01/03/2020

Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı Üstün Kılan Özellikleri


Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı Üstün Kılan Özellikleri

Yusuf Yıldırım

Bir buçuk yıl önceydi. Tasavvufla adı saygın bir yazar ile konuşmamızda çok ciddi bir Yunus konusuna da değinildi. O konu, özgün diliyle en doğru nüshadan Yunus’u okumak üzerine idi! Bu durum aslında okuyucu için de büyük bir sorun. İçinde Yunus adı geçen o binlerce şiir, Yunus’un mu?

Gerçek şiirleri ise kendi divanında da özgün şiirleri hangi nüshada? Yüzyıllar içinde defalarca yazılarak çoğaltılan divanın 100’e yakın nüshası tespit edilmiş. Mecmua içinde ya da müstakil olan bu nüshalardan bazıları yurt dışında, bir kısmı üniversite ve kurum kütüphanelerinde. Çoğunluğu ise Yazma Eserler Kurumuna bağlı kütüphanelerde. Şahıs elinde olduğu bilinen Yunus divanları da var tabi. Nüshaların özgünlüğü kadar eskiliği ve sağlamlığı da Yunus Emre araştırmalarının başlıca konusudur.

Tenkitli metin mi müstakil metin tartışmaları!

Bu sorun 2016’daki Manisa II. Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu’nda Sayın Fikret Türkmen tarafından biraz farklıca dile getirilmişti. Sayın Fikret Türkmen defalarca bu sorunu konuşmuş olabilir ama ben o sempozyumda şahit olmuştum. Özellikle genç akademisyenlere seslenerek özetle şöyle demişti:

Gençler Yunus Emre’nin şiirlerini daha çok çeviriler üzerinden çalışıyorlar. Çeviriler her zaman doğru okuma içermeyebilir. Yunus Emre’nin şiirlerinin nüshalar üzerinden araştırılması daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Şimdi 17.-18. yya ait bir yazmadan Yunus Emre şiiri çalışınca Yunus Emre’nin özgün dili mi çalışılmış oluyor? Tabi hayır. Aslında şiirin yazıldığı döneminin dili, yazısı ele alınmış incelenmiş, irdelenmiş olmaktadır.  Hatta bilinmeden Yunus Emre diye başka bir şair başka bir şiir çalışılabilmekte. O zaman ne oluyor, başka şairlerin düşünceleri Yunus Emre’ye karıştırılıyor.

Bu konuda Türk Dil Kurumu Başkanı Sayın Gürer Gülsevin’in de bir makalesi var. Ona göre birden çok nüshası bulunan divanlar öncelikle müstakil sonra tenkitli metin yoluyla çalışılmalıdır. Tenkitli metin yönteminde nüshaların öne çıkması gereken özellikleri kaybolmakta, hangi nüshanın daha doğru olduğu bilinememekte. Bu yüzden bir divanın nüshaları öncelikle müstakil çalışılarak mimari, dil, yazı, edebi ve içerik özelliklerinin ortaya çıkarılması ve döneminin belirlenmesi gerekmektedir. Sonra bu nüshalar tenkide tutulabilir.

Yunus özelinde en doğru en eski ve özgün nüsha sorunu yumaklanarak devam etmekte. Ana sorun, Yunus Emre’nin asıl divanının kayıp olması ya da mevcutlar içinden hangisinin olduğunun bilinememesidir. Çünkü Yunus Emre divan nüshalarının çoğunun telif/müellif ya da istinsah/müstensih yani yazım tarihi/yazan kayıtları yoktur.

Yüzyıllar içinde defalarca çoğaltılan Yunus Emre divanının dilinde, müstensihin ve zamanın etkisiyle değişmeler değiştirmeler olmuştur. Divanı her istinsah eden kendinden bir şeyler katmıştır. Bu duruma verilebilecek en çarpıcı örnek; “İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bu nice okumaktır” dörtlüğünün aslının ‘İlm okımak bilmeklik kendözini bilmekdür/Pes kendözün bilmezsen bir hayvandan betersin” şeklinde beyit olmasıdır. En eski nüshalarda beyit olarak düzenlenmiş bu şiir, daha iyi anlaşılsın diye hem dörtlüğe çevrilmiş hem de kelimeleri değiştirilmiş. Şiirde yapılan değişiklik asıl düşünceyi sapmaya uğrattığı gibi şairi Yunus Emre’de de Karacaoğlan tarzı bir aşık algısı yaratmıştır.

Bir de Yunus’un olmadığı kesin bilindiği halde “Sordum sarı çiçeğe” ve “Şol cennetin ırmakları” gibi yüzyıllarca Yunus’a atfedilmiş şiirler sorunu var. Daha acısı örnekteki şiirlerin Bursalı Aşık Yunus’a ait olduğunu bile bile Yunus’un şiiri diye kitlelere arz eden şair ve yazarlar var.  

Özgün Yunus Emre şiiri sayısı divan nüshalarında 230’u geçmez. “Çıkdım Erik Dalına” gibi nüsha dışında kayıtlı şiirlerin de varlığı kabul edildiğinde taş çatlasın Yunus Emre’nin 250 şiiri olabileceği öngörülebilir.

Gelinen noktada itibar edilen nüsha sayısı bir elin parmağını geçmez. Faruk Kadri Timurtaş 1980 baskısı Yunus Emre Divanında yedi nüsha kullandı. Abdülbaki Gölpınarlı, 1965’te yayınlandığı Risâlât al-Nushiyya ve Divan kitabında sadece Fatih Nüshası’nı kullandı. En sağlam nüsha olmasına rağmen Fatih Nüsha’sı yazı ve dil özellikleriyle 15. yy sonu ya da 16. yya aittir. Bursa İl Halk Kütüphanesi Nüshası zaten bir eş’âr-ı mecmû’a içinde olduğundan müstakil nüsha değildir. İstinsah tarihi de zaten 16. yya aittir. Yahya Efendi ve Nur-ı Osmaniye Kütüphanesi nüshaları da Yunus Emre’den çok sonradır. Raif Yelkenci’nin elindeki nüshalarının çok özgün olmadıkları kritik edilmiştir. Vatikan Nüshası görülmediği için hakkında bir şey söylenememekte. Sahip olduğu birçok özelliğiyle Karaman Nüshası diğer nüshalardan birkaç adım öne çıkarak ayrılır.

Bir tekkeye hem de adı Yunus Emre olan bir tekkeye ait tek nüsha!

Yunus Emre divanlarının birçoğu bir şahıs ya da kütüphane koleksiyonu içinde iken, Karaman Nüshası, Karaman’daki Yunus Emre Tekkesi’ne aittir. Tekkeye ait en eski resmi kayıt 1474’e tarihli vakfiyedir. O zamanki adı ile Larende olan Karaman’ın Osmanlı’ya geçişinde düzenlenen vakfiye başlığı şöyledir:

Larende’de Kirişçi Baba adıyla meşhur İsmail oğlu Yunus Emre Tekkesi vakfiyesi.

1474 tarihi iki yönden önemlidir. Öncelikle Yunus Emre’ye dair tespit edilebilen en eski ve resmi kayıttır. Bir başka deyişle bu tarihten daha eski Yunus Emre belgesine ulaşılamamıştır. Daha da önemlisi bu tarihle Yunus Emre’nin vefatı arasında sadece 150 yıllık bir zaman farkı var. Yani Karamanoğulları arşivi günümüze gelebilse idi daha eski kayıtlara da ulaşabilecektik. Buradan zaten Selçuklu/Beylikler dönemi mimarisindeki tekkenin Yunus Emre’nin ölümünden hemen sonra kurulduğu düşünülse bile Karaman Nüshası’nın en geç 1350’lerde yazıldığı çok rahat söylenebilir.

Karaman Nüshası, fiziken en sağlam en temiz nüshalardan.

Kitap kapağı deri cilttir. Ön kapak yüzeyine sade bir şemse işlenmiştir. Yan kâğıt sade ve işlemesiz. Yani tezhip yok. Tespit edilebilmiş sayfa yırtığı altıdır. Ancak bir o kadar daha sayfa yırtılmış kopmuş olabilir. Sağlamlığı açısından bakıldığında sayfaların yüzyıllarca çok iyi ve temizce korunduğu, delik, çürüme, köşelerden eskime, aşınma gibi birçok tahribattan uzak kaldığı anlaşılmaktadır.

Diğer nüshalardan Karaman Nüshası’nı ayıran çok önemli özelliği de eserin mimarisi!

Yani kitabın düzenlenişi şiir sıralaması; Yunus Emre’nin olgunluk ve gelişim aşamalarına uygun tasarlanmış. Her ne kadar Risâletü’n-Nushiyye ve Divan ayrı ayrı edebi türler olsa da Karaman Nüshası, tek eser tek kitap anlayışı ve yapısındadır. Zaten divanın dibacesi de kitabın yani Risâletü’n-Nushiyye’nin başındadır. Arada söyleyelim; Karaman Nüshası dışında hiçbir eski Yunus Divanı nüshasında dibace yani giriş bölümü yoktur. İlginçtir, Risâletü’n-Nushiyye ve divan eserde bölünmeden devam eder. Risâletü’n-Nushiyye, 51b sayfasının tam yarısında biter ama sayfa atlamadan kalan yerden divan başlar.

Yine çok çok ilginçtir Karaman Nüshası’nda ilk şiiri Seyrusülûk’tur. Daha sonraki şiirler “el-hüsniyât” başlığı altında sıralanmıştır. Karaman Nüshası’nın Risâletü’n-Nushiyye, divan, divan içinde önce seyrusülûk daha sonra diğer şiirler biçiminde sıralanması Yunus Emre’nin öz düşüncesine ve tasavvufî anlamda bir insanın olgunlaşma aşamalarına çok uygundur. Çünkü Risâletü’n-Nushiyye, sıradan bir ahlaki öğütler kitabı olmanın ötesinde bekâbillâh seviyesinde Allah’a ulaşacak bir gönülün inşa edildiği bir eserdir. Devamında divanın seyrusüluk şiiri ile başlaması; nefsinden arınmış ruhun manevi yolculuğa hazır olduğu anlamına gelmektedir. Güzellikler anlamındaki el-Hüsniyât başlığı altında toplanan şiirler, manevi aşamalara uygun ama kabaca sıralamada “zevk, cezbe, muhabbet, tecelli, fenâfillâh, bekabillâh, vahdet-i vücûd” vb. iç içe geçmiş birçok kavram, terim ve düşüncelerle sarmallanmıştır. Karaman Nüshası’nın ölüm temalı bir şiir ile son bulması da eserin olgunluk aşamalarına uygun tasarlandığı görüşüne ayrıca kanıttır.

En sağlam Yunus divanlarından Fatih Nüshası ise ayrı eser ayrı kitapmışçasına Risâletü’n-Nushiyye ve Divan serlevhalarla yeni sayfalardan başlatılır. Sonuçta Risâletü’n-Nushiyye bir mesnevi olduğu için ayrı bir eser gibi düşünülmüştür. Fatih Nüshası’nın divan bölümündeki şiir dizilimi de Arap alfabesinde kafiyelerin son harfine göredir. Yani kafiyesinin son harfi “elif” olan şiirler ilk başta, kafiyesinin son harfi “mim, nun, ye” olan şiirler en sondadır. Fatih Nüshasının bu mimarisi Yunus’un hayat görüşünden çok 16. yy Klasik Divan Edebiyatı anlayışının esere bir müdahalesi, redaktesidir. Dönem anlayışı, divanı, kendi formlarına uydurarak bir standart getirmek istemiştir.  Bize göre Yunus Emre divanı, Karaman Nüshası’ndaki yapıda düzenlediğinden Fatih Nüshası’nda esere müstensih tarafından bir dış müdahalede bulunularak şekli de özü de değiştirilmiştir. Yunus Emre iki eser vermek isteseydi; bunu baştan yapar ve Risâletü’n-Nushiyye ve divanı iki ayrı kitap olarak hazırlardı. Ayrıca salt edebi eser vermek endişesiyle söylemek isteseydi şiirlerini de mesnevi, gazel ve kaside başta divan edebiyatının nazım türlerine uyar özellikte yazardı.  Anlaşılıyor ki Fatih Nüshası örneğinde olduğu gibi diğer yüzyıllarda müstensihler, Yunus Emre divanı nüshalarına kendi dönemlerinin anlayışına göre bir standart getirmek istemiştir.

Karaman Nüshası; yazısı ile en eski nüshadır. Selçuklu nesihi ile yazılmıştır.

13.-14. yy Selçuklu eserleriyle yapılan karşılaştırmalarla Karaman Nüshası’nın 14. yy’ın hemen başında yazıldığı görülmüştür. Selçuklu nesihi ile yazılmış başka bir nüsha tespit edilememiştir. Karaman Nüshası’na en yakın nüsha olan Fatih Nüshası’nın yazısı gelişmiş Osmanlı nesihidir. Muhtemelen Şeyh Hamdullah hattında yani 1500’lü yılların hemen başında ya da öncesinde yazılmıştır.

Risâletü’n-Nushiyye’nin telif tarihi, Karaman Nüshası’nda H 700 M 1300’dür.

Karaman Nüshası’nda ilgili beyit şöyledir:

Ki târih dahı yidi yüzdeyidi

Yûnus cânı bu yolda fidi yidi

Çoğu nüshada bu tarih H 707 M 1307’dir.

“Söze târih yidi yüz yidi-y-idi” (Fatih Nüshası) (Resim 23)

“Tarih dahı yidi yüzde yidi idi” (Yahya Efendi ve Nuru Osmaniye Nüshalarında)

Karaman Nüshası; 13-14. yy Anadolu Türkçesinin özelliklerini taşımaktadır.

Risâletü’n-Nushiyye’nin ilk beytinin kafiyeli kelimeleri; “eyliyidi” ve “söyliyidi” olarak yazılmıştır. Bu kelimeler, geçmiş zaman kipi olan “y-idi” eki ile bitirilmiştir.

Ol bâdişâh-ı kadîm dilerdi bir hikmet eyliyidi

Toprag u od u su u yil ana söyliyidi

Fatih ve Yahya Efendi Nüshalarında ise bu ek günümüzde de kullandığımız gibi “–di” ekidir.

Padişahun hikmeti gör neyledi

Od u su toprag u yile söyledi

Fatih Nüshası

Ol pâdişâh-ı kadîm diledi bir hikmet eyledi

Toprag u od u su u yili kudretinden söyledi

Yahya Efendi Nüshası

Karaman Nüshası ile diğer nüshalar arasında en önemli farklardan biri de imladır.

Karaman Nüshası’nda Karahanlı Türkçesi’nin etkisi ile “a-e” sesi karşılığı olarak “elif” kullanılan örnekler vardır. Mesela “dahı” kelimesinde, “dal” harfine “a” sesi vermek için “dal”dan sonra “elif” harfi getirilmiştir. Bir başka özellik ise Uygurcanın etkisi ile “p, ç” harfleri ile yazılan kelimeler bazen “p, ç” ile bazen de “b, c” ile yazılmıştır. Padişah: badişah; üç; üc gibi. Diğer nüshalarda Karahanlı Türkçesi’nin etkisi tamamen kaybolmuştur.

Karaman Nüshası’nın imlasında sesli harfleri karşılamak için hareke kullanılmıştır. İstanbul merkezli gelişen Türkçe ile yazılan nüshalarda ise sesli harfleri karşılamak için “elif, ya ve vav” harflerinin kullanıldığı örnekler artmıştır. Bu açıklamaya en iyi örnek “yedi” sayısının imlasında vardır. Karaman Nüshası’nda “yedi” kelimesi, Göktürk döneminden geldiği gibi harekelerle “yidi” olarak yazılıdır. Fatih Nüshası başta olmak üzere çoğu nüshada aynı kelimede “i” sesi için “ya” harfi kullanılmıştır.

Yedi kelimesinden örnekle bir diğer özellik de Karaman Nüshası’nın arkaik özelliğidir. Yedi kelimesi, Karaman Nüshası’nda Göktürkçeden geldiği gibi yiti-yidi biçimindedir. Aynı kelimde Fatih Nüshası’nda günümüz telaffuzunda olduğu gibi “yedi”dir.

Çok önemli farklardan biri de Risâletü’n-Nushiyye Karaman Nüshası’nın anlatımındadır.

Diğer nüshalara göre Karaman Nüshası’nda anlatım derin ve çok güçlüdür. Aşağıda Risâletü’n-Nushiyye’den verilen örnek bu görüşü çok iyi açıklamaktadır.

Pâdişâh hikmeti kadîmden idi

Bu birkaç şerh sözin Âdem’denidi (Karaman Nüshası, 2b/4)

Çü şâhun hikmeti akdemden idi

Bu birkaç söze şerh Adem’den idi (Fatih Nüshası, 5b)

Bu iki beyit aynı kökten gelen ayrı kalıplarda iki kelimeyle yazılmıştır. Fark edilmeyebilir ancak aradaki anlam farkı büyüktür. Karaman Nüshası’ndaki “kadîm” kelimesi, “ezel ve ebed” yani “zamansızlık” anlamında Allah’ın ezel ve ebed sıfatına doğrudan atıf yaparken Fatih Nüshası’ndaki “akdem” kelimesi maalesef göreceli bir vakte göre “önce, eski ve daha eski” anlamında yaşanılan bir zamanı kast eder. Bu şekilde büyük anlam farklılıkları meydana getiren örnekler çoktur.

Divanın bazı sayfalarında ekleme veya üstü çizili beyitler, mısralar ya da kelimeler var!

Çok çok ilginçtir, Karaman Nüshası’nın bazı sayfalarında satır aralarına ve derkenara eklenmiş beyit, mısra ya da kelimeler var. Bu ekleme metinlerin bir kısmı eser yazısından ayrı olarak talik hattındadır. Bir de eser ile yazısının kalemiyle çıkmış ekleme yazılar var. Bu ekleme metinler şöyle:

Sayfa 56b’deki şiirin yedinci beyit birinci mısrasındaki “Hak” kelimesi, derkenara yazılmış. Mısrada uygun yerinin ise “kelâmını” kelimesinden önce olduğu ancak unutulduğundan ve uygun boşluk olmadığından derkenara alındığı anlaşılmıştır. Buna göre doğrusu “Hak toksan bin kelâmını söyleşicek habîbile” olmalıdır. Sayfa 71b’de sağ üst kenara dik yazılmış “Dört kişidür yoldaşum vefâdarum râzdâşum” mısraı var. Üstelik bu mısraın en üstteki beyte ait olduğu noktalarla götürülerek gösterilmiş. Sayfa 85a’da, “Gevherden bog çıkardı bogından gök yaratdı” mısraın “bog çıkardı” kelimeleri üst satır boşluğuna dik olarak yazılmış. Üstelik yerinin “Gevherden” kelimesinden sonra olduğu “uzun bir çizgi çizilerek” gösterilmiş. 92b sayfasındaki “Sen virdün bana cânı ‘Azrâyil’e bildürdün” mısraının “Sen virdün” kelimeleri mısraa dik yazılmış. Bu ekleme de sonradan ekleme anlamına gelmektedir. 166b’deki “Yedi gögi yedi yiri tagları denizleri/Uçmag’ıla Tamu’yı cümle vücûdda bulduk” beyti, derkenara dik yazılmış. 172b’de “Uçurmadın cân kuşını gel ikrâr it erenlere” mısraı derkenara dik yazılmış. Aynı sayfadaki “Bu dünyâyı elden bırak âhirete eyle yarak” mısraındaki “dünyayı” kelimesi satıra dik yazılmış. 183b’de “Biçâre bülbülem dost bahçesinde/Varam virem haber şol yâre karşu” beyti derkenara dik yazılmış. 187a’da “Eger sabır kılarısam gönlüm karar kılmaz benüm” mısraında “karar” kelimesi derkenara yazılmış. 203b’de “Namaz kılan âdemler tehi kalası degül/Ol pâdişâh dergâhında kimseyi mahrum eylemez” beyti derkenara dik yukarı yönlü yazılmış.

Karaman Nüshası’nda derkenar edilen beyit, mısra ya da kelimeler pek müstensih işine benzemiyor. Çünkü müstensih hata yapmayacak biçimde eseri çoğaltır. Kaldı ki, yazma eserlerde çoğunlukla aherli kâğıt kullanıldığından hatalı yazılar silinip doğrusu yazılabilir. Ama Karaman Nüshası’nda üstü çizilen ya da derkenar edilen beyit, mısra ya da kelimeler kitap bittikten sonra aynı kalemle eklenmiş yazılar. Günümüzdeki söylenişiyle sahibinin eseri son gözden geçirme notları bunlar.

Karaman Nüshası Yunus Emre’nin ruhuna uygun sadelikte!

Bu görüşü destekleyecek bir diğer özellik de Karaman Nüshası’nın son derece sade bir kitap oluşudur. Cildi sade, serlevhası sade, yazısı sade, sayfa düzeni ve yazı basit. Zaten de Yunus’un divanının altın varaklı tezhipli olması düşünülemez. Ömrü boyunca öze önem veren ve alçak gönüllü sade bir hayatı olan Yunus Emre; hayat görüşlerine aykırı şeklen yaldızlı ışıltılı bir eser bırakamazdı. Hem de bulunduğu hayat çevresi de öyle seçkin bir zümreden oluşmuyordu. Eğer seçkin bir zümre düşünse Mevlâna gibi olur; böylece hem hayatına hem de eserlerine dair kitaplar yazılırdı.

Karaman Nüshası’nın 14. yy nüshası olduğu Fuat Köprülü, İbrahim Hakkı Konyalı, Şehabettin Tekindağ, Cahit Öztelli gibi birçok ilim adamı tarafından teyit edilmiştir. Kitabi, mimari, hat, dil, içerik özellikleri ile Yunus Emre Tekkesi’ne ait bir eser oluşunun tamamı toplu değerlendirildiğinde en eski nüsha olduğunda şüphe yoktur.
Yayınlamadığım son araştırmama göre nüshalarda olsa bile Yunus Emre divanı sözlüklerine girmemiş, elliyi aşkın arkaik kelime Karaman Nüshası’nda tespit edilmiştir. Bize göre özgün en doğru en eski nüsha sorunu bitmiştir.

Özgün metin içn bakınız:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder