Kemal Arabacı Cumartesi günü Facebook’ta bir paylaşımda bulunup beni de etiketlemiş. Anlık bir bakış atıp tam üzerinden geçecek iken paylaşımdaki bir fotoğrafa takıldım kaldım. Çünkü o fotoğraf ilk kez ortaya çıkıyor ve çok fazla kültürel ögeyi de üzerinde barındırıyordu.
Sonrasında yaklaşık iki saat kadar
Kemal abi ile bu fotoğraf üzerine konuştuk:
-Kemal abi, bu fotoğraf nereden
çıktı?
-Bana İsmet Keçeci gönderdi. Ona da
Beyşehir’den Serhat adlı bir beyefendi göndermiş.
-Acaba Serhat Bey nereden buldu.
Ben fotoğrafın ilk çıkış yerini bulayım.
***
Fazla zorlanmadan fotoğrafın ilk kaynağına
ulaştım. Phebus Müzayedenin “https://phebusmuzayede.com/912-karaman-osmanlica-tabelali-dukkan-meslek-hamal.html”
linkinde yayınlanmış olduğunu tespit ettim. Kartpostal olduğu değerlendiriliyor.
Şimdi bu fotoğrafı gönül rahatlığıyla ve ayrıntılıca yorumlayıp
değerlendirebilirim.
Fotoğraf Karaman’ın 1870’lerinden
1925’lerine kadar geçmiş 50 yılını tek başına açıklayacak ögeler taşıdığından
yüksek tarihi değere sahip. Çünkü fotoğraf, geniş zamanda Karaman’ın ekonomik,
kültürel ve sosyal hayatından bir kesit sunmakta. Bir bakışta Karaman’ın 20. yy
öncesi ve başına ait sosyo-kültürel hayatı bu fotoğraftan anlaşılabiliyor.
İlk bakışta fotoğraf, yakın bir
tarih izlenimi veriyor. Ancak farklılık ve özgünlük ayrıntılarda. Dikkatli incelendiğinde
kadraja girmiş insanların Osmanlı giyimli oldukları görülmekte. Buradan bu
fotoğrafın en geç 1930 tarihli olduğu ihtiyatlıca ve rahatlıkla söylenebiliyor.
Ama ben mevcut birikimim ile bu fotoğrafın yılını tespit edebileceğimi
biliyorum. Çünkü fotoğraf bize birçok ipucu da sunmakta.
Tabi fotoğraf 1930’lardan en az 10
yıl önce çekilmiş. Ama asıl sorun, 1897’de yapılan Taş Bina’dan ne kadar
sonrasına ait. Öncelikle fotoğrafta gözün ilk aradığı nesne, 1922 yılında hemen
Taş Bina’nın önüne konulan “Gavur Kızlar Çeşmesi” oluyor. Ben bu çeşme için
“Dört Prensesli Çeşme” başlığıyla okuyucularca çok ilgi gören bir yazı
yazmıştım. Yazı o kadar rağbet gördü ki, bazıları kendi yazmışçasına paylaşmıştı.
Tekrar fotoğrafa dönülürse Gavur
Kızlar Çeşmesi henüz mekanına teşrif etmemiş. O zaman bu fotoğraf kesinlikle
1922’den önce. Bu bilgiyi hem çeşmenin üzerindeki tarihten hem de Sapancalı
Hasan Hüsnü’nün 1922 yılında yazdığı Karaman Tarihi adlı kitaptan teyit
edebiliyoruz.
Sapancalı’nın Karaman Tarihi için
çizdiği şehir krokisinde çeşme, Taş Bina köşesinde işaretli. Ayrıca Sapancalı
Taş Bina’nın önündeki alanın adının “Belediye Meydanı” olduğunu krokide
belirtmiş. Yani 100 yıl önce yaşamış olsa idik, Atatürk Parkı’na Belediye
Meydanı diyecektik. 1914 Konya Vilayet Salnamesi’nden de biliyoruz ki Karaman’ın
haftalık pazarı, cumartesi günleri bu meydanda kuruluyordu
Fotoğraftaki dikkat çekici
nesnelerden biri de yere yatırılmış çuvallar. Buğday çuvalları pazara
getirilmiş ve satılmak üzere müşterilerini bekliyor gibi. Ama buğday çuvalı dik
durur. Ayrıca bazılarının ağızları açık. İple birkaç yerinden bir çuvalın ağzı
birbirine tutturulmuş. O zaman bu malzemeler çuval değil, içindekiler de buğday
değil! İkinci akla gelen seçenek; bunlar haral. Haral olma ihtimali çok yüksek.
Çünkü bu çuvallarda buğday olsa hem yere yatırılmaz hem de ağızları büzülmüş
olurdu. Bu malzemenin haral ve içinde de saman olduğunu kuvvetlice belirtecek
diğer etken de ileride açıklayacağımız gibi mevsimin bahar, ayın da nisan ya da
mayıs olduğudur. Yine de ihtiyatlı olmada yarar var. Belki de bu eşyaların bazıları
saman çuvalı bazıları buğday çuvalı.
Fotoğrafın barındırdığı dikkat
çekici bir diğer özellik insan tipleri. Dönemin üç sosyal tipi fotoğrafa
girmiş. Öncelikle en sağda, geleneksel giyimli
genç bir Karamanlı var. Başında sarıklı fes, ayağında kösele ayakkabı, örme yün
çorap, bacağında şalvar ve üstünde gömlek belinde kumaş kuşak var. 20’li
yaşların ortasında olmalı. Yüzü o kadar belirgin ki, günümüzden akrabalarına
mutlaka benzetilecektir. Aynı giyim
tarzıyla ama yaşlıca bir Karamanlı da fotoğrafın en solunda kareye girmiş. Tek
fark, sarıklı başlığı fes değil de keçeden. Meydanın ortasında ve harallar
arasında, ceketli ve kalpaklı bir başka kişi duruyor. Pantolonu şalvar. Ceketi
açık renkli ve genişçe. Devlet görevlisi
değil yani. Durduğu yerden ve giyiminden anlaşılıyor ki, bu bir tüccar.
Gelelim devlet görevlilerine. Taş
Bina’nın önündeki ağaçlar altında iki, arkada duvar dibinde oturan iki olmak
üzere kadraja dört devlet memuru girmiş. Bunların devlet memuru olduğunu bu
kadar kesin söyleten ipuçları giyimlerinde saklı. Ayrıca tam da Taş Bina yani
belediye önünde durmuşlar. Başlarındaki fes Hamidî. Hatırlanırsa her padişah
döneminde memurlar da o padişahın fesiyle aynı modelde fes giyerdi.
Abdülaziz’in fesi kısa iken Abdülhamid’in fesi biraz daha uzun ve ince idi.
Buradaki memurların fesleri bu özelliklere uygun. Yani Abdülhamid’in fes
modellerini takmışlar. Pantolonları dar ve ütülü. Yakışmış da. Üstlerinde gömlek,
yelek ve ceket var. Ceketleri de ne geniş ne de iyice dar. Tam bedenlerine
uygun ölçülerde. Belki de içlerinden biri Belediye Başkanı. Eğer fotoğraf 1912
yılına ait ise belediye başkanı Tartanzâde Emin Efendi…
Fotoğrafı tarihlendirmemizde en
büyük kanıt ise ağaçlar! Aynı zamanda İkinci Abdülhamid’in de fotoğrafçısı olan
Oppenheim’in 1899 yılında çektiği fotoğrafta Taş Bina, meydan, insanlar ve
şadırvan vardı. Ama ağaçlar yok idi. Bu
fotoğrafta ise ağaçlar çok büyümüş. Aradan hayli zaman geçmiş. Ağaçların çeşidi
de şüpheye yer bırakmayacak biçimde kesin. Taş Bina’nın önünde bir dut ağacına
sarılarak talvara tırmanan bir asma hemen fark edilmekte. Ağacın dut olduğu budama
biçiminden ve filizlerinden belli olmakta. Aynı şekilde en soldaki yüksekçe ağaç
da bir dut. Ortada ise cılız bir kavak zorlu kış şartlarından bahara yetişmiş
gibi bir endam sergilemekte.
Büyük dut ağacı ile bir insan
kolundan kalın görünen asmaya bakılır ve iyi sulandıkları düşünülürse bu ağaçların
15-20 yıllık olduğu rahatça söylenebilir. En erken 1900 yılında dikildikleri değerlendirildiğinde
fotoğrafın 1915-1920 yılları arasında bir tarihe denk geldiği görülecektir. Fotoğrafın
çekildiği mevsim hatta ay bile fotoğraftan belli olmaktadır. Malum dut ağaçları
soğuklar vurmadan dallarından kesilerek budanır. Havalar ısınmaya başlayınca da
filiz vermeye başlar. Fotoğraftaki dut ağaçlarının da oldukça uzun filiz
verdiği görülmekte. Aynı şekilde asma da yapraklarını büyütmüş. Soldaki ikinci
taş binanın damında da kar birikintileri var. Karaman’da bu şartların oluştuğu
en iyi dönem nisan sonu mayıs başıdır. Kesin
tarih için fotoğrafın arka sayfasındaki bilgileri görmek gerekecek.
Fotoğraftaki her bir nesne çok
ilginç ve bunun ötesinde tarihi kanıt durumunda. İşte onlardan biri Taş Bina ve
yan binadaki tenteler. Dikkat, Karaman o tarihte Anadolu’nun kör bir noktasında.
Aslında Karaman halen kör bir noktada bulunuyor. Üstelik İhsan Duru’nun
rahmetli Cengiz Tartanoğlu’ndan aktardığı sözü de üzerimizde taşıyoruz. “Çorak
arazinin çorak insanlarıyız.”! Tehcire kadar Karaman’da ulusal ve uluslararası
ticaretin temsilcileri Ermeniler idi. Ermeniler gerek ticaret faaliyetlerinden
gerek Hristiyan olmalarından dolayı batı dünyası ile sıkı bir ilişki içinde
idi. Bu tenteli iş yerleri de onlara ait olmalıdır.
Fotoğraf, hoş ve keyifli görüntüler
de veriyor bizlere. Taş Bina önündeki kameriye ile sıra sıra ahşap banklar, mekânın
aynı zamanda dinlenme ve buluşma yeri olduğunu gösteriyor.
Belki gözlerden kaçtı ama Taş
Bina’nın arkasındaki bakımlı kerpiç bina sıradan değil. “Karaman Türk Ocağı 1925
Faaliyet Raporu” yazım yayınlandığı sırada bir başka araştırma konusu ortaya
çıkmıştı. O yazıda Karaman Türk Ocağının bir bina satın aldığı ve orasını şube
yaptığı yazıyordu. Karaman Türk Ocağı Başkanı Sayın Yunus Turan,
araştırmayı kolaylaştıracak bilgiler vermişti o zaman. Yunus Turan’ın
araştırmalarından elde ettiği bilgilere göre Karaman Türk Ocağı binası Taş
Bina’nın arkasında idi. Şu duruma göre fotoğraftaki kerpiç bina da Karaman Türk
Ocağı binası olmaya çok uygun.
Fotoğrafta bilinmesi gereken son
bir nesne kaldı. Taş Bina giriş kapısının üstünde bir tabela var. Bu arada
binanın ana girişi de o zamanlar bu cephedenmiş. Fotoğrafı yayınlayan site fotoğraf
için “Karaman, Osmanlıca tabelalı dükkân, meslek hamal” başlığı kullanmış.
Fotoğraf, tabelayı okumaya izin verecek kaliteden yoksun. Ama tabela metni tahmin
edilebilir durumda. Bir kere tabela Osmanlıca değil Latince. Çok dikkatli
bakılınca metin anlaşılıyor. Asma kapatsa da daha üstte, binanın mermer inşa
kitabesi var. Orada kısaca eski yazıyla
Belediye-i Karaman yazmakta. Tabelada da KARAMAN BELEDİYESİ metni
görülebilmekte…
Olağanüstü bir anlatım. Sanki o dönemde yaşamış birinin bilgi vermesi gibi. çok teşekkürler
YanıtlaSil