11/07/2019

Hasarlı Hayatlar Osman Nuri Koçak

 


Hasarsız hayat mı var ki!

Herkesin hayatında kırılmalar, incinmeler ve sarılmaz büyük yaralar saklı.

Ama bunlar su misali zaman içinde akıp giderken unutulmakta, kaydedilmediği için de yok olmakta.

Osman Nuri Koçak abi de buna bir dur demek için geçen yıldan kolları sıvamış; geçmiş kuşakların yaşadıklarını geleceğe aktarmak için bir hikâye kitabı hazırlamayı amaçlamıştı. İşte o amaç nihayet gerçekleşti.

Dışarıdan sadece olay anlatımı görünen hikayecilik en zor yazı alanlarından biridir. Osman abi ise bu zor alandan kalemini söz ustasına dönüştürerek yüz akı ile çıktı. Ben bu esere hem hikayecilik tekniği hem de okuyucu gözü ile bakmaya çalıştım.

Hikayeciliğin önemli ilkelerinden olan kurgu, sahne oluşturma, karakter canlandırma Osman abi tarafından olağanüstü bir mimariyle gerçekleştirilmiş. Hikayecilikte serim yani olayların açılımı üstesinden gelmesi zor bir konudur. Osman abinin serimi de hikaye tadında. Ne romancılarınki gib aşırı ayrıntıya boğulmuş ne de acemi yazarlarınki üstünkörü olmuş. Olaylar içinde sorun oluşturma, olaya gerilim verme ve kahramanı zor duruma düşürme kuralları Osman Nuri abi tarafından başarıyla uygulanmış. Devamında olaylara ait düğüm oluşturma ve düğüm çözümü yöntemleri de çok doğal ve kendi mecrasında gerçekleşmiş. Hiçbir şekilde yapaylık yok.

Dilin bu kadar doğal olması bu doğallık içinde şiirimsi bir hava verilmesi sadece ehlinin yapabileceği bir yetenektir. “Kanın İzinde” adlı ikinci hikâyenin şu girişi benim bu söylediklerime en güzel örnektir:

“Anaa! Dayımı vurdular.”

“Anaa! Dayım vuruldu.”

Evin büyük oğlu koşarak avluya girdi. Avazının bü­tün gücüyle bağırıyordu.

“Anaa! Dayım vurdular.”

Bu örnekte dikkat çekme, merak ettirme, düşündürme, alegori ve akıcılık gibi birçok bileşen hep bir aradadır. Böyle bir girişi her yazar yapmak ister. Ama bazılarına nasip olur.

İlk öykü olan Bir Liralık Yaşam’da Mükük’le arkadaş olmamak mümkün değil. Onun yaşadığı ezikliği okuyup da hissetmemek için insanın kalbinin taş olması gerekir. Mükük’le başlayan kitap bir solukta bitiveriyor. Çünkü kullanılan dil çok yerli, çok doğal ve üstelik çok akıcı. Hangi hikâye olursa olsun hiçbir bölümünde insan duraksamıyor, ara vermek istemiyor.

Kitabın bir diğer özelliği de tamamen gerçek Karaman hikayelerinden oluşması. Artı, kullanılan dil, metin kalıpları ve şivesel söyleyişler bu yöreden özellikle seçilmiş. Yani kitabın belge niteliği de var.

Şimdi Osman abinin gelecek yıla çıkacak diğer iki kitabına odaklanalım!

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder