten de okunamayacak biçimde stilize. Sanki şifreli bir yazı gibi. Kelimeler anlamsız duruyor. Hızlı yazıldığı için harfler seçilemiyor. Noktalı harfler noktasız, kelimeler eksik harfli. Bu beyti harflere bakarak çözmek imkânsız gibi. O zaman bilinen kelimelerden bilinmeyenleri tahmin etme yoluna gitmeli. Ya da derin divan edebiyatı bilgisi ile bu beyti ezberden bilmek gerekiyor.

Şimdiye kadar kimsenin okuyamadığı beyit Şerh-i Tuhfe-i Vehbi’de ortaya çıktı. Tuhfe-i Vehbi, Farsça öğretmek için hazırlanmış manzum bir sözlüktür. Eser, XVIII. yüzyılın önemli şairlerinden Sünbül-zade Vehbi (ö. 1224/1809) tarafından hazırlanmıştır. Fatih Detfteri’ndeki beyit Tuhfe-i Vehbi’de şöyle geçer.

 دارم اندك روشنایی در نظر

در جمال او ولی فیه نظر

Dârem endek rûşnâyi der nazar

Der cemâl evvelî fîhi nazar

İran’dan Duman Karakunlu Kaşgayi ile yaptığımız gelişime açık çeviriye göre anlamı; Bakışımda küçük de olsa aydınlık var/Bakışım ilk güzelliktedir

Süheyl Ünver’in açıklama bölümünde dediği gibi önemli olan belgelerdeki olaylara bakmanın ötesinde anlamı görebilmektir.

Fatih’in karalama beyti buraya alması, Farsça öğrendiğini ve geliştirdiğini göstermektedir. Ayrıca şiire düşkün olduğu anlaşılabilir.

Defterde yayınlanan tuğralar da sadece bir karalama değildir. Fatih Sultan Mehmet, içindeki hükümdarlık içgüdüsünü tuğra karamalarına yansıtmıştır. Bununla beraber her bir tuğrada bir arama bir deneme görülmektedir.

Fatih’in tuğrası "Sultan Mehmed Han bin Murad Han el-Muzaffer dâimâ” künyesinin istifi ile oluşmuştur.

Babası II. Murad “muzaffer” ünvanı kullanırken “El-Muzaffer dâimâ” duasını ilk Fatih kullanmıştır. Bu dua kalıbı, defterdeki tuğraların bir kısmında vardır, bir kısmında yoktur. Tuğra taslaklarında bu dua kalıbını kullanması İstanbul’un fethini ne kadar istediğine göstergedir.

Çizgi karakteri her tuğrada aynı değildir. Bazı tuğralarda çizgiler düzgün, tok ve estetik iken bazılarında kısa, titrektir. Buradan, Fatih'in tuğraları değişik zaman dilimlerinde çalıştığı anlaşılabilir.  Hatta 1479 tarihli tuğrasının neredeyse aynısının bu defterdeki çalışmalar arasında bulunması, Fatih’in tuğraya dolayısıyla hükümranlığa ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
Bu yazı dünyabizim'de yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder