Evliya Çelebi’nin Yunus Emre
Notu ve Dikkatlerden Kaçan Ayrıntılar
Uzun ve süslü cümlelerin sahibi nesirci diye hafife alınırdı. Hatta bu hafife alma 40 ve 50’li yıllarda Milli Eğitim’in ders kitaplarında geçerdi. O ifadeleri kullananlar bu dünyadan göçtü, gitti. Ne adları kaldı ne sanları.
Ama Evliya
Çelebi adı, inadına yükseldi. Doğumunun 400. yılında dünyada ve Türkiye’de
birçok etkinlikle anıldı. UNESCO, 2011 yılını Evliya Çelebi yılı ilan etti.
Avrupa Birliği, Evliya Çelebi’yi, 2011 yılında birçok etkinlik ile andı.
Türkiye’de Evliya Çelebi adına sergiden sempozyuma birçok etkinlik yapıldı.
10 cilt tutan
gezi notu ile Evliya Çelebi, Osmanlı ülkesinin sır odası gibi. Gittiği, gezdiği
yerleri, insanlarını ve mekânlarını gördüğü biçimde ama kendi üslubuyla yazmış.
Kendisinden önce Osmanlı’nın sivil
hayatına hiç bu kadar temas edilmemişti. Evliya Çelebi’den sonra da!..
Bugün Evliya Çelebi’nin gezdiği gördüğü
şehirlere ait verdiği bilgiler, arşiv belgesi niteliğinde. Çünkü döneminin
kültürünü yazmış. Keşke 10 cilt değil 100 cilt yazabilseydi. Eğer Evliya
Çelebi’nin Seyahatnâme’sini tarihten çıkarırsanız Osmanlı sivil hayatına dair
sadece yabancı seyyahların kitapları kalır.
Seyahatname’nin
verdiği sıra dışı bilgilerden biri de Yunus Emre’yle ilgili olandır.
Avrupa’dan
İran’a, Kafkasya’dan Mısır’a birçok yeri gezen Evliya Çelebi, 10 cilt
içerisinde bir yerde Yunus Emre’den söz eder. Doğrusu Evliya Çelebi’nin verdiği
Yunus Emre bilgisinden çoğunluğun da haberi yok.
H 1081 M 1670
yılında İstanbul’dan çıkan Evliya Çelebi’nin yolu H 1082 M 1671’de Larende
(Karaman)’ye uğrar. Şehri üç gün boyunca gezer. Başta kale olmak üzere birçok
tarihi eseri inceler ve kitabelerini okuyarak Seyahatname’ye kayıtlarını alır.
Ayrıca yerel halk ve sosyal hayat gözlemlerini de ihmal etmez. Ve şehir
incelemeleri sırasında Yunus Emre’nin türbesini de ziyaret ederek şu notu
kaydeder:
“Ve Kirişçibaba Camii’nde Yunus Emrem
Hazretleri merkadi, Türkîce tasavvufane ebyat eş’ar ilahiyatı meşhuru afaktır.
Ve bunlardan maada nice bin kibâr-ı evliyâullahlar vardır. Ve binden mütecaviz
kibâr-ı evliyâullâhların âsitânesine bu âsi yüzüm sürüb ruhâniyyetlerinden
istimdâd taleb etdük….” Seyahatname, Anadolu Suriye Hicaz, MEV, C 9 İstanbul
1935, s. 315
Bu not gibi
ayrıntıları da gözlerden ve dikkatlerden kaçmış. İbrahim Hakkı Konyalı, Hulusi
Güngör ve Cahit Öztelli, Fuat Köprülü başta olmak üzere birçok ulusal yazar ve
araştırmacı, bu notu bilmesine rağmen ayrıntısındaki tespitleri fark edemedi.
Kirişçi Baba
Camii’nde Yunus Emrem Hazretlerinin mezarı, tasavvufane Türkçe beyit ve ilahi
şiirleri ile şöhreti yaygındır, biçiminde çevrilebilen notun her bir kelimesi
Evliya Çelebi tarafından son derece bilinçli ve özenli seçilmiş.
Özellikle ebyât
eş’âr ilâhiyât kelimelerini niçin kullandığı üzerinde hiç durulmadı. Çünkü
bu kelimelerin özel olduğunun farkına varılamadı.
Risâletü’n-Nushiyye’nin
Evliya Çelebi’deki adı Ebyât!
Çünkü
Risâletü’n-Nushiyye, 600’e yakın beyit ile yazılmış ve mesnevi türünde bir
şiirdir. Mesneviler ikilik düzende yazılan uzun şiirlerdir. Ebyât da beyitler
daha Türkçesiyle ikilikler demektir. Risâletü’n-Nushiyye, klasik bir mesnevinin
sahip olduğu tevhit, nat, münacaat, sebeb-i telif, miraciye, hatime gibi
bölümlerine sahip değildir. Bir başka deyişle dibace ve agaz-ı destan (asıl
konu) bölümlerinden oluşmuştur. Ama vezin, kafiye ve beyit uzunluğu bakımından
bir mesnevidir.
Peki Evliya
Çelebi niçin mesnevi değil de ebyât diye niteledi, Risâletü’n-Nushiyye’yi. 20.
yya kadar Risâletü’n-Nushiyye’nin ne adı vardı ne kendisi. Biçim özellikleriyle
klasik bir mesneviyi karşılamadığından ve Yunus Emre’de bu şiirine özel bir ad
vermediğinden Risâletü’n-Nushiyye, nasıl bir şiirdir anlaşılamadı. Konuya
aşinaların bileceği üzere bilimsel olarak Yunus’un bu şiirinin bir mesnevi
olduğunu tarihte ilk tespit eden Fuat Köprülü’dür. Ve Abdülbaki Gölpınarlı da
Fatih Nüshası’nda şiirinin bitimindeki “temmetu hazihi risâletü’n-nushiyye”
notuna dayanarak Yunus’un mesnevisine Risâletü’n-Nushiyye adını verip Risâlat
al-Nushiyye ve Divan (1965) adlı eserinde de bu adı ilk kullanan kişi olmuştur.
Buradan
bakınca aslında Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi olduğunu tarihte ilk tespit
eden kişi Evliya Çelebi’dir. Çünkü Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi
olduğunun farkına varıp ancak tespit
eden Türk Edebiyatı’nde İlk Mutasavvıflar (1919) adlı eserinde Fuat Köprülü’den
250 yıl önce Evliya Çelebi, Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi olduğunu ilk
tespit eden kişidir. Yunus’un diğer şiirlerinden farklılığını görerek kısa ve
öz kapsayacak biçimde Risâletü’n-Nushiyye’ye “ebyat” adını vermiştir. Bu
bakımdan da Risâletü’n-Nushiyye’nin bir mesnevi türü olduğunu tarihte ilk
söyleyen kişinin Evliya Çelebi olduğu çok açıktır.
Evliya
Çelebi’nin Yunus’un şiirlerine dair bir diğer nitelemesi de ilâhî şiirler anlamındaki
“eş’âr ilâhiyât”dır. Yunus Emre’nin şiirlerine ait sorunlardan biri de zaten
şiirlerinin ne olduğudur. Divandaki şiirlerin hiç birinin adları da türleri de
belli değil. Klasik divan şiirlerinin hiçbiriyle örtüşmezler. Belki şiir
uzunluğu bakımından iki şiiri kasideye benzeyebilir. İki şiiri de şathiye
özelliğindedir. Şiirlerinin çoğunluğu 5-15 beyit uzunluğunda gazelimsidir.
Ve günümüzde Yunus
Emre’nin şiirleri artık ilahi türü olarak kabul görmüştür.
Oysa beyitler
anlamındaki ebyât ve şiirler anlamındaki eş’âr kelimeleri, Yunus Emre’nin
eserlerini en iyi açıklayan kelimelerdir.
Şimdi bu
duruma bir müdâhale gerek. Ne Evliyâ Çelebi cahil ne de ta o zamanlar Yunus
Emre tartışması var. Yunus Emre tartışmaları 1940’lardan sonra başlıyor.
Evliya Çelebi
Karaman’a 1672 yılında geldi, gezdi, gördü, yazdı, gitti. Halk dedi ki, burası
Yunus Emre Camisi ve yanındadki de türbesi. Evliya Çelebi de halkın verdiği
bilgiye göre burasını sorgusuz sualsiz kaydetti gitti. Hem Evliya Çelebi’den
önce tam 200 yıl sonra Yunus’un ölümünden 150 yıl sonra Osmanlı burasını aynı
bilgilerle “Vakf-ı Zâviye-i Yunus Emre ibn-i İsmail el-meşhur bi Kirişçi Baba
der nefs-i Larende” biçiminde resmi kayıtlarına almış. Bir sonraki konu bu
bilgi üzerine zaten.
Şimdi burası
daha önemli.
Dikkat buyurun.
Yunus Emre
hakkında verdiği bilgilerin içeriği net, niteliği yüksektir.
Yani; boş,
kuru, asılsız, rivayetten ve hikâyeden bir bilgi vermemiştir.
Buyrun!
Mekân
bilgisi: “Kirişçi Baba Camii ve mezarı!” Arşiv belgeleri ile uyumlu ve
destekleyici bilgi.
Kişi bilgisi:
“Yunus Emrem Hazretleri!” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.
Kişinin
özellikleri: “Tasavvuf ehli!” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.
Kişinin
eserleri: “Türkçe ve tasavvufane ilahi şiir ve beyitler!” Tüm kaynaklar ile
uyumlu ve destekleyici bilgi.
Kişinin
tanınırlığı: “Türkçe ve tasavvuf üslûbunda ilahi şiir ve beyitleri ile yaygın
şöhret kazanmıştır.” Tüm kaynaklar ile uyumlu ve destekleyici bilgi.
Kanaat o dur
ki, iki önemli sonuç daha vardır:
Evliya Çelebi’nin önceden
öğrendiği Yunus Emre
bilgisi ile Karaman’da halktan öğrendiği bilgi
yüzde yüz örtüşmüştür.
Yani Evliya
Çelebi ile Karaman halkının Yunus Emre bilgisi arasında çelişki olsa Evliya
Çelebi bunu “Halk burada farklı bir Yunus Emre’den bahsediyor.” diye not
edebilirdi.
Daha bitmedi.
Evliya Çelebi asıl bombayı nerede patlatıyor, bir bakın!
“Ebyat”, Arapça beyitin çoğulu olup
“beyitler” anlamına gelmektedir. Evliyâ Çelebi, “ebyât”
adlandırması/tanımlaması/nitelemesi ile “Risâletü’n-Nushiyye”yi
kastetmştir. Risâletü’n-Nushiyye bir mesnevidir ve tamamen iki dizeli yani
beyit düzeninde yazılmıştır. Mesnevi konusunu merak edenler, kaynaklardan
ayrıntılı bakabilir.
Bunları niçin
söyledik? Yunus Emre’nin iki eserinden Risâletü’n-Nushiyye’yi, Fuat Köprülü ta
1919 yılında tespit edebilmişken Evliya Çelebi aslında 350 yıl önce bunu
biliyormuş. O yüzden tarihe bir not düşelim. Risâletü’n-Nushiyye’yi tarihte ilk
tespit eden kişi Fuat Köprülü değil Evliya Çelebi’dir.
Gelelim
Evliya Çelebi’nin kullandığı ikinci terime; eş’âr-ı ilâhiyât!
Eş’âr-ı
ilâhiyât, ilâhî şiirler demektir. Yunus Emre’nin en eski yazma divan
nüshalarında şiirleri için ilâhiyât ya da gazeliyât adlandırılması yapılmıştır.
Bugün Yunus Emre’nin şiirleri için ilâhî adı tam bir uzlaşma ile kabul
edilmekte ve kullanılmaktadır.
Görüldüğü
üzere Evliya Çelebi’nin Yunus Emre
hakkında kullandığı her kelime; net, sağlam ve dolu dolu bilgidir…
Bu yazı dünyabizim'de yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder