Davis’in bir de Karaman Kalesi çizdiğini ve o resmin kayıp olduğunu “1874 Karaman panoraması” yazımın sonunda belirtmiştim. Kemal Arabacı abi, bir görev edinircesine “Hocam o resmi bulacağım!” diyerek yemin etti. Ben çok ümitli değilken çok kısa bir vakit sonra Kemal abi bir fotoğraf gönderdi.
Evet o fotoğraf Davis’in Karaman Kalesi resmiydi. Benzer
birçok Karaman Kalesi fotoğrafı olduğundan mıdır nedense bu resimde olağanüstülük
hissetmedim. Hayallerim karşılanmadı… Davis’in notunda şöyle diyordu:
Kasaba ve çevresinde yalnız başıma dolaştım. İlginçtir hiç kimseden ne bir sataşma gördüm ne de kaba bir söz duydum. Şunu rahatça söyleyebilirim ki, insanlar gayet sessiz ve sakin (çok efendiler).
-Şehirde- kaldığım son günümde dış çizgileriyle kalenin taslak çizimini yapıyordum. Bazen bir veya iki erkek çocuk ya da yetişkinler geçerken durur, sessizce beni izlerdi. Ama asla rahatsızlık vermezlerdi.
Türklerin yaşlı ve saygınları da mutlaka gelip geçerken karşılaşırken “Akşam” ya da “Sabah hayr olsun!” diyorlar! E. J. Davis, Life in Asiatic Turkey, 1979, s. 300
Davis’in Karaman Kalesi resmi
şimdi nerede?
Kemal Arabacı’nın gönderdiği resmi, inceleyip yayınlamak
için yine asıl kaynağına ulaşmam gerekiyordu. Bu da oldukça vakit aldı. Önce
Nihat Kerem A. (@oart7218) adlı bir Twitter hesabında bu fotoğrafın 2017
yılında paylaşıldığını tespit ettim. Bu yeterli bir kaynak değildi, o nereden
almıştı. Kendime has araştırma yöntemlerini araya koydum, bu kez. Bu fotoğraf
mutlaka batıdaki bir müzede, kütüphanede idi. Ama Davis’in 1875 Karaman Kalesi
resmi umulmadık bir yerdeydi!. Meğer Davis’in Karaman Kalesi resmi, bir
müzayede salonu olan “Sothebys”in web sitesinde satışta imiş. İlginç katalog
kayıtlarına göre; Sothebys’a da aslında yine Türkiye’den gitmiş, bu resim.
Şefik Atabey’in elindeki koleksiyon, 2002 yılında Sotheby's Açık Artırma
Salonu'nda açık arttırma ile satışa çıkarılmış. Şefik Atabey’in birçok antik
eseri; tahmininden kat kat öte yüksek fiyatlara satılmış, müzayedede.
Resme gelince!
Aslında suluboya bir tablo. Davis, kitabında sadece taslak
çizim yaptığını söylüyor. O zaman resmi suluboyaya İngiltere’ye dönüşte mi
yaptı sorusu akla geliyor. Bir ihtimal de yolculuğunun uygun vakitlerinde
suluboya resmi çalışmış olmalı, tabi yanında suluboya takımı getirdi ise.
Arka planda Hacı Baba Dağı olduğuna göre eser, kaleyi kuzey
doğu cephesinden gören bir noktadan bakışla resmedilmiş. Resmin çizildiği yer
için en doğru konum; Saadettin Ali Mescidi’nin ön tarafları olduğu
söylenebilir.
80’leri bilmeyenlerin, “Kalenin eteklerinde evler mi
varmış!?” sorusunu duyar gibi oluyorum. Dönemin Belediye Başkanı Rahmetli
Hasan Özkaymak, 1986 yılında alınan karar ile Alaaddin Tepesi’ne benzetmek için
kalenin çevresindeki bu kerpiç evleri kaldırtmıştı.
Kale ilgili en dikkat çekici özellik, üst kenarlarındaki
dişler ve zigzaglar. Kaleyi bilmeyen bir sanat tarihçisi ya da mimar bunların
“dendan” olduğunu düşünebilir. Oysa kale, 20. yya son derece harap ve bakımsız
girmişti. Burada görülen girinti ve çıkıntılar ise taş parçalarının sökülmesi
ve düşmesi nedeniyle burç ve bedenlerin duvar örgüsünün bozulması sonucunda
oluşmuştur.
Resimde dikkat çeken bir diğer özellik de yeşil doku. Ne
kadar canlı görünüyor değil mi? Her yerde kavak var, her yerde ceviz ağacı var.
Yine en sağdaki iki katlı ev ile üstündeki minare de
gözlerden kaçmıyor? İki katlı evi; konumuna göre tespit etmek zor ama “Nalıncıların
Evi”nden başkası da değilim der gibi. Göz alıcı bir ev olmalı ki, Davis, keskin
hatlarla çizmeye değer bulmuş. Minare tabi ki, şimdi olmayan Emir Musa
Medresesi’ne ait.
Davis’in kitabında kale için
aldığı notlar şöyle:
Kasaba, geniş bir ovanın kenarında kabaran bir tepenin
üzerindedir. Eski şehir, tepenin en yüksek kısmındaki kalenin çevresinde yoğun
biçimde kümelenir (s. 293).
Rengarenk çiçekler ve bereketli mahsuller ile donanmış
ovanın ortasındaki yıkık da olsa bir kale üzerinden yükselen şehir; şehir iki
ulu dağa, Kara Dağ’ ve Bozallah (Hacı Baba) Dağı’na bakar haldedir (s. 293).
Daha sonra kaleyi ziyaret ettik. Düzlükten yaklaşık 300 fit (91
m) yükseklikte, kırmızı ve sarı kireçtaşından yontulmuş kesme taşlarla inşa
edilmiş. Burçlardan yuvarlak, kare ve
çok kenarlı olanlar var. Bir de orta kale kalıntısı var (s. 296).
Şehrin ne kadar bakımsız ve harabe olduğu kalenin tepesinden
daha iyi görülebilmekte. Kaleye doğru olan evlerin çoğu boş. Geçen yıl çok sert
kış olmuş, insanlar soğuktan ve açlıktan ölmüş. Her yerde bu acı hikayesinden
anlatıyorlar (s. 297).
Kaleyi yapmada -Karaman oğulları tarihi eserlerinin çoğunu
malzeme olarak kullanmışlar. Ama yine de birçoğu ayakta kalmış. Halk bana
antika sikke ve işlenmiş mücevher göstermekte. Ancak istedikleri fiyat
değerinin 10 katı. -Ya değilse bu alışveriş eğlenceli olabilirdi (s. 300).
Yüreğinize sağlık. İlgiyle okudum.
YanıtlaSil