Yıldırım "Karaman'da Yunus Emre'yi ayrıcalıklı kılan çok önemli ögeler var!"
Röportaj: Yusuf Yıldırım
-Karaman, Yunus Emre konusunda yeterli bir arşive sahip midir?
Şu bir
gerçek ki gerek tarihi hayatı olsun gerek eserleri açısından olsun Yunus Emre
bir bilinmezlik içinde. Bu bilinmezliği zaten Yunus Emre kendisi yaratmış.
Eserleri dışında kendi hayatına dair belge, tarihi eser vs. neredeyse somut
hiçbir iz bırakmamış. Bu sözün gerçekliği, Yunus Emre’ye sahiplenen Manisa,
Isparta, Afyon, Eskişehir, Aksaray, Ordu vb. şehirler için her zamankinden daha
geçerli.
Karaman’a
gelince!
Karaman’ı Yunus
Emre’de ayrıcalıklı kılan çok önemli ögeler var. Mesela bu yıl yeterli destek
bulsa idik Osmanlı Arşivindeki 100’ü aşkın Yunus Emre belgesini kitaplaştırıp
ilgili yerlere takdim edecektik. Belki anlaşılmadı; Osmanlı Arşivindeki 100’e
yakın Yunus Emre konulu belge ve dosya var. Ve bu belgelerin yüzde doksanı
Karaman merkezlidir. 19. yy’dan itibaren oluşmuş sadece birkaç Yunus Emre
belgesi de Karaman dışındaki şehirlere aittir.
Arşiv
belgeleri bir yana Karaman halkı için tarih boyunca “Yunus Emre nerelidir?”, “Yunus
Emre burada mıymış, orada mıymış!” diye bir sorun olmamış. Karaman’a Osmanlı
gelmiş 1400’leirn ikinci yarısında. Yunus Emre Tekkesi mütevellisi, onlara
Karamanoğullarından aldıkları vakfiyelerini göstermişler. Yunus Emre’nin
tekkesini, vakfını, vakıf mülklerini, camisini, mezarını ve divanını göstermiş.
Osmanlı katipleri de olduğu gibi ne gördülerse ne duydularsa kaydetmişler.
Şimdi sanılıyor mu ki her şehirde Yunus Emre adına Karaman’da olduğu gibi
yüzlerce kayıt var, belge var mekân var. Ve o kayıtlar 1470’lerden itibaren
başlayacak. Mümkün değil. Hele hele Yunus Emre adına Karaman dışındaki
şehirlerde 1400’lerden belge çıkmadığı gibi 1900’lere kadar oluşmamış da. Yine
yoğun ve ayrıntılı araştırmalar gösterdi ki, Yunus Emre Camii, haziresi ve
zikirhanesi Karamanoğulları döneminden kalma.
Evliya
Çelebi’nin Karaman ziyareti, Yunus Emre Karaman ilişkisine bir başka açıdan bakmamızı sağlar. Evliya Çelebi’nin
Karaman’a geliş tarihi belli. 1671! Halk da ileri gelenler de Evliya Çelebi’ye
Yunus Emre’nin camisini, divanını ve mezarını göstermiş. Evliya Çelebi de
Karaman’da Yunus Emre adına ne gördü ne duydu ise Seyahatname’ye kaydetmiş.
Burası çok
önemli, dikkat buyurun! Diyelim ki gerçekten birçok yerde birçok Yunus var. O
zaman niye Osmanlı Devleti ve Evliya Çelebi sadece Karaman’da Yunus Emre
varlığına ulaştılar?.. Evet bu soru bile Karaman’da Yunus Emre gerçekliğini
kanıtlamaya ve kabul etmeye yeter de artar! Yeter ki, polemik olmasın, politik
tavırlar araya girmesin.
Varsayalım ki, Karaman’da Yunus Emre adına hiçbir mekân, hiçbir belge olmasın! Diğer şehirlerde olduğu gibi sadece ona yapılmış makamı da olmasın. Ama durun bir kez. Yunus Emre’nin kendisinden geriye en önemli eseri, Yunus Emre Divanı’nın Karaman’da bir nüshası var. Hem de Yunus Emre Divanı nüshalarının en eskisi. İnsan sormaz mı hem de en eski Yunus Emre Divanı’nın Karaman’da ne işi var ve niye Yunus Emre Tekkesi envanterine kayıtlı! Hariçten gazel okuyanlar diyecek ki, İstanbul’daki kütüphanelere nasıl ulaştı ise Karaman’a ulaşmış. Hariçten gazel okumaya devam o zaman! Yunus Emre Divanı’nın Manisa, Eskişehir, Aksaray, Erzurum, Afyon, Isparta nüshaları var mıdır?.. Eğer laf ile sayılacak ise say say bitmez. Nerde!.. o şehirlerin hiçbirinde Yunus Emre Divanı yok. Bu iş lafla değil, belgesiyle, kültürüyle vardır.
Artık
literatüre de kesin olarak girdi ki, Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası
en eski Yunus Emre Divanı’dır. Yunus Emre Divanı, yüzyıllar
içinde 80’i aşkın nüsha ile çoğaltılmış. Bu nüshalar tıpatıp birbirlerine eş
değildir. Yüzyıllar içinde nüshalar, nüshalarda şiirler, şiirlerin içinde
beyitler, kelimeler değiştirilmiş. Bu durumda şiirleri özgün kalmış ve Yunus
Emre’ye en yakın nüsha Karaman Nüshası’dır.
Yine hiçbir
yerde olmadığı kadar Karaman’da Yunus Emre mekânı var. Talat Duru Amca’nın
anlatımına göre geçmişte Yunus Emre’nin Karaman’daki mekanları, büyük bir
tekke, misafirhane, imaret, kirişhane, debbağhane, değirmen vb yerlerle hem
büyük bir işletme hem de külliye imiş. Maalesef 1957 yılında Karaman
Belediyesi, bu yapıları bilinçsizce yıkmış, bir bakıma tarihi yok edilmiş.
Bu noktada
Karaman Yunus Emre adına her türlü belgeye, malzemeye ve de kültürel mirasa her
şehirden fazlasıyla sahiptir.
-Yunus Emre’nin Karamanlılığını kabul ettiremeyişimizin nedeni sizce nedir?
Evet o kadar
yazara, ilim adamına ve o kadar çalışmaya rağmen Karaman, Yunus Emre konusunda
mesafe alamamış görünüyor. Aslında bilimsel anlamda yapılması gereken her şey
yapılmış. İbrahim Hakkı Konyalı, başta İstanbul, Ankara, Konya ve Karaman’da; “Yunus
Emre’nin neden Karaman’da olduğunu” üst düzey çalışmalarla anlatmış. Devamında
yine ulusalda büyük isim Cahit Öztelli, Yunus Emre Karaman ilişkisini var
gücüyle dile getirmiş. Bunların üzerine Durmuş Ali Gülcan kitaplar yayınladı,
gazete yazıları yazdı, konuşmalar yaptı. İbrahim Hulusi Güngör de Karaman’da,
İstanbul’da ve Ankara’da özellikle arşiv araştırmalarıyla Yunus Emre’nin
Karamanlılığını ispatladı. Ve Talat Duru Amca ömrünü Karaman’a ve Yunus Emre’ye
verdi.
Yunus
Emre’ye sahiplenememenin altında yatan nedenlerden bir kısmı Karaman’la ilgili
iken bir kısmı da Karaman dışı etkenlere bağlı. Mesela Yunus Emre adına ilk
bilimsel çalışmayı yapan Fuat Köprülü, onu Eskişehir’de yatıyor gösterdi. Günümüzde
Yunus Emre çalışanların büyük çoğunluğu Fuat Köprülü’nün ağzından çıkana
bakıyor. Fuat Köprülü yaşasa ve “Yunus Emre Karaman’dadır.” dese herkes yine
sorgulamadan “Yunus Emre Karaman’dadır!” diyecek. Yine Devlet, resmi, gayri resmi
Yunus Emre’yi Eskişehir’de görmek istiyor. Hatta son zamanlara kadar ders
kitaplarında Yunus Emre’nin mezarı Eskişehir’de diye yazıyordu. Ancak bunların
hemen hepsi birer algı. Şu anda Yunus Emre’ye sahiplenen şehirlerin hemen hemen
hepsi Yunus Emre’ye dayalı amatör, profesyonel etkinlikler yapıyor. Ama
hiçbirinin elinde sihirli değnek yok. Mesela Eskişehir ne yaptı? Vatikan
Kütüphanesinde bulunan bir Yunus Emre Divânı’nı sanki Eskişehir’de bulunmuşcasına
öne çıkardı, heyecan yaptı. Ya bir de Eskişehir’de Yunus Emre Divanı
bulunsa neler yaparlardı, bilinmez. Ne çare ki, ne Eskişehir’in ne de diğer
şehirlerin elinde Yunus Emre adına kırıntı da olsa somut bir belge bilgi yok. Çok
da yapabilecekleri bir şey yok! Sadece daha yüksek ses çıkarabilirler!
Tüm
avantajlarına rağmen Karaman’ın elini kolunu bağlayan nedir? “Yunus Emre
Karamanlıdır!” dayatmacılığı iş görüyor mu? Bu sloganının ötesine neden
geçilemiyor? O zaman bir an evvel taraftar zihniyetinden çıkmak gerekiyor.
Karaman’ın Yunus Emre konusunda yepyeni bir vizyonla ve yepyeni bir anlayışa
geçmesi gerekiyor. Kışlasız asker, okulsuz öğrenci olmayacağı gibi müzesiz,
kütüphanesiz, atölyesiz, merkezsiz Yunus Emre olmaz. Karaman Yunus Emre Kültür
Merkezi, Yunus Emre Araştırma Merkezi, Yunus Emre Kütüphanesi, Yunus Emre
Müzesi gibi birçok bilim, kültüre ve sanat alanındaki merkezi devreye sokarak
uzun soluklu çalışmalara fırsat vermelidir.
Ya değilse
bir altmış yıl daha “Yunus Emre Karamanlıdır!” diye bağırmaya devam edilir.
-Karaman Yunus Emre’nin mirasına yeterince sahip çıkabiliyor mu?
Yunus Emre
ile yatıp kalkması gereken bir şehir zaviyesinden bakınca 2021, Karaman’da
Yunus Emre işleri pek de iyi gitmiyor. Hatta denilebilir ki, bu kadar kötüsü
olamazdı. Aksaray, Manisa, Eskişehir gibi Yunus Emre’yle kendini bütünleştiren
şehirler hazırlıklara en az bir yıl önceden başladılar. Ve sanal, sosyal,
kültürel ve bilimsel ortamların hepsinde kendilerini gösterdiler ve göstermeye
devam ediyorlar. Karaman’ın yaya kalmasının tabi birçok nedeni var.
Ben şubat
ayı içinde birçok kurum, STK, kişi ile görüşmeler yaparak “2021 Yunus Emre Anma
ve Kutlama” yılına dair beklenti, kanaat ile endişelerimi açık açık ve kararlı
biçimde paylaştım. Bazıları benim istişarelerimi niyet okuma gibi gördü, burun
kıvırdı. Görüşlerime hak verenler yanında tamamen karşı olanlar da vardı. Ama
benim görüp onların göremedikleri vardı. Onların hepsine şunu dedim: Sizi bu
konuda şahit tutuyorum. Mayıs ayı geldiğinde benim sözlerimi hatırlayın, bakın
Yusuf Yıldırım, ta yılın başından böyle demişti ve dediği söylediği gibi
geçekleşti, diye sizi şahit tutuyorum!
Çok üzücü
ki, mayıs ayı geldiğinde Karaman’da Yunus Emre etkinliklerinde bütünlük
sağlanamadığından birçok paydaş, kendi projelerini kendileri gerçekleştirme
yoluna gitmek durumunda kaldı. Ve bu noktada KMÜ, Karaman Belediyesi, KAREV ve
KARTAP inisiyatif alarak şehir adına Yunus Emre adına projeler üretti ve
üretmeye devam ediyor. Peki yeterli mi? Maalesef Karaman; daha etkili, daha
kalıcı Yunus Emre projelerini gerçekleştirebilecek durumda idi, 2021 yılı için.
Özellikle şehrin tamamını içine katabilecek basit, etkili ve az maliyetli Yunus
Emre projeleri gerçekleştirilebilirdi.
Belirttiğim
gerekçeler bir kehanet ya da kötü niyet okumadan ibaret değildi. Gerek insan
odaklı sürdürülebilir projelerin planlanıp programlanamaması, gerek Covid 19
Salgını ve de zaman zaman fitne, dedikodunun baskın çıkması Yunus Emre
etkinliklerinin önündeki başlıca engeller gibi göründü.
Bir de
perdenin görünmeyen yüzü vardı. Halk, STK, Dernek Vakıf ve kurumlar düzeyinde
Karaman 2021’e uzun vadeli hiçbir ciddi hazırlık yapmamıştı.
Bir kere
Karaman 2021’e en az iki yıl önceden hazırlanmalı idi. Bizim düşündüğümüz
kastettiğimiz etkinlikler, kültürün her alanında Yunus Emre adına yapılabilecek
tüm etkinlikleri kapsar. Ve hedef kitlemizde 5 yaş grubu da var, 80 yaş grubu
da! Hedef kitlelere kültürün her alanında proje üretmek, etkinlik yapmak üst
düzey düşünce, profesyonel zihniyet, nitelikli insan topluluğu artı maliyet
demek. Böyle yüksek etkinlikleri Karaman kaldırabilecek durumda idi. Ama en az
iki yıl öncesinden planlı programlı hazırlıklar yapılmalı idi. Organizasyonun
ne kadar zor olduğuna çok basit bir örnek. Önümüzdeki günlerde Yunus Emre
Hatıra Parası çıkacak. Bakın hatıra para konusunda her şey hazır. Buna rağmen
hatıra paranın çıkarılması 9 ay sürdü. Bir başka örneği şöyle verelim. Şu
günler bir Yunus Emre paneli düşünülüyor. Ve dört beş konuklu panel için 20
gündür toplantılar yapılıyor. Sadece panelistleri aynı takvimde birleştirmek
bir haftalık süreyi aldı. Bu arada panelist adaylarından 5-6’sı, takvimi
elvermediği programa alınamadı. Velhasılı bir etkinlik için uzun soluklu
planlama ve programlama gerekirken bir yıl sürecek Yunus Emre organizasyonu
için çok çok önceden hazırlanmalı idi, Karaman.
Bunun
dışında “Yunus Emre’nin Karamanlılığını kabul ettiremeyişimizin nedeni sizce
nedir?” sorusunun cevabo bu sorunun cevabıdır. Devamında şunlar söylenebilir.
“Yunus Emre Karamanlıdır!” sloganı üzerinden dayatmacı, kuru inat zihniyetiyle
değil de diğer şehirleri de kapsayıcı ve kucaklayıcı söylemler ve anlayış
geliştirmek, Karaman için yüceltici ve saygın kılıcıdır diye düşünüyorum.
Daha
önemlisi, Yunus Emre’nin mirasına sahip çıkmanın yolu, onun düşünce dünyasını
içselleştirmeden geçer. Herkes Yunus Emre’yi, “Sevelim, sevilelim”, “Şol
cennetin ırmakları” gibi birkaç şiir ile bilir. 250’ye yakın şiirinde Yunus
Emre’nin dünyasını derinlemesine gösteren
mesajlar saklı. Önemli olan her biri
evrensel değer olan düşüncelerini yüklenebilmektir.
-Bugüne kadar Yunus Emre konusunda siz ne gibi çalışmaların içerisinde bulundunuz?
Yunus Emre
çalışmalarım için 2020, 2021 ya da 2022’nin temelde hiçbir farkı yok. Bazen
gıyabımda ya da dar mahfillerde “Yusuf bu kadar zaman çalıştı, tabi bu yıl
semeresini görecek!” biçiminde güzel sözler sarf edilir. Oysa benim Yunus
Emre çalışmalarımın özünde Yunus Emre’ye olan bağlılığım kadar onun düşünce ve
değerlerinin ruhuma tam hitap etmesi vardır. Yaşamak için su, hava ne ise Yunus
Emre de benim için odur. Buradan hareketle bilinenin ve sanılanın tersine benim
Yunus Emre çalışmalarımın temeli, çok geriye, 1986 yılına dayanır. Şu da var
ki, Karaman’a döndüğüm 2005 yılından bu yana Yunus Emre ve Karaman çalışmalarım
hem ivmelendi hem de arttı. UNESCO’nun 2021’i “Yunus Emre Anma ve Kutlama Yılı”
ilan etmesi benim çalışmalarımı sadece hızlandırdı. Birçoğu için 2021 ile Yunus
Emre sona erecek. Ama hem Karaman için hem de benim için Yunus Emre hep devam
edecek. Bir de uzak gibi görünen ama önümüzde duruveren bir 2040 var. 2040, Yunus
Emre’nin doğumunun 800. yıldönümü. Karaman da şimdiden 2040’ı planlamaları
arasına almalı, yıl yıl aşama aşama 2040’a hazırlanmalıdır.
Benim için Yunus
Emre, bir ömür boyu soluklanma ve sığınak!
Yunus
Emre’den beslenmek kadar onu çalışmak, paylaşmak da bir zevk, bir hazdır. Kitap,
dergi, makale, köşe yazısı, bildiri, kitap bölümü, broşür, öykü, gezi yazısı
başta olmak üzere Yunus Emre yayınlarım 100’e yaklaştı. Yunus Emre konferans ve
gezi rehberliklerimin sayısı 50’yi geçmiştir. İçinde bulunduğum sempozyum,
armağan kitap, panel organizasyonu sayısı 10’a yaklaştı.
Ancak beni
sadece kitaplar, makaleler ve yazılarla bağlantılı Yunus Emre çalışıyor olarak
düşünmek yanıltıcıdır. Kendi ürettiklerimin yanında kültürün tüm alanlarında
Yunus Emre’nin temsil edilmesine kafa yormak, ilgili paydaşlarla ve uzmanlarla
iletişim ve paylaşım halinde olmak ve proje gerçekleştirmek bir iş bir görev
olmanın ötesinde gönülden bağlanış, gönülden tutunuştur.
-Bundan sonra ne gibi hedefleriniz ve projeleriniz var?
Talat Amca
zaman zaman şöyle derdi. Bizden geçiyor. Bayrağı sen devir alıyorsun şimdi!
Geriye dönüp baktığımda İbrahim Hakkı Konyalı’yı görüyorum. Cahit Öztelli’yi
görüyorum. Baha Kayserilioğlu’nu, Kemal Kaynaş’ı, İbrahim Hulusî Güngör’ü,
Durmuş Ali Gülcan’ı görüyorum. Ve Talat Duru Amca! Bunlar gerek ulusal ortamda
gerekse de Karaman’da Yunus Emre’yi ilmek ilmek işlediler. Talat Duru Amca’nın
bayrağı bana devretmesi ve Yunus Emre çalışmalarında beni onaylaması, diploma
almak derecesinde bir onur. Bu büyüklerimin izinden giderek Yunus Emre çalışmak
ve insanlara faydalı olmak kadar haz ve huzur veren bir şey olamaz. Şimdiye
kadar yaptığım çalışmalar, yapmak istediklerimin yanında belki küçük bir oran.
Bu noktada Yunus Emre’nin Karaman’daki varlığını tüm dünyaya kabul ettirebilmek
kadar onun evrensel düşüncelerini tüm insanlığa yayabilmek benim başlıca davam
ve ülkümdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder