03/01/2019

Evliya Çelebi’nin Yunus Emre Notunda Dikkatlerden Kaçan Ayrıntılar

Evliya Çelebi’nin Yunus Emre Notu ve Dikkatlerden Kaçan Ayrıntılar


Uzun ve süslü cümlelerin sahibi nesirci diye hafife alınırdı. Hatta bu hafife alma 40 ve 50’li yıllarda Milli Eğitim’in ders kitaplarında geçerdi. O ifadeleri kullananlar bu dünyadan göçtü, gitti. Ne adları kaldı ne sanları.

Ama Evliya Çelebi adı, inadına yükseldi. Doğumunun 400. yılında dünyada ve Türkiye’de birçok etkinlikle anıldı. UNESCO, 2011 yılını Evliya Çelebi yılı ilan etti. Avrupa Birliği, Evliya Çelebi’yi, 2011 yılında birçok etkinlik ile andı. Türkiye’de Evliya Çelebi adına sergiden sempozyuma birçok etkinlik yapıldı.

10 cilt tutan gezi notu ile Evliya Çelebi, Osmanlı ülkesinin sır odası gibi. Gittiği, gezdiği yerleri, insanlarını ve mekânlarını gördüğü biçimde ama kendi üslubuyla yazmış. Kendisinden önce Osmanlı’nın sivil hayatına hiç bu kadar temas edilmemişti. Evliya Çelebi’den sonra da!..

Bugün Evliya Çelebi’nin gezdiği gördüğü şehirlere ait verdiği bilgiler, arşiv belgesi niteliğinde. Çünkü döneminin kültürünü yazmış. Keşke 10 cilt değil 100 cilt yazabilseydi. Eğer Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sini tarihten çıkarırsanız Osmanlı sivil hayatına dair sadece yabancı seyyahların kitapları kalır.

Seyahatname’nin verdiği sıra dışı bilgilerden biri de Yunus Emre’yle ilgili olandır.

Avrupa’dan İran’a, Kafkasya’dan Mısır’a birçok yeri gezen Evliya Çelebi, 10 cilt içerisinde bir yerde Yunus Emre’den söz eder. Doğrusu Evliya Çelebi’nin verdiği Yunus Emre bilgisinden çoğunluğun da haberi yok.

H 1081 M 1670 yılında İstanbul’dan çıkan Evliya Çelebi’nin yolu H 1082 M 1671’de Larende (Karaman)’ye uğrar. Şehri üç gün boyunca gezer. Başta kale olmak üzere birçok tarihi eseri inceler ve kitabelerini okuyarak Seyahatname’ye kayıtlarını alır. Ayrıca yerel halk ve sosyal hayat gözlemlerini de ihmal etmez. Ve şehir incelemeleri sırasında Yunus Emre’nin türbesini de ziyaret ederek şu notu kaydeder:

“Ve Kirişçibaba Camii’nde Yunus Emrem Hazretleri merkadi, Türkîce tasavvufane ebyat eş’ar ilahiyatı meşhuru afaktır. Ve bunlardan maada nice bin kibâr-ı evliyâullahlar vardır. Ve binden mütecaviz kibâr-ı evliyâullâhların âsitânesine bu âsi yüzüm sürüb ruhâniyyetlerinden istimdâd taleb etdük….” Seyahatname, Anadolu Suriye Hicaz, MEV, C 9 İstanbul 1935, s. 315

Bu not gibi ayrıntıları da gözlerden ve dikkatlerden kaçmış. İbrahim Hakkı Konyalı, Hulusi Güngör ve Cahit Öztelli, Fuat Köprülü başta olmak üzere birçok ulusal yazar ve araştırmacı, bu notu bilmesine rağmen ayrıntısındaki tespitleri fark edemedi.

Kirişçi Baba Camii’nde Yunus Emrem Hazretlerinin mezarı, tasavvufane Türkçe beyit ve ilahi şiirleri ile şöhreti yaygındır, biçiminde çevrilebilen notun her bir kelimesi Evliya Çelebi tarafından son derece bilinçli ve özenli seçilmiş.

Özellikle ebyât eş’âr ilâhiyât kelimelerini niçin kullandığı üzerinde hiç durulmadı. Çünkü bu kelimelerin özel olduğunun farkına varılamadı.

Risâletü’n-Nushiyye’nin Evliya Çelebi’deki adı Ebyât!

Çünkü Risâletü’n-Nushiyye, 600’e yakın beyit ile yazılmış ve mesnevi türünde bir şiirdir. Mesneviler ikilik düzende yazılan uzun şiirlerdir. Ebyât da beyitler daha Türkçesiyle ikilikler demektir. Risâletü’n-Nushiyye, klasik bir mesnevinin sahip olduğu tevhit, nat, münacaat, sebeb-i telif, miraciye, hatime gibi bölümlerine sahip değildir. Bir başka deyişle dibace ve agaz-ı destan (asıl konu) bölümlerinden oluşmuştur. Ama vezin, kafiye ve beyit uzunluğu bakımından bir mesnevidir.

Peki Evliya Çelebi niçin mesnevi değil de ebyât diye niteledi, Risâletü’n-Nushiyye’yi. 20. yya kadar Risâletü’n-Nushiyye’nin ne adı vardı ne kendisi. Biçim özellikleriyle klasik bir mesneviyi karşılamadığından ve Yunus Emre’de bu şiirine özel bir ad vermediğinden Risâletü’n-Nushiyye, nasıl bir şiirdir anlaşılamadı. Konuya aşinaların bileceği üzere bilimsel olarak Yunus’un bu şiirinin bir mesnevi olduğunu tarihte ilk tespit eden Fuat Köprülü’dür. Ve Abdülbaki Gölpınarlı da Fatih Nüshası’nda şiirinin bitimindeki “temmetu hazihi risâletü’n-nushiyye” notuna dayanarak Yunus’un mesnevisine Risâletü’n-Nushiyye adını verip Risâlat al-Nushiyye ve Divan (1965) adlı eserinde de bu adı ilk kullanan kişi olmuştur.

Buradan bakınca aslında Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi olduğunu tarihte ilk tespit eden kişi Evliya Çelebi’dir. Çünkü Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi olduğunun farkına varıp ancak  tespit eden Türk Edebiyatı’nde İlk Mutasavvıflar (1919) adlı eserinde Fuat Köprülü’den 250 yıl önce Evliya Çelebi, Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi olduğunu ilk tespit eden kişidir. Yunus’un diğer şiirlerinden farklılığını görerek kısa ve öz kapsayacak biçimde Risâletü’n-Nushiyye’ye “ebyat” adını vermiştir. Bu bakımdan da Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi türü olduğunu tarihte ilk söyleyen kişinin Evliya Çelebi olduğu çok açıktır.

Evliya Çelebi’nin Yunus’un şiirlerine dair bir diğer nitelemesi de ilâhî şiirler anlamındaki “eş’âr ilâhiyât”dır. Yunus Emre’nin şiirlerine ait sorunlardan biri de zaten şiirlerinin ne olduğudur. Divandaki şiirlerin hiç birinin adları da türleri de belli değil. Klasik divan şiirlerinin hiçbiriyle örtüşmezler. Belki şiir uzunluğu bakımından iki şiiri kasideye benzeyebilir. İki şiiri de şathiye özelliğindedir. Şiirlerinin çoğunluğu 5-15 beyit uzunluğunda gazelimsidir.

Ve günümüzde Yunus Emre’nin şiirleri artık ilahi türü olarak kabul görmüştür.

Oysa beyitler anlamındaki ebyât ve şiirler anlamındaki eş’âr kelimeleri, Yunus Emre’nin eserlerini en iyi açıklayan kelimelerdir.

Şimdi bu duruma bir müdâhale gerek. Ne Evliyâ Çelebi cahil ne de ta o zamanlar Yunus Emre tartışması var. Yunus Emre tartışmaları 1940’lardan sonra başlıyor.

Evliya Çelebi Karaman’a 1672 yılında geldi, gezdi, gördü, yazdı, gitti. Halk dedi ki, burası Yunus Emre Camisi ve yanındadki de türbesi. Evliya Çelebi de halkın verdiği bilgiye göre burasını sorgusuz sualsiz kaydetti gitti. Hem Evliya Çelebi’den önce tam 200 yıl sonra Yunus’un ölümünden 150 yıl sonra Osmanlı burasını aynı bilgilerle “Vakf-ı Zâviye-i Yunus Emre ibn-i İsmail el-meşhur bi Kirişçi Baba der nefs-i Larende” biçiminde resmi kayıtlarına almış. Bir sonraki konu bu bilgi üzerine zaten.

Şimdi burası daha önemli.

Dikkat buyurun.

Yunus Emre hakkında verdiği bilgilerin içeriği net, niteliği yüksektir.

Yani; boş, kuru, asılsız, rivayetten ve hikâyeden bir bilgi vermemiştir.

Buyrun!

Mekân bilgisi: “Kirişçi Baba Camii ve mezarı!” Arşiv belgeleri ile uyumlu ve destekleyici bilgi.

Kişi bilgisi: “Yunus Emrem Hazretleri!” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.

Kişinin özellikleri: “Tasavvuf ehli!” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.

Kişinin eserleri: “Türkçe ve tasavvufane ilahi şiir ve beyitler!” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.

Kişinin tanınırlığı: “Türkçe ve tasavvuf üslûbunda ilahi şiir ve beyitleri ile yaygın şöhret kazanmıştır.” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.

Kanaat o dur ki, iki önemli sonuç daha vardır:

Evliya Çelebi’nin önceden öğrendiği Yunus Emre bilgisi ile Karaman’da halktan öğrendiği bilgi yüzde yüz örtüşmüştür.

Yani Evliya Çelebi ile Karaman halkının Yunus Emre bilgisi arasında çelişki olsa Evliya Çelebi bunu “Halk burada farklı bir Yunus Emre’den bahsediyor.” diye not edebilirdi.

Daha bitmedi. Evliya Çelebi asıl bombayı nerede patlatıyor, bir bakın!

Ebyat”, Arapça beyitin çoğulu olup “beyitler” anlamına gelmektedir. Evliyâ Çelebi, “ebyât” adlandırması/tanımlaması/nitelemesi ile “Risâletü’n-Nushiyye”yi kastetmştir. Risâletü’n-Nushiyye bir mesnevidir ve tamamen iki dizeli yani beyit düzeninde yazılmıştır. Mesnevi konusunu merak edenler, kaynaklardan ayrıntılı bakabilir.

Bunları niçin söyledik? Yunus Emre’nin iki eserinden Risâletü’n-Nushiyye’yi, Fuat Köprülü ta 1919 yılında tespit edebilmişken Evliya Çelebi aslında 350 yıl önce bunu biliyormuş. O yüzden tarihe bir not düşelim. Risâletü’n-Nushiyye’yi tarihte ilk tespit eden kişi Fuat Köprülü değil Evliya Çelebi’dir.

Gelelim Evliya Çelebi’nin kullandığı ikinci terime; eş’âr-ı ilâhiyât!

Eş’âr-ı ilâhiyât, ilâhî şiirler demektir. Yunus Emre’nin en eski yazma divan nüshalarında şiirleri için ilâhiyât ya da gazeliyât adlandırılması yapılmıştır. Bugün Yunus Emre’nin şiirleri için ilâhî adı tam bir uzlaşma ile kabul edilmekte ve kullanılmaktadır.

Görüldüğü üzere Evliya Çelebi’nin Yunus Emre hakkında kullandığı her kelime; net, sağlam ve dolu dolu bilgidir…

Bu yazı dünyabizim'de yayınlanmıştır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder