01/09/2022

BİR SERGİNİN ARDINDAN…

 

“Daha dün annemizin kollarında yaşarken…”

 


BİR SERGİNİN ARDINDAN…

Ali Yağcı ile “İlkokul Yardımcı Ders Afişleri Sergisi”si Söyleşisi

Yusuf Yıldırım

Afişler, afişler bizim afişler…

Bir uçurtmanın kuyruğuna bağlanmış nazlı nazlı süzülen kâğıt parçacıkları, bir ipe dizilmiş rengârenk balonlar veya bir bayram yerinde çocukları bekleyen horozlu, balıklı şekerler tadında afişler…

Aldırmayın siz şimdilerde aranıp sorulmadıklarına, yüzlerine bakılmadıklarına… Onlar, daha kısa bir süre öncesine kadar ilkokullarımızın olmazsa olmazları arasında yer almaktaydılar…

Bugün yaşları ellinin üzerinde olanlar çok iyi hatırlayacaktır onları. Sınıflarımızın duvarlarında, kara tahtanın hemen üzerinde ve okulumuzun koridorlarında asılı bulunurlardı. Hemen hemen hepsi renkli, el çizimi, naif, duygu yüklü ve kendilerinden çok şeyler öğrendiğimiz, diğer bir anlatımla: ikinci öğretmenlerimiz olan afişler…

Önlerinde durur, onları seyrederdik. Sadece öğretmekle kalmazlar, çocukluk günlerimizin hayal dünyasına rengârenk tatlar da sunarlardı. Mevsim şeridinin karşına geçer; sonbahar afişindeki ağaçtan düşen yapraklarla savrulur, kış afişindeki kartopu oynayan, kızak kayan çocukların arasına katılırdık. İlkbahar afişiyle kırlarda kuzuları sever, uçurtma uçurur, kelebek tutar, yaz afişiyle denize girer, harmanda düğen sürerdik…



İlköğretimimizde “Yardımcı Ders Afişleri” olarak isimlendirilseler de; başrolünü kendimizin oynadığı sessiz ve hareketsiz filimler gibiydi onlar bizim için…

Onlarla yatar, onlarla kalkar, onlara bakar ve onlardan çok şeyler öğrenirdik. Kısacası onlarla yaşardık…

Ne demeye çalışıldığını sorduğunuzu hisseder gibiyiz.  O halde sözü daha fazla uzatmadan haydi hep birlikte yazımızın en başına dönelim:

“BİR SERGİNİN ARDINDAN…”

23 Mayıs 2018 tarihinde, Çeşmeli Kilise’de;  “İlkokullar İçin Yardımcı Ders Afişleri” isimli bir sergi açıldı. Hollanda’da yaşayan hemşerimiz Ali Yağcı’nın koleksiyonundan seçilen ve tamamı ilköğretimle alakalı yüzelli afişten oluşan bu sergi büyük ilgi gördü. Ancak herşeyde olduğu gibi bu serginin de bir (ömrü) süresi vardı ve nihayet 29 Ekim 2018 tarihinde kapandı.

Duru Bulgur’un katkılarıyla gerçekleşen bu etkinlikte; toplu halde ilk defa gün yüzüne çıkan 150 afişi (ki bu sergiyi atladıysanız çok şeyler kaçırdınız demektir) gezenler çok şeyler gördüler, öğrendiler, hatırladılar ve yaşadılar…

Peki, ya bu sergiyi görmeyenler, göremeyenler…

Bu söyleşiyi hazırlayanlar sergiyle ilgili yeni bir tanıtım yapmak ve değerlendirmede bulunmak için yola çıkmış olsalar da, herhangi bir nedenle bu etkinliği ziyaret edemeyenlere bir nebze de olsa sergiyi anlatabilirlerse kendilerini tam olarak başarılı hissedeceklerdir.

Ali Yağcı ile İlkokul Yardımcı Ders Afişleri Sergisi’nin bilineni ve bilinmeyenlerini konuştuk…

“çiçekli bahçemizin yollarında koşarken…”

 

-Ali Bey, 10 yılı aşkın süredir, sizinle Göç Müzesi projesi sayesinde tanışıyoruz. Ama okuyucularımız sizi tanımıyor?

Ali Yağcı, 1958 yılında Karaman’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Karaman’da, yüksek tahsilini Konya’da tamamladı. 1981 yılında göçmen işçi olarak Hollanda’ya gitti. Halen orada ikamet etmekle birlikte, ideali olan “İlköğretim Müzesi’nin açılışı ile birlikte kesin dönüş yapmayı düşünüyor. Bazı dergi ve gazetelerde kültür-sanat üzerine makaleler yazdı. Evli, üç çocuğu var.



- Ali Bey, neredeyse kırk yıldır ülke dışında yaşadığınız halde; ilköğretimimizle alakalı malzeme topluyorsunuz ve bunların içerisinden bir de seçki yaparak Karaman’da “İlkokullar İçin Yardımcı Ders Afişleri Sergisi” açıyorsunuz. Amacınız nedir ve bu noktaya nasıl geldiniz?

Hollanda’ya gitmeden önceki mesleğim öğretmenlik idi ancak oradaki işim ve çalışma alanım turizm ve tanıtım.  Yani, ikinci bir meslek edinmiş oldum. Bunlara ilaveten; özde “memleket davası”, özelde de “Karaman sevdası” ile dolu bir yüreğin hizmet etme arzusu bir araya gelince; yani bu temel ögelerin harmanlanmasıyla “İlköğretim teması üzerinden; eğiten, öğreten, hoşça vakit geçirtirken şehrimizi de tanıtacak kalıcı bir eser ortaya koyma” fikri ortaya çıktı.

Peki bu nasıl olacaktı?  Bunu nasıl yapacaktım ve nereden başlamamız gerekiyordu, bunu bilmiyordum. Türkiye özelinde önümde böyle bir çalışma, bir örnek te yoktu. Yaptığım araştırmalar neticesinde, ülkemizde müstakil bir “İlköğretim Müzesi” olmadığını da öğrenmemle birlikte hedefimi de belirlemiş oldum: Karaman’da bir İlköğretim Müzesi açmak…

O andan itibaren de tüm çalışmalarımı bu uğurda yapmaya ve ilk iş olarak ta sergilenecek afişleri ve diğer malzemeleri toplamaya başladım.




- Müze diye yola çıkmışsınız ama siz müze değil sergi açtınız.

Bu sergi, bir idealin ilk adımı. Açmış olduğumuz “İlkokullar İçin Yardımcı Ders Afişleri Sergisi” nihai hedefimiz olan  “İlköğretim Müzesi”nin bir işaret fişeğidir ve böyle görülmelidir. Zaten bu etkinliğin yegane gayesi; müze ile alakalı yaptığımız çalışmaları duyurmak, dikkat çekmek, bir farklılık ortaya koymaktı ve bunu da başardık.

- Sergiden ve açılışından bahseder misiniz?

Sergimizin açılışını sizler gibi nitelikli dostlarımız, seçkin davetiler ve saygıdeğer hemşerilerimizden oluşan yoğun bir katılımcı eşliğinde gerçekleştirdik. Sayın Tülin Kurt Hanımefendinin sunumu, Ud Sanatçısı Sayın İsmail Özsoy ve Keman Sanatçısı Sayın Süleyman Ali Ünver’in düeti etkinliğimize ayrı bir renk kattı. Açılış kurdelesini; İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Mevlüt Kuntoğlu, İl Emniyet Müdürü Sayın Fikret Bayraktar, öğretmenlerin öğretmeni Sayın Necati Güngör ve Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İhsan Duru birlikte kestiler. Kendilerine ayrı ayrı teşekkür ederiz.

Etkinliğimize ulusal ve yerel basın büyük ilgi gösterdi. Haberlere çıktık, canlı yayınlara katıldık. Tatil dönemi olmasına rağmen açılı kaldığı süre içerisinde sergimiz dört binin üzerinde ziyaretçi ağırladı. Açılışından son gününe kadar sergimizin başında bizzat bulunduk ve ziyaretçilerimizle birebir ilgilendik. Büyük bir alakayla karşılandık ve çok olumlu tepkiler aldık. Tabi bu bir başlangıç ve çalışmalarımız inşallah “İlköğretim Müzesi” ile taçlanacaktır.



-Ali Bey, böyle bir müzeye gerçekten ihtiyaç var mı ve açıldığında ne gibi faydaları olacaktır?

Sorunuzun cevabı aslında çok kısa ama açıklanmaya ihtiyacı var. Şöyle ki; maalesef büyük bir tüketim toplumu haline geldik. Her şeyi ama her şeyi büyük bir hızla ve kökünü kuruturcasına tüketiyoruz. Doğal kaynaklarımızı, zamanımızı, gücümüzü, birikimlerimizi, moral değerlerimizi ve hatta dostluklarımızı ve sosyal ilişkilerimizi bile… Üretmediğimizi tüketiyoruz, kazanmadığımızı harcıyoruz.  Sahip olduklarımızı çok çabuk yitiriyoruz. Kaybettiklerimizin yerine yenisini koymadığımız gibi çok kolaylıkla da unutuyoruz onları. Hem de bir daha hatırlamamacasına…  Unuttuklarımıza; adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz ve hatta mahalli mutfağımız bile dâhildir. Yok ettiklerimizin içerisinde; mimari eserlerimizden tutun da yüzey şekillerimize kadar neler neler yok ki, sayılmakla bitmez... Nasıl mı?

Hani nerede Emir Musa medresesi, nerede Çavuş Gölü? Karaman Kalesi’nin dış surları neredeyse tamamen yitik ve bu surların dokuz kapısından bir tanesi bile bugün ayakta değil. Nerede Fisandon Deresi, nerede Deli Çay?  O güzelim sokak isimlerini bile tabelalarıyla birlikte çöpe attık… Dokuz hamamdan dört tanesi, on yedi medreseden ise bir tanesi günümüze ulaşabildi. 115 çeşme ve şadırvandan geriye ne kaldı? Sayıları onlarla ifade edilen değirmenlerle birlikte, sarnıçlar, sebiller, karlıklar da yok olup gittiler. İstasyon Mesire Alanı bile artık sizlere ömür ve bunun gibi daha neler neler… Tüm bu kayıplarımızın ve unuttuklarımızın; bazılarının isimleri, bazılarının resimleri ama büyük çoğunluğunun da ne isimleri ne de resimleri kaldı yadigar…

Bu örnekleri daha da artırmak mümkün olmakla beraber, bu artışa paralel olarak üzüntümüzün ve utancımızın da artığının; yüzümüzün kızardığının eminim farkındasınızdır. Bu ayıp hepimizindir.




Müze çalışmalarımızla doğrudan alakalı olduğu için özellikle belirtmemiz gereken bir diğer kaybımız da; bir önceki dönemimize ait eğitim kurumlarımız; ilk mekteplerimizdir. Daha bir asır öncesinde Karaman merkezde on yedi adet ilk mektep bulunurken, bugün bir tanesinin bile artık ne ismi, ne cismi, ne de yeri mevcuttur.  

Biz Karaman’da bir “İlköğretim Müzesi” açılması için uğraşıyoruz ve inşallah da açacağız. Müzemizde ilköğretimimizin dününü sergileyeceğiz, bugününü yansıtacağız, geleceğine dair fikirler üreteceğiz. Sergilerimizle ve diğer etkinliklerimizle ziyaretçilerimizin ilköğretimle alakalı daha çok düşünmelerini, mukayese yapmalarını istiyoruz. Şehrimizin tanıtımına da büyük katkı sunacağına inandığımız müzemizin ziyaretçileri, çok şeyler görerek ve öğrenerek yanımızdan ayrılacaklardır. Bu müze: Hatıralarla dolu ve hoşça vakit geçirilebilen salonlara sahip olmasının yanında, eğitici ve öğretici yönü her zaman daha önde tutulan bir mekan olacaktır. Sergiler ve diğer etkinlikler üzerinden, eğitici ve öğretici özelliği olan her türlü çalışmayı da burada yapacağız.  Ayrıca; müzemiz bünyesinde ilköğretimle alakalı tüm yayınların (kitap, dergi, poster, makale, araştırma, tez, filim, kaset, cd, belge…) bir araya getirildiği bir “İlköğretim ve Eğitim Tarihi Kütüphanesi” de kurmak istiyoruz.  

Kısacası: Bizim eğitim diye bir derdimiz, bir sancımız, bir davamız var. Biz; yitirdiğimizi bulmaya, unutulanı hatırlamaya, yıkılanı imara ve yapılmayanı yapmaya talibiz ve tüm gayretlerimiz de hep bu uğurda olacaktır.  

Sorunuza dönecek olursak; böyle bir müzeye şiddetle ihtiyaç vardır ve faydaları da sayılamayacak kadar çoktur.

“şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk…”                                                                                           

-Nasıl bir müze kurmayı hayal ediyorsunuz, açılınca nasıl bir görüntü ortaya çıkacak?

Müzemizi gezenler; elifbadan alfabeye, sıbyan mektebinden ilkokula bir zaman dilimi üzerinden: Yaşayan, yaşatan, hatırlatan, düşündüren, eğiten ve öğreten bir mekânı ziyaret etmiş olacaklardır. Hemen girişte genelde eğitim tarihini, özelde Milli eğitimimizi tanıtacağımız bir filim ve bilgilendirme salonumuz olacak. Altmışlı yılların ilkokullarına ait; tamamı o döneme ait özgün eşyalardan oluşturulmuş iki örnek sınıf açacağız ve müzemizi ziyaret edenler bu sınıfları gezebilecekleri gibi, gelen öğrenci guruplarımız bu sınıflarda ders de görebileceklerdir. İlaveten; ziyaretçilerimizin aradaki farklılıkları görebilmeleri ve mukayese yapabilmeleri için Batı Avrupa’dan, gene örnek ve özgün bir ilkokul sınıfına da müzemizde yer vereceğiz.  Ayrıca, dönemine ait ders araç gereçlerinden oluşan koleksiyonlarımızı sergileyeceğimiz sergi salonlarımız da olacaktır. “İlköğretim ve Eğitim Tarihi Kütüphanesi” ve atölye çalışmalarının da yapılacağı salonlar müzemizin olmazsa olmazları arasındadır. Müzemizin genel görünümü ana hatlarıyla bu sıraya göre şekillenecektir.



-Açılacak olan “İlköğretim Müzesi”nde sergilemeyi düşündüğünüz ne gibi malzemeleriniz var, neler topladınız?

Neler yok ki, neler toplamadık ki… Yaklaşık 20 sene içerisinde Elifba’dan Alfabe’ye şeklinde isimlendirebileceğimiz, 1900 - 2000 yılları arası döneme ait,  şu an itibarıyla üç bine yakın sergilenecek özgün malzememiz bulunmaktadır. Bunların içinde; Kara tahtadan, kara önlükten, tahta sıra, tahta çanta, keçeden yapılma topak tahta silgileri, beyaz yakalık ve bez kurdeleden tutun da; Osmanlıca diplomalar, Elifbalar, karneler, ders kitapları ve diğer belgelere varıncaya kadar onlarca malzeme. Ahşap kalem kutuları, tekerlek silgiler, vidalı pergel, teneke iletki, plastik hokka, ahşap cetvel, kollu kalemtıraş, eski haritalar, mevsim şeritleri, tarih şeritleri, yardımcı ders afişleri, ilkokuma kitapları, saman kâğıt eski defterler, hece ve okuma yazma fişleri,  etiketler, eski kağıt bayraklar, ilkokul dergileri, sosyal çalışma kolu kollukları, rozetler, metal okul zilleri, mazı ve andız çekirdeğinden yapılmış sayı boncukları, beslenme çantaları, öğretmen not defterleri, talebe sicil defterleri, karneler, takdirnameler, teşekkürnameler, siyah beyaz ilkokul dönemi fotoğrafları vb sergilenecek daha pek çok çeşit malzememiz bulunmaktadır…

“yaşasın okulumuz sevinçliyiz hepimiz.”

- Ali bey, bugün itibarıyla müze çalışmalarınızda geldiğiniz son durum nedir?

Bu röportajın yapıldığı 2019 yılında şöyle demişim:

Çalışmalarımızı bir program dâhilinde, gayret ve titizlikle sürdürüyoruz. Konumuzla alakalı olarak daha fazla kişiye ulaşmaya ve onları bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olarak “İlkeğitim Müzesi Derneği” (İLKEM) in kuruluşunu tamamladık. Artık bir tüzel kişiliğimiz var. Yakında, müzemizin internet sitesi adresi olan www.ilkokulmuzesi.com’un açılışını gerçekleştireceğiz. Bizim dışımızdaki STK’ları ziyaret ediyoruz, çalışmalarımızı anlatıyoruz,  Müze yeri ile alakalı olarak ta; kendi aramalarımız dışında İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz nezdinde de girişimlerde bulunduk, netice almayı bekliyoruz.

Hedefimiz; 2019 yılı Türk Dil Bayramı etkinliklerine yeni bir sergi ile katılmak ve 2019/2020 Eğitim ve Öğretim Haftası’nın ilk günü olan 16 Eylül 2019 Pazartesi günü İlkokul Müzesi’ni Karaman’da açmaktır. Allah mahcup etmesin.

Bilindiği üzere 2019 ve 2020 yılları korona salgınıyla geçti. Ülke genelinde kamuya açık etkinlikler ya yapılmadı ya da sınırlı kaldı.

Müze çalışmalarına gelince; İl Milli Eğitim Müdürümüzün gayretleriyle netice aldık. Eski Gazi İlkokulu binası İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bir kültür merkezi olma yolunda gidiyor. Sayın İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Çalışkan Gazi İlkokulundaki üç sınıfı İLKEM’in müze hizmetine ayırdı. Şimdi bize ayrılan bölümleri en hızlı biçimde müzeye dönüştürmeye çalışıyoruz. Çalışmalarımız eğitim öğretim yılının başına inşallah yetişecek.




-Ali Bey, son olarak neler söylemek istersiniz?

Büyük bir gayretle, şevkle ve samimi duygularla kutlu bir yola çıktık. İnsanlarımız bizleri takip etmeye devam etsinler. Kendilerinin teklifleri, önerileri, fikir ve hatta eleştirileri bizlere ışık tutacak; netice almamızı kolaylaştırarak İlkokul Müzesi’ne giden yolumuzu daha da kısaltacaktır.

Sergimizin hazırlık safhasında; bilgi ve tecrübeleriyle bizleri yönlendiren ve bizlerden yardımlarını esirgemeyen: İl Kültür Müdürü Sayın Abdullah Kılıç’a, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Sayın Abdurrahman Kurt’a, Karamanın Sesi Gazetesi sahibi Sayın Medeni Yavuz Aslan’a, tüm dostlara ve açılışta bizleri yalnız bırakmayan tüm hemşerilerimize ayrı ayrı teşekkür ederiz. Sergimizin açılışında da söylemiş olduğum gibi: “Duru Bulgur Yönetim Kurulu Başkanı sevgili İhsan ağabey. İsminizde ifadesini bulduğu gibi; şayet sizin ihsanınız, katkınız, teşvikiniz ve yardımlarınız olmasaydı bu sergi açılmazdı, açılamazdı. Allah sizlerden razı olsun…” şeklindeki sözlerimi burada da tekrar etmeyi bir borç bilir ve kendilerine saygılarımızı sunarız.

Bu söyleşi vesilesiyle sizlere de çok teşekkür ederiz.

-Böyle bir sergiyi Karaman’a kazandırdığınız için hem size hem de Duru Bulgur’a asıl biz teşekkür ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder