Hasarsız hayat mı var ki!
Herkesin hayatında kırılmalar,
incinmeler ve sarılmaz büyük yaralar saklı.
Ama bunlar su misali zaman içinde
akıp giderken unutulmakta, kaydedilmediği için de yok olmakta.
Osman Nuri Koçak abi de buna bir
dur demek için geçen yıldan kolları sıvamış; geçmiş kuşakların yaşadıklarını
geleceğe aktarmak için bir hikâye kitabı hazırlamayı amaçlamıştı. İşte o amaç
nihayet gerçekleşti.
Dışarıdan sadece olay anlatımı
görünen hikayecilik en zor yazı alanlarından biridir. Osman abi ise bu zor
alandan kalemini söz ustasına dönüştürerek yüz akı ile çıktı. Ben bu esere hem
hikayecilik tekniği hem de okuyucu gözü ile bakmaya çalıştım.
Hikayeciliğin önemli ilkelerinden
olan kurgu, sahne oluşturma, karakter canlandırma Osman abi tarafından
olağanüstü bir mimariyle gerçekleştirilmiş. Hikayecilikte serim yani olayların
açılımı üstesinden gelmesi zor bir konudur. Osman abinin serimi de hikaye
tadında. Ne romancılarınki gib aşırı ayrıntıya boğulmuş ne de acemi
yazarlarınki üstünkörü olmuş. Olaylar içinde sorun oluşturma, olaya gerilim
verme ve kahramanı zor duruma düşürme kuralları Osman Nuri abi tarafından başarıyla
uygulanmış. Devamında olaylara ait düğüm oluşturma ve düğüm çözümü yöntemleri
de çok doğal ve kendi mecrasında gerçekleşmiş. Hiçbir şekilde yapaylık yok.
Dilin bu kadar doğal olması bu
doğallık içinde şiirimsi bir hava verilmesi sadece ehlinin yapabileceği bir
yetenektir. “Kanın İzinde” adlı ikinci hikâyenin şu girişi benim bu söylediklerime
en güzel örnektir:
“Anaa!
Dayımı vurdular.”
“Anaa!
Dayım vuruldu.”
Evin
büyük oğlu koşarak avluya girdi. Avazının bütün gücüyle bağırıyordu.
“Anaa! Dayım vurdular.”
Bu örnekte dikkat çekme, merak
ettirme, düşündürme, alegori ve akıcılık gibi birçok bileşen hep bir aradadır.
Böyle bir girişi her yazar yapmak ister. Ama bazılarına nasip olur.
İlk öykü olan Bir Liralık Yaşam’da
Mükük’le arkadaş olmamak mümkün değil. Onun yaşadığı ezikliği okuyup da hissetmemek
için insanın kalbinin taş olması gerekir. Mükük’le başlayan kitap bir solukta
bitiveriyor. Çünkü kullanılan dil çok yerli, çok doğal ve üstelik çok akıcı.
Hangi hikâye olursa olsun hiçbir bölümünde insan duraksamıyor, ara vermek
istemiyor.
Kitabın bir diğer özelliği de
tamamen gerçek Karaman hikayelerinden oluşması. Artı, kullanılan dil, metin
kalıpları ve şivesel söyleyişler bu yöreden özellikle seçilmiş. Yani kitabın
belge niteliği de var.
Şimdi Osman abinin gelecek yıla
çıkacak diğer iki kitabına odaklanalım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder