01/04/2019

HACI BEYLER CAMİİ VE BİLİNMEYENLERİ

 



Hacı Beyler Camii ve Bilinmeyenleri

Yusuf Yıldırım

Önünden geçmedim diyen yalan söyler. İnsan akışının en yoğun olduğu İsmet Paşa ve I. İstasyon Caddesi’nin kesişme noktasında bulunan cami, birçok badireyi atlatarak günümüze geldi. Bu arada camiye ait birçok hatıra ve olay da tarihe gömüldü, gitti. Bir adı bir de kendisi kaldı.

En önemli özelliği, Karamanoğulları döneminde yapılmış en eski tarihli eser olmasıdır. 1246 tarihli Saadettin Ali Mescidi, Selçuklu dönemi olduğu için Karaman’ın en eski tarihli eseridir. Hacı Beyler Camii’nden önce yapılmış eserlerden bir kısmı günümüze gelememiş, gelenlerin ise inşa kitabeleri yoktur.


Gerçek Hacı Beyler!

Nedense üç Hacı Bey birbirine karıştırılır. Selçuklu Sultanı Rükneddin Kılıçaslan’ın görevlisi Hacı Beyler, Karaman Bey’in kardeşlerinden Zeynelhac’ın çocuklarından Hacı Beyler ve camiyi yaptıran Hacı Beyler birbirlerinden ayrı zamanlarda yaşamıştır. Oysa caminin inşa kitabesinde camiyi yaptıran kişinin künyesi çok açıktır.

Taç kapının solundaki küçücük beyaz mermerden inşa kitabesinde künye ve tarih metni; “… el-emîru el-ekberu el-Hâc Begler tekabbelellâhu ihsânehu ahade nuvvâbu sâhibu’l-devletu el-Nasıru seyfe’l-devletu ve’l-dînu fî senete seb’a ve hamsîne ve seb’a miete”  olarak yazılıdır. Türkçesiyle cami, Memluk Sultanı Nasır’ın naibi (beylerbeyi) el-Hâc Begler tarafından H 757 yılında M 1356 yılında yaptırılmıştır. Karamanoğulları, desteklerini almak için Memluklerle iyi ilişkiler kurup himayelerinde adlarına para da bastırmıştır. Bu iyi ilişkilerin hatırasına Memluk Emiri Nasır’ın naibi Hacı Beyler’in Karaman’da bir cami yaptırdığı anlaşılıyor.

Taç kapı üzerinde bir kitabe daha var. Bu kitabe H 902 M 1496 yılına ait. Anlaşıldığına göre de aynı özelliklerdeki taç kapısıyla 1494 tarihli Arapoğlu Camii’nin mimarı, birkaç yıl sonra Hacı Beyler Camii’ni tamir etmiş ya da yeniden yapmış.

İbrahim Hakkı Konyalı’nın araştırmalarına göre caminin izleri vakfiyesi üzerinden sürülebilmekte. Vakfiyede yaptıranın tam adı, Nizamu’l-dîn el-Hâc Begler’dir. Karaman Osmanlı’ya geçince yapılan ilk sayımda “Vakfiye görüldü, tarihi 766 (1365), Larende’de Hacı Beyler Camii” biçiminde kayıt düşülmüş. Demekki cami yapıldıktan dokuz yıl sonra vakfiyesi düzenlenmiş. O zamanki hatibi Mevlana Teberruk, mütevellisi Hadice Hatun’dur. 1501 yılında yapılan tahrir kaydında cami hatibi Mevlana Niyazi Çelebi, mütevellisi Hacı Beyler soyundan Handi Hatun’dur. Aynı kayıtlar 1584 yılında bir kez daha tutulmuştur. Caminin vakıfları arasında Süleyman Bey Hamamı’nın bir kısmı, Gazalpa’da bir hamam, Çeltek hamamı, Veled Bahçesi diye yerler geçer.

Hacı Beyler’in 20. yyda yaşadığı üç önemli kırılma!

Hani başına gelmedik kalmadı, derler ya. Hacı Beyler, akla hayale gelmeyecek üç önemli olayı kısa zaman dilimleri içinde yaşar.


Tam İstasyon Caddesi üstündeydi.

1904 yılında Hicaz Demiryolu Hattı Karaman’dan geçer. O zamanlar tren garından Gazi İlkokuluna kadarki alan tarla ve bahçedir. Ve şehre bir yol çekilmesi kararlaştırılır. Ancak Hacı Beyler Camii, tam yol üstündedir. Alman mühendisler ne yaptı, dersiniz. Yolu kaydırdı, diye düşünenler yanıldı. Cami yerinden kaydırıldı. Daha doğrusu 20-25 m kadar daha geriye yani şimdiki yerine tekrardan monte edildi. Belki caminin kıblesi ile de o zaman oynandı. Bilmeyenler için söyleyelim; Aktekke ile Hacı Beyler’in kıbleleri farklı. Hacı Beyler’in kıblesi 5-10 derece daha güneye bakar.

Hacı Beyler Camii kütüphaneye dönüştürülüyor.

“Ben 1943 yılında bu camii incelerken üstü çökmüş harap bir halde idi.” diyen Konyalı, caminin kütüphaneye dönüştürülmeden önceki son tanığıdır. Bu tanıklığı Talat Duru Fotoğraf Arşivi’nden bir fotoğraf da destekler. Bu fotoğrafta cami tamamen harabedir. Kerpiçten dış duvarları bir tekmelik durumdadır. Uzunlamasına kemerler çıplaktır. Arka duvarlar yıkılmıştır. Ve tahtaları dökülmüş kapı da göstermelik bir bekleyiştedir. Yine Konyalı’nın söylediğine göre caminin kıblesi ve batısı mezarlık idi. Bir de türbe vardı. Şimdi yeller esiyor, yerlerinde.



İkinci kırılma, Hacı Beyler Camii’nin tamir edilerek 1947 yılında kütüphaneye dönüştürülmesiyle gerçekleşir. Kütüphane olunca cami, bambaşka bir mekân olur. Karaman’da günlük yaşamın attığı merkezi yerlerden biri haline gelir. Hem kitabın hem okuyanın çok az ama değerli olduğu 1950’lerde kütüphane bir hazinedir ve insanlar istediği her kitaba ancak kütüphanede ulaşabilmektedir. 60’ların sonunda ve 70’lerde buranın müdavimi olan Ahmet Tek abi, Burası bana hep İngiliz kütüphanelerini hatırlatır, diyor. Hatırlatmaması mümkün değil. Çünkü kütüphane, cami de olsa bir tarihi mekânda kuruludur. Arka duvara sıralanmış raflarla kemerler arasına yerleştirilmiş masalar eşliğinde kitaba dokunmak, kâğıdın kokusunu o mekanda solumak her halde betona değişilmez.

Ahmet Tek abi, kütüphaneyle ilgili hatıralarını bir çırpıda anlatıveriyor. Bir hatırası çok ilginç. O dönemin toplumsal hayatına da iyi bir örnek. Kütüphane liselilerin tek buluşma yeridir. Kızla erkeğin yan yana gelemediği, gelse bile ayıplandığı zamanlardır. Moda deyimiyle mahalle baskısı son haddinde. Önceden birbirleriyle sözleşmiş gençler; kitap alma bahanesiyle kütüphaneye gelir ve orada kesişirlerdi. Burada da bir araya gelemezler; aynı masaya oturamazlardı. Çıt çıkarmadan göz ucuyla birbirlerini izlerlerdi. Belki anlık ve ayaküstü fısıldaşma olurdu.

Hacı Beyler yalağı!

Özellikle 60 yaş üstündeki Karamanlılar “Hacı Beyler yalağı gibi” deyimini çok kullanır da bu söz nereden gelir? Hacı Beylerle ilgili hatıralara gömülen bir diğer değer de caminin karşı köşesindeki Hacı Beyler Çeşmesi’ydi. Çok güzel olan bu çeşmenin arşivlerde de bir adet fotoğrafı bulunmakta. Rahmetli Talat Amca bu çeşmeyi her anlatışında içi giderdi. Nakış nakış işlenmiş, çok güzel bir çeşmeydi, nasıl kıydılar, nasıl kıydılar, acımadan yok ettiler; nerde bir güzel eser var yok ettiler deyip içlenir, hayıflanırdı.

Çeşme kadar yalağı şöhret bulmuş, Karaman’da. İsmail Güven amcanın anlattığına göre Hacı Beyler çeşmesinin yalağı Karadağ taşından üç metre kadar uzunlukta büyük bir teknedir. Kılbasan yönünden gelen camızlar da bu Hacı Beyler çeşmesinin yalağından sulanırmış.

Ne camızı, sorusu kulağa gelir gibi oluyor. Karaman’ın kaybettiği kültürlerden biridir, camız. Antik çağlardan 90’lara kadar Karaman bir su şehri idi. Ve Karaman’ın beş altı yerinden su akar; ovada suğla göllerine dökülürdü. Çamur ve suyu çok seven camız da 60 belki 70’lere kadar Karaman’da beslenen doğal hayvanlardan biri idi. Ve en az iki evden birinde camız bulunurdu…

Hacı Bey yalağı, deyiminden ne kast edildiği konusunda uzlaşma yok. Halk birisi hakkında alaylı benzetme yaparken ya da çok ve boş konuşanları anlatmak için bu yerel deyimi kullanmaktadır.

Nur Eczanesi sahibi Abdurrahman Ünsay ağabey de olmayacak bir işi anlatmak için; Hacı Beyler yalağından suç iç de gel diye bir başka Karamanlı konuşmasını gülerek anlatıyor.

Hacı Beyler Camii tekrar cami olarak açılıyor.

O dönem Hacı Beyler’in tekrar camiye dönüştürülmesi büyük bir gürültü koparmıştı. Hatta Hürriyet gazetesi, 1989’un Haziran ya da Ağustos’unda bu konuyu olumsuz biçimde haber yapmıştı. Buranın kütüphane olarak kalmasını savunanlar, Aktekke’nin yanında ikinci bir camiye ne gerek var, görüşünde idi. Cami olmasını savunanlar ise zaten inanç ve ibadet mekânlarının kütüphane ya da başka bir mekâna dönüştürülmesini kabul edilemez buluyordu.


Şimdilerde caminin sol ön köşesine bir minare yapılmış. Ancak minare caminin aslında yok ve eğreti duruyor. Betondan yapıldığı için estetik yoksunu. Bildiğin kaba saba. Bildiğim kadarıyla vakıflara ait camilere sonradan ekleme yapılmaz. Yani eserin özgünlüğü bozulamaz. Ancak hizmete ve sevaba düşkün hayırseverlerimiz bir hassasiyet gösterip bu minareyi yaptırmış. Şimdi hayırseverleri bir hassasiyet daha bekliyor. Cami bahçesi ve müştemilatına bir el atılması gerekiyor. Bahçenin ağaçları düzensiz. Zemin kodu kendiliğine bırakılmış. Çim de çiçek de yok bahçede. Otlar kendiliğinden çıkıyor. Şadırvan kendi kaderinde. Müştemilatın görüntüsü sanayi dükkânlarını andırıyor.

Bu yazı Başkentte Karaman dergisinin ikinci sayısında yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder