DÎVÂN-I YÛNUS EMRE KARAMAN NÜSHASI
Yusuf Yıldırım*
Giriş
UNESCO’nun, 2021’i “Yunus Emre’nin Vefatının 700. Yıl Dönümü” anma ve
kutlama yılı ilan etmesi, Yunus Emre’ye olan ilgiyi, olandan daha fazla artırdı.
Bunun sonucunda Yunus Emre’nin hayatı ve eserleri üzerine; yazılı, görsel,
dijital, bilimsel, popüler, tüm ortamlarda, takip edilemez çoklukta etkinlikler
düzenleniyor, projeler gerçekleştiriliyor. Maalesef bu proje ve etkinliklerin
çoğunluğu, Yunus Emre’nin özgün düşüncesinden uzakta bir noktada kalarak etkisiz
ve verimsiz süregitmektedir.
Az da olsa yetersiz de olsa Yunus Emre’yle bağlantılı üzerinde durulan
konulardan biri Yunus Emre Divanı nüshaları oldu. Özellikle Yunus
Emre Divanı’nın Vatikan Kütüphanesinde bulunan nüshasının ortaya çıkması ve
bunun da ulusal basında göreceli geniş yer bulması, Yunus Emre Divanı ve
nüshalarına gözlerin birazcık çevrilmesine katkıda bulundu. Kamuoyunca fazla
bilinmeyen ve Kütahya’da ortaya çıkan, Vahit Paşa Yazma Eserler Kütüphanesi Yunus
Emre Divanı nüshası da oldukça merak uyandırdı.
Yunus Emre Divanı nüshalarının haber düzeyinde de olsa konu
edilmesi; maalesef, asıl üzerinde durulması gereken, zaman zaman araştırmacı ve
uzmanlar tarafından sağlamca dile getirilen “Yunus Emre Divanı nüshaları
tenkitli mi, müstakil mi çalışılmalı?” tartışmalarına pek fayda sağladı
denilemez.
Yine, “Yunus Emre’nin özgün düşüncesine en uygun, en eski, en yakın
nüsha!” sözleriyle ifade edilebilecek, çok önemli bir konu var ki, şimdiye
kadar esamisi bile okunmadı.
En sağlam nüsha en doğru nüsha mıdır? Tenkitli metin yöntemi ne kadar
sağlıklıdır ya da Yunus Emre Divanı nüshalarında tenkitli metin
çalışmaları ne kadar sağlıklı, güvenilir ve geçerli yapılabilmektedir? Her
nüsha tenkitli metine alınmalı mıdır?
Ayrı bir yazı konusu olan bu sorular, karşıt bir soruyu da kendi içinde
getirir: Yunus Emre Divanı nüshaları öncelikle müstakil çalışılmalı
mıdır, divan nüshalarının müstakil çalışılması ne fayda sağlar? Dîvân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası, “tenkitli metin-müstakil metin”, “en
eski, en özgün nüsha” tartışmalarının neresindedir?
Şimdiye kadar Dîvân-ı Yûnus Emre’nin sadece Fatih ve Karaman
nüshalarının çeviri ve tıpkıbasım müstakil yayınları[1]
yapıldı. Bursa Nüshası’nın ise yayınlanmamış bir tez[2]
çalışması var. Fatih ve Bursa nüshaları
çevirilerinin yanında dil özellikleri bakımından incelemeye alındı. Karaman
Nüshası ise çok yönlü ele alınarak yayınlandı.
Herhangi bir yazma eserde olduğu gibi Yûnus Emre Divanı nüshalarının
dönemini belirleyici unsurların başında cilt, kâğıt, mürekkep, yazı, imla ve
dil özellikleri gelir. Karaman Nüshası’nı diğer nüshalardan ayıran “yazısı,
cildi, mürekkebi ve dili” dışında bir özelliği daha vardır ki, o da konusunda
açıklanacağı üzere kitabın özgün mimarisidir.
Sözü edilen bu ana özellikleriyle Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
ne kadar sağlam, eski ve temiz bir nüsha olduğu ve diğer nüshalardan üstün
yönleri burada anlatılacaktır.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
Künyesi
Eserin fiziksel özellikleri, Milli
Kütüphanedeki mikrofilm kataloğundan[3]
ve divanı elinde bulunduran Kayserilioğlu ailesinden Ertuğrul Kayserilioğlu’nun
paylaştığı nüsha fotoğraflarından öğrenilebilmektedir.
Dîvânın
mikrofilm kopyası, Ankara, Milli Kütüphane, Mikrofilm Arşivi A-4764 numarasıyla
kayıtlıdır.
Katalog bilgilerine göre nüsha; deri ciltli, 250x170 mm
ölçülerindedir. Fotoğrafından görülebildiği kadarıyla eserin cildi
kalınca, süslemesi sadedir. Rengi sarıdır. Kapağın ve mıklebin ortasında
birer adet şemse vardır. Şemseler soyut yaprak bezemesidir. Şu durumda yapılan
ön araştırmalara göre soyut yapraklarla bezenmiş şemseli cildi, 1400’lere kadar
gitmektedir. Ayrıntılı araştırma ve örnek eşleştirmeleriyle cildin tam dönemi
ortaya çıkarılabilir.
Dibacesinde
eserin adı, “Hâzâ Dîvân (Bu Dîvân)” biçiminde verilir.
Tek
cilt eserin dili Türkçedir.
Uzman
ve araştırmalarca Karaman Nüshası, 14. yy’a[4] tarihlendirilmiştir.
Aslını
görme durumu olmadığından fotoğraflarındaki açık sarı renge göre Karaman
Nüshası’nın kâğıt cinsinin abadi kâğıt olduğu söylenebilir. Yaprak sayısı 2+210
(424 sayfa). 1b sayfasından başlayan eser, 210b sayfasında
biter. Kapak içi ilk yaprağın “a” bölümüne, “Maşallah, Hasan, Hüseyin, Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali” isimleri; 1a
sayfasına “Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ya Hazret-i Bilâl Habeşî” isimleri
Osmanlı sülüsüyle meşk yoluyla yazılmıştır. İlk yaprağın b bölümü boştur.
Mikrofilm üzerinden yapılan çalışmaya göre en
az beş yaprak yani 10 sayfanın yırtılmış olduğu tespit edilmiştir. Divanı son
gören ve inceleyen Müfid Yüksel Bey’in tespitlerine[5]
göre de sondan sekiz sayfa daha yırtıktır.
Eserde kırmızı ve siyah olmak üzere iki çeşit
mürekkepli yazı görülmektedir. Metnin yazımında siyah mürekkep kullanılırken,
başlık ya da bölüm başları, kırmızı mürekkep ile yazılmıştır.
Ketebe ve zahriye gibi
kayıtları yoktur.
Eserin sadece serlevhalı 1b sayfası tezhiplidir. Serlevhalı taç sayfasının
üst yarısı simetrik dört dilimli bir kartuşla belirlenmiştir. Kartuş orta merkezinde
dikey eksenli bir kapalı rumi vardır. Kapalı rumi motifin içinden çıkan
simetrik dal, kapalı ruminin etrafında spiral çizdikten sonra kendi içinde bir
kıvrım ile biter. Bu spiral dalın etrafı natürel çiçekler ile bezenmiştir. Aynı
sayfaya, altın boyası ile çerçeve şerit gidilmiştir. Eserin diğer sayfalarında
herhangi bir süsleme ya da işaret yoktur. Serlevhalı sayfanın
muhtemelen 16. yy’da Şeyh Hamdullah hattında tekrardan yazıldığı gelişmiş nesih
yazısından anlaşılmaktadır.
Sayfa satır sayısı istisnalar dışında 11’dir. İlk sayfa dokuz
satırdır. Satır sayısı 12 ya da 10 olan birkaç sayfa da vardır. Sütuna bölünmüş
sayfa yoktur.
Eserin yazısı Selçuklu sülüsüdür. Derkenarlarda ve satır aralarında; birisi
eser kalemiyle diğeri talik hattında olmak üzere iki çeşit yazı görülür. Burası
çok önemli; eserin kendi kaleminden hem derkenar hem de satır aralarına ekleme
beyit, mısra, kelime hatta harfler vardır. Bir de eser kalemi dışında talik
hattında derkenara ve satır aralarına eklenmiş beyitler vardır. Ayrıca eserin muhtemelen
kopmuş 6a ve 6b sayfaları talik yazı ile tekraren yazılmıştır. Talik yazılı
eklemelerin 18. ya da 19. yy’da yapıldığı açıktır.
Eser, Yunus Emre Tekkesi Kütüphanesinin baş kitabı iken sırasıyla Kadiri
Tekkesi şeyhi Hacı Bekir Efendi’ye, Kayserilizade Bahri Efendi’ye, oğlu Baha
Kayserilioğlu’na geçmiştir. Baha Kayserilioğlu da 1965 yılında eserin mikrofilm
kopyasını Milli Kütüphaneye vermiştir.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
Tarihçesi
Karaman Yûnus Emre Tekkesi postnişini,
Şeyh Sunullah’ın 1904 yılındaki ölümü, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
tarih sahnesinde ortaya çıkmasında belirleyici öneme sahiptir. 1904 yılında Şeyh
Sunullah’ın oğullarından Ziya henüz dört, Ali ise iki yaşındadır. Torunu Talat
Duru’nun araştırmalarına göre bu tarihten sonra tekkenin şeyhliğine; Yûnus
Emre’nin soyundan geldiğini ispat eden Belviranlı Eyüp Hoca[6] müracaat eder. Konya Şer’iye
Mahkemesine yaptığı müracaatı olumlu sonuçlanarak tekkenin şeyhliğine ataması
da yapılır. Ancak nasıl oldu ise Kadiri Tekkesi şeyhi Hacı Bekir Efendi[7], bir şekilde Yunus Emre
Tekkesi postnişînliğe getirilir. Şeyh Hacı Bekir Efendi, 1922 yılındaki ölümüne
kadar hem Kadiri Tekkesinin hem de Yûnus Emre Tekkesinin şeyhliğini sürdürür.
Şeyh Hacı Bekir Efendi’nin
ölümüne yakın Yûnus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı ilgilendiren bir
gelişme olur. H 1340 M 1921/1922 yılında Şeyh Hacı Bekir Efendi, ağır hastadır,
yataktadır. Bir ara yanına gelen Kayserilizâde Bahri Efendi, Şeyh Hacı
Bekir Efendi’den Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nı
geri getirmek şartıyla okumak üzere ister. Kısa bir süre sonra Şeyh Hacı
Bekir Efendi vefat eder. Divan da Kayserilizâde Bahri Efendi’de
kalır[8], geri iade etmez. Böylece
divan, bir daha dönmemek üzere Yûnus Emre Tekkesinden çıkmış olur.
Aynı zamanlarda Yûnus Emre Tekkesi Kütüphanesi de dağılmıştır. Kütüphane
kitaplarının akıbeti ile ilgili birkaç iddia var ise de kesin bir şey
bilinememektedir. Bu iddialardan birine göre Konyalı Tapucu Ahmet Ağa
nezaretinde Yûnus Emre Tekkesi Kütüphanesi kitapları Karaman Tren Garından
Konya’ya Yusuf Ağa Kütüphanesine gitmiştir[9].
Uzun bir süre ne divandan ne
de Bahri Efendi’den bir ses çıkar, ta ki ulusalda Yûnus Emre tartışmalarının
alevlendiği 1950’li yıllara kadar… 1926 doğumlu, İstanbul Erkek Lisesi ve
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve Kayserilizâde Bahri Efendi’nin
oğlu Avukat Baha Kayserilioğlu; divanı, dönemin birçok tarihçi ve
edebiyatçısına gösterir. İbrahim Hakkı Konyalı[10],
Cahit Öztelli[11], Şehabettin Tekindağ[12], Amil Çelebioğlu[13], Raif Yelkenci[14], Fuat Köprülü[15], Abdülbaki Gölpınarlı[16] ve Mikail Bayram[17] Karaman Nüshası’nı
görenlerden sadece bilinenlerdir.
Bu araştırmacılardan bazıları
divanı görmek için Karaman’a kadar gelmişken bazılarına Baha Kayserilioğlu
giderek divanı göstermiştir. Her görüşmenin ortak noktası, Karaman Nüshası’nın
kitaplaşması için birtakım kararlar alınmış olsa da hepsinin sözde kalmasıdır.
Divan ile ilgili önemli
gelişmelerden biri de 1965 yılı Mayıs ayında, mikrofilminin Milli Kütüphane
tarafından alınmasıdır[18]. Bu bilgi, Baha
Kayserilioğlu’nun yeğeni Cihan Savaşan tarafından da teyit edilmiştir[19].
Karaman Nüshası’nı aslından
ilk kullanan Talat Duru, 1993 yılında çıkardığı Yûnus Şeyhliği adlı kitabının son kısmında,
divandan 100 sayfa kadar yayımlamıştır. Talat Duru, Yûnus Şeyhliği
kitabını geliştirerek 2004 yılında Belgelerle Yûnus Emre adıyla bir kez
daha yayınlamıştır[20].
2012
Ocak ayında 110 TL ücreti, tarafımdan ödenen nüshanın mikrofilmi, Milli
Kütüphaneden getirtilmiştir. İlk olarak yazısının paleografik inceleme ve
karşılaştırılması yapılarak makalesi[21] İmaret
dergisinde yayınlanmıştır.
Karaman Nüshası; 2014
yılında, çeviri ve tıpkıbasım bir arada ilk kez tarafımdan müstakil
kitaplaştırılmıştır[22]. Böylece Abdülbaki
Gölpınarlı’nın Risâlat al-Nüshiyye ve Divan adıyla Fatih Nüshası’nın
müstakil çeviri-tıpkıbasımından sonra ikinci müstakil Yûnus Emre Divanı yayını,
Karaman Nüshası’na nasip olmuştur.
Karaman Nüshası, tarihçe,
dil, yazı, sanat ve mimari özellikleriyle kapsamlı olarak 2016 yılında Manisa
II. Uluslararası Yûnus Emre Sempozyumu’nda tanıtılmıştır[23].
Nüsha, 2017 yılında yeni
baştan ele alınarak Duru Bulgur Yayınları içinde yeni bir kitap olarak
çıkarılmıştır. Bu baskıya Yûnus Emre’nin hayatı eklenip, tarihçe, künye, dil,
içerik, yazı ve sanat özellikleri ayrıntılı ele alınmıştır. Kitap, içerik,
metin, sözlük, dizin ve tıpkıbasım 752 sayfadır[24].
En eski nüsha olup olmadığına
katkı vermesi amacıyla 2018-2020 yılları arasında Yûnus Emre Divanı Karaman
Nüshası, yeni baştan okumaya ve çeviriye tabi tutulmuştur. Sonuçta her bir
kelimesi etimolojik ve ansiklopedik sözlükler üzerinden taranmış ve
araştırılmıştır. Böylece sadece Karaman Nüshası’nda geçenler yanında diğer
nüshalarda geçse de anlamı bulunamamış 80’i aşkın ağız özellikli, özgün ve
arkaik kelime tespit edilmiştir. Bunlardan 55 adet kelime örneklemeli ve
açıklamalı yazılıp kitap bölümü[25]
olarak yayınlanmıştır. Kalan 28 adet arkaik kelime yayınlanmak üzere[26] makale
yapılma sürecindedir.
Karaman Nüshası’nın tarihteki
izi, üzerindeki birtakım yazı değişikliklerinden, cilt özelliklerinden ve Yûnus
Emre Tekkesi bağı dolayısıyla da izlenebilmektedir. Buna göre bir 14. yy eseri
olan Divan; yine Karamanoğulları dönemi eseri olan Yunus Emre Tekkesine aittir.
Bu tabloda yazısı Selçuklu nesihi olan Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası
ile Yunus Emre Tekkesinin tarihinin aynı zamanda başladığı ve divanın burada
yüzyıllarca korunduğu ve okunduğu rahatlıkla söylenebilir. Diğer Yûnus
divanları ya şahıs elinde ya da bir kütüphane mülkiyetindedir.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
Mimarisi
Çoğu nüshanın tersine Karaman
Nüshası, Risâletü’n-Nushiyye ve Divan bir arada, tek eser tek
kitap yapısındadır. Buna göre eser, yaprak ya da bölüm ayrımı olmadan “dibace, Risâletü’n-Nushiyye
ve Dîvân” düzenindedir.
Dibâce
Eski Yunus Emre Divanı
nüshaları içinde dibacesi olan tek nüsha, Karaman Nüshası’dır. Eser 1b
sayfasındaki dibace (giriş bölümü) ile başlar. Serlevhalı sayfanın alt
yarısında dibace, besmele ve Risâletü’n-Nushiyye’nin ilk iki beyti
vardır. Eserin adının belirtildiği ve Yunus Emre’nin unvan ve lakaplarıyla
övülüp dua edildiği dibâce metni şöyledir:
Hazâ Dîvânu emlahu’l-şu’arâ’i
ve efsahu’l-bulegâ sultânu’l-vâsılîn tâcu’l-fukarâ’i ve’l-mesâkîni ve
hırkatu’l-gurabâ’i ve re’îsü’l-‘âşikîn Hazreti Yûnus Emre kuddise
sirrahu’l-azîzi ve efâza aleynâ birretu ve ihsanehu efâza li’l-‘âlemîne lütfehu
ve kerremehu ve feyzuhu
Risâletü’n-Nushiyye
Kitabın ilk 51 yaprağı (101
sayfası) Risâletü’n-Nushiyye’dir. Toplam beyit sayısı 545’tir. Mevcut
yapısı ile sahip olduğu bölümler aşağıdadır.
Dibâce :
1b
Nesir bölüm : 2a-2b[27]
Şerh-i Âdem Âleyhi’s-Selâm : 2b-8a
Dâstân-ı Kibr :
8a-17a
Dâstân-ı Buşu :
17a-25b
Dâstân-ı Sabr :
26a-28b
Dâstân-ı Buhl u Hased : 28b-41b
Dâstân-ı Gaybet ü Bühtân : 42a-51b
Tespit
edilebilen kopmuş yapraklar; 2, 3 ve 8’dir. Kopmuş olan ikinci yaprakta; en az
11 beyit ile girişin devam ettiği, üçüncü yaprakta ise nesir bölümün “akıl”
konusunun olduğu diğer nüshalardan anlaşılmaktadır.
Dîvân
Eserin
divan bölümü, kitabın 51b sayfasının ortasından başlar ve 210b sayfasında
biter. Toplamda 160 yaprak yani 319 sayfadır.
Divan bölümü, 51b’de
“fi’l-Seyri ve’s-Sulûkı” adı altında kasidemsi bir şiir ile başlar. Bu bölümden
sonra sayfa 55a’dan itibaren “el-Hüsniyât” başlığı altında gazel benzeri şiirler
devam eder. Divan’da el-Hüsniyât dışında bölüm adlandırması yoktur.
Toplamda 217 şiir vardır.
Baştan sona divandaki
şiirlerin beyit sayısı beşten aşağı düşmez. Bazı şiirlerin üç, dört beyitte
kalmasından yırtılmış sayfalar olduğu dolayısı ile eksik şiirler olduğu
değerlendirilmiştir. Bu şekilde 78. ve 176. yapraklardan sonraki yaprağın
olmadığı tespit edilmiştir. Buralarda kopmuş yaprak sayısının birden fazla olma
ihtimali de vardır.
Ayrıca Dr. Azmi Avcıoğlu da
Şeyh Hacı Bekir’in oğlu Hanefi nezdinde gördüğü divanın sondan birkaç
sayfasının yırtık olduğunu tespit etmiştir[28].
Divanı 2021 yılında gören ve inceleyen Müfid Yüksel de eserin sonundan sekiz
sayfanın yırtık olduğunu[29]
tespit etmiştir.
Şu durumda ve Karaman
Nüshası’nda olmayıp diğer nüshalarda olan şiirlere bakıldığında Dîvân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
kopmuş yaprak sayısının 15’e yakın olduğu söylenebilir.
Karaman Nüshası’nda mükerrer
şiir yoktur. Karaman Nüshası’nı özgün kılan diğer bir özelliği de şiir
tertibidir. Risâletü’n-Nushiyye ile birlikte Divan’daki şiir tertibi, insanın
olgunluk aşamalarına uygunluk gösterir. Risâletü’n-Nushiyye, insanın nefs-i
emmâresine karşılıktır. “Fî’l-seyri ve’l-sülûk” şiiri ise kâmil insanın tayy-i
mekân etmesini yani manevi yolculuğunu anlatır. “el-Hüsniyât” da münacaaat,
nat, muhammediye, şathiye, aşk, akıl, ölüm vs. konulu şiirler vardır. Bunların
sıralanışa bakıldığında belli bir mantıksal dizilim gözetildiği göze çarpar.
Oysa Fatih Nüshası’nda şiir
tertibi, klasik divanlarda olduğu gibi kafiyelerin alfabetik sıralanmasına
göredir. Mecmualardaki ve bazı müstakil nüshalardaki şiirler ise bir amaç ya da
mantıksal bir yapı gözetmeksizin rastgeleliğe göre dizilmiştir.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
Yazısı
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası
neden bir 14. yy nüshası olduğunu kanaatle belirtmek kısmen yeterli olsa da
tatmin edici bir yöntem değildir. Koca yüzyılın hangi çeyreğine ya da onlu
yıllara denk geldiğini belirleyebilmek ve karşıt görüşleri en aza indirebilmek
için daha geçerli ve etkili yöntemler kullanmak zorunludur. Buradan hareketle Karaman
Nüshası’nın yazısı; dönemine yakın eserler, Divânü Lügati’t-Türk, El-Evāmirü’l-’Alā’iyye
fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye, Müsâmeretü’l-Ahbâr, Kutadgu Bilig,
Metâilü’l-İmân’ın yazıları ile harf esasına göre karşılaştırılmıştır. Bu
karşılaştırma önemlidir. Çünkü tarihsiz Türk İslam yazma eserlerinin dönemini
belirlemede, çoğunlukla genel bir bakışla tahmin etme, kanaat belirtme durumu
söz konusuyken “harf esasına dayalı standart ve somut yazı karşılaştırması
yöntemi”nde birebir harflerin yazılış benzerlikleri tespit edilmektedir. Bu
yöntem Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası aracılığıyla Türkiye’de ilk
kez tarafımdan[30]
uygulanmıştır. Harf esasına dayalı standart ve somut yazı karşılaştırmasının
sonuçlarını şu şekilde göstermek mümkündür:
Selçuklu nesihinde harflerin yazımında ölçü,
oran ve durak yerleri henüz gelişmemiştir. Selçuklu nesihinde başlı harflerin
başları çoğunlukla kapalıdır. Çanaklı harflerin çanakları; kâtibe, kaleme,
sayfanın yazım yerine göre kısmi değişiklikler gösterebilmektedir. İmla
çoğunlukla harekelidir.
Bu noktada Karaman Nüshası’nın yazısı
harekeli nesihtir.
Nüshanın yazısı ile Divânü Lügati’t-Türkî,
İbn-i Bibi’nin El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye’si ile Ahi
Evren’in Metâilü’l-İmân adlı eserleri arasında benzeşme daha fazladır.
Müsâremetü’l-Ahbâr
ve Kutadgu Bilig (14. yy Kahire nüshası) ile Karaman Nüshası’nın
yazıları arasındaki üslup ve zaman farkı çok açıktır.
Üstelik Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası
ile Ahi Evren’in Metâilü’l-İmân adlı eserinin yazısı bir kâtibin elinden
çıkmışçasına benzerlik gösterir.
Çok önemli bir başka sonuca göre de Karaman
Nüshası, El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye, Metâilü’l-İmân
ve Divanü Lügati’t-Türk yazıları İbn-i Bevvâb hattının etkili olduğu
dönemde yazılmıştır.
Ancak Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
yazısında 1299 yılında Yakutî’nin hattının da etkileri görülür. Özellikle “lâm,
elif, cim/ha” harfinin yazılışların benzerlik çok belirgindir. Özellikle karın
kısmı düz çizilen “lam”a bakarak Karaman Nüshası’nın Yakut el-Mu’tasım hattında
yazıldığını söylemek mümkündür.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası
yazı özelliklerinin, El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye, Metâilü’l-İmân
ve Divânü Lügati’t-Türk yazı özellikleri ile büyük oranda benzeşmesini; Dîvân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın asıl eser ya da asıl esere çok yakın bir
nüsha olabileceği kanaati uyandırmaktadır.
Daha sağlam sonuçlar için C 14 tekniği ile Dîvân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
cilt, kâğıt ve mürekkep analizlerinin yapılıp yılının tespit edilmesi hem Yûnus
Emre’nin hayatına hem de asıl nüsha tartışmalarına açıklık getirecektir.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
İmlası
Yunus Emre Divanı
nüshalarının dönemini belirlemede pek imla karşılaştırması yapılmaz. Bunun altında
yatan başlıca nedenler, çoğu nüshanın zaten Osmanlı dönemi olması ve Osmanlı
Türkçesinde kelimelerin yazımının İstanbul’un Fethi sonrası bir standarta
kavuşması görülebilir. Oysa Arap harfleriyle Türkçe kelimelerin yazımı, Karahanlı
Devleti’nden itibaren belli aşamalardan geçti. Özellikle 13.-14. yy, Oğuzcanın
Anadolu’da kendine has yeni bir yazı dili olma mücadelesi verdiği dönemdir.
Oğuzcanın Anadolu’da müstakil bir yazı dili olması bıçakla kesercesine birden
olmayıp kendi içinde birtakım aşamaları ve süreçleri barındırır.
Bu noktada Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman
Nüshası’nın imlası da dönemine bağlı olarak kendine has özellikler taşır[31].
Öncelikle Karaman Nüshası’nın yazısı 13. 14. yy
metinlerin bir özelliği olarak Türkçe kelimelerin yazımında sesli harfleri
karşılamak için “hareke” kullanılmıştır. Arapça ve Farsça kelimeler ise kendi
dilindeki yazım kurallarına uygun olarak yazılmıştır. İstisnalarda ise Türkçe
telaffuzunun esas alındığı yazımlar da tespit edilmiştir.
Karaman Nüshası’nı özgün kılan bir diğer özelliği
de imlâsında olga bolgalı kelimelerin yer almasıdır. Bir eserde hem Batı
Türkçesi hem de Doğu ve Kuzey Türkçesi imlasıyla metinler yazılmasına “olga
bolgalı dil” denilmektedir. Bir eserin karışık dilliliği, 12-14. yy eserlerinde
daha sık görülen bir özelliktir. Karaman Nüshası da olga bolga özelliği
gösteren bir eserdir.
Tespit edilen belli başlı imla özellikleri
aşağıda açıklanmıştır.
“ç” sesinin “cim” veya “çim”, “p” sesinin “be”
veya “pe” ile “g”nin “kef” ve “gayın” ile gösterilmesi, Uygur imlâsının
etkisindendir. Bu duruma örnekler; “padişâh-bâdişâh” ve “üç-üc” biçimindedir.
“Olga bolga” yazımına bir başka baskın ve uç örnek
ise bir şiirinde geçen “çeg” kelimesidir. Çeg kelimesi Karahanlı Türkçesi
imlasıyla yazılmış ünsüz değişimiyle Batı Türkçesindeki “tek”[32]
kelimesidir. Görüldüğü üzere bu kelimede “ç>t” ses değişimi vardır.
Göktürk, Uygur, Karahanlı yazı dilinden gelen
kelimeler; Karaman Nüshası ile birebir ya örtüşmüştür ya da kısmî sesli
değişimi, ünsüz yumuşamasına/sertleşmesine uğramıştır. Buna en iyi örnek Risâletü’n-Nushiyye’nin
tarih beyitindeki “yidi” kelimesidir. Köktürkçe’deki yedi anlamındaki “yiti”
sayısı; Risâletü’n-Nushiyye’deki telif tarihi beyitinin “ki tarih
dahı yidi yüzdeyidi” mısrasında “yidi”ye dönüşmüştür. Bu örnekte “t>d”
ses değişimi vardır.
Arap alfabesinin bazı sesleri karşılamada
yetersiz kaldığı bilinmektedir. Türkçe kelimelerde sesli yerine hareke konmuş.
Arapça ve Farsça tesiriyle konulmadığı da olmuş ve zaman zaman harfle de
gösterilmiştir. Kelimelerin bu değişik imlasında aruz vezninin de tesiri büyük
olmuştur.
İlk hecede sesliler yazılmamıştır.
Karahanlı Türkçesinin etkisiyle “e” sesi “elif”
harfiyle yazılmıştır.
Kelime sonunda “e” harfi için kullanılan “he”
harfi yazılmıştır.
“Ka’be-i ‘ışk”[33]
örneğinde olduğu gibi sonu he harfi ile biten kelimelerde tamlama eki “ı-i”
hemze ile sonu ye harfi ile biten kelimelerde ise hemze veya ye harfi ile
gösterilmiştir.
“Sonra” örneğinde olduğu gibi
bazı kelimelerin sonunda “e-a” harfi için kullanılan he harfleri yazılmayıp
hareke ile ses verilmiştir.
“Hâs’u ‘âm” örneğinde olduğu gibi bağlama edatı
“ve”; “ve”, “vi”, “vü”, “ı”, “i”, ”ü” olarak bazen ilk kelimeyle beraber
yazılmıştır.
Ayrılma ve bulunma hali ekinde “d” den sonra
“elif” harfi “a” sesi için kullanılmıştır.
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın
Dili
Yûnus Emre’nin yetiştiği 13. yüzyıl
Anadolu’da teşekkül edecek olan yeni yazı dilinin kurulma çağıdır. Bu sebeple o
devrin diğer şair ve yazarları gibi Yûnus Emre’nin dili de Orta Asya yazı
dilinin hususiyetlerini taşımaktadır. Yûnus’un başta Ahmet Yesevî olmak üzere,
Horasan erenlerinin kurduğu fikir dünyası içinde bulunması da Orta Asya
Türkçesinin izlerini taşımasını gerektirmektedir. İki ayrı coğrafi muhitte
gelişen aynı kültür ve edebiyatın dili uzun müddet birbirinden malzeme alıp
vermiştir. Bu malzemeler 13. asır Türkçesi hakkında toplu bir bilgi verir.
Yûnus’un Orta Asya Türk kültürünü Anadolu’da devam ettirdiğini gösterir ki, bu
çok mühimdir[34].
Buradan sonraki sorun şudur
ki, Yûnus Emre’nin özgün dili ile Yûnus
Emre Divanı nüshalarının yazım dili aynı değildir. Bir başka deyişle her nüsha;
yazıldığı dönemin yazı, dil, imla, ses özelliklerini taşır. II. Murat döneminde
başlayan telif ve tercüme kitap çalışmaları; Anadolu Türkçesinin yazı ve
konuşma dilinde, değişme ve gelişme biçiminde etkili olmuştur. Bu etki
İstanbul’un fethi sonrası artarak devam etmiştir. Dolayısı ile Yûnus Emre’nin
özgün dili ile sonra yazılmış Yûnus Emre divanı nüshalarını yazıldığı dönemin
yazı ve dil özellikleri arasında fark olması doğaldır. Özellikle 15. yy’dan
sonra yazılmış nüshalardaki dil farklılıkları hemen göze çarpmaktadır.
Müstensih, yaşadığı dönemin dil özelliklerini divana mutlaka yansıtmıştır.
Karaman Nüshası’nın
dilinin, Yûnus Emre’nin özgün dili ile aynı
özelliklere sahip olup olmadığının belirlenmesi için bir dil inceleme
zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Karaman Nüshası’nın dili; imla, ses, harf,
şekil özellikleri bakımından incelenmiştir. Elde edilen tespitler divanın 2017
baskısında[35] ayrıntılı
gösterilmiştir. O ayrıntılı incelemede görüldüğü gibi Karaman Nüshası’nın dili
ile 13-14. yy Anadolu Türkçesinin dili, ses, imla ve biçim özellikleriyle karşılaştırılmıştır.
Bu karşılaştırmaya göre Karaman Nüshası’nın dili, imla, ses ve şekil özellikleri
bakımından birebir aynıdır. Bir başka deyişle Karaman Nüshası’nın dilinde 15.
yy ya da daha sonraki yüzyıllara ait ögeler ve özellikler bulunmaz.
Karaman Nüshası’na Metin Kalemiyle
Yapılmış Eklemeler
Çok çok ilginçtir, Karaman
Nüshası’nın bazı sayfalarında asli kalemle satır aralarına ve derkenara
eklenmiş beyit, mısra, kelime hatta heceler var. Yanlış anlaşılmasın eserin
yazımından sonraki bir zamanda yapılmış derkenarlar burada söz konusu değil.
Tabi ki sonraki yüzyıllarda esere talik hattında yazılan derkenar beyitler de
var. Söz konusu olan ise “Divan”ın yazıldığı kalem ile yapılmış
düzelteme, değiştirme ve eklemelerdir! Belli başlı ekleme metin parçaları
şöyle:
Sayfa 56b’de derkenara
yazılmış “Hak”
Sayfa 56b’de beşinci satırdaki
mısranın başına, derkenara gelecek biçimde “Hak”
kelimesi taşırılmış. Mısrada uygun yerinin ise “kelâmını” kelimesinden
önce olduğu ancak unutulduğundan ve uygun boşluk olmadığından derkenara
alındığı anlaşılmıştır. Buna göre doğrusu “toksan bin kelâmını Hak söyleşicek habîbile” olmalıdır.
Sayfa 64a’da mısra sonuna
gelen “dem” kelimesi
İlgili sayfa dördüncü
satırdaki “her dem yeni şiveyle her dem yeni kılur esîr” mısrasındaki
“dem”, mısra sonuna ve derkenara yazılmış.
Sayfa 68b’da derkenara tekrar
edilmiş “içinde cân” ifadesi
Sayfanın üçüncü satırına denk
gelen “hükmün cânlar içinde cân mısın” mısrasının karşısına derkendarda
“içinde cân” ifadesi bir kez daha yazılmış.
Sayfa 71b’de derkenara dik
yazılmış mısra
Sayfa 71b’de sağ üst kenara
dik yazılmış “dört kişidür yoldaşum vefâdarum râzdâşum” mısrası var.
Üstelik bu mısranın en üstteki beyte ait olduğu, noktalarla götürülerek
gösterilmiş.
Sayfa 85a’nın üst kenarına yazılmış
kelimeler
Sayfa 85a’da, “gevherden
bug çıkardı bugından gök yaratdı” mısrasının “bug çıkardı”
kelimeleri üst satır boşluğuna dik olarak yazılmış. Üstelik yerinin “gevherden”
kelimesinden sonra olduğu “uzun bir çizgi çizilerek” gösterilmiş.
Sayfa 92b’de derkenara dik
çıkarılmış mısra kelimeleri
92b sayfasındaki “sen
virdün bana cânı ‘Azrâyil’e bildürdün” mısrasının “sen virdün”
kelimeleri mısraya dik yazılmış.
Sayfa 166b’de derkenara dik
yazılmış beyit
166b’deki “yedi gögi yedi
yiri tagları denizleri/uçmagıla tamuyı cümle vücûdda bulduk” beyti,
derkenara dik yazılmış.
Sayfa 172b’de derkenara dik yazılmış
mısra
172b’de “uçurmadın cân
kuşını gel ikrâr it erenlere” mısrası derkenara dik yazılmış. Aynı
sayfadaki “bu dünyâyı elden bırak âhirete eyle yarak” mısrasındaki “dünyayı”
kelimesi satıra dik yazılmış.
Sayfa 183b’de derkenara dik
yazılmış beyit
183b’de “biçâre bülbülem
dost bahçesinde/varam virem haber şol yâre karşu” beyti derkenara dik
yazılmış.
Sayfa 187a’da derkenara yazılmış
mısra kelimeleri
187a’da “eger sabır
kılarısam gönlüm karar kılmaz benüm” mısrasında “karar” kelimesi derkenara
yazılmış.
Sayfa 203b’de derkenara dik
yazılmış beyit
203b’de “namaz kılan
âdemler tehi kalası degül/ol pâdişâh dergâhında kimseyi mahrum eylemez” beyti
derkenara dik yukarı yönlü yazılmış.
Karaman Nüshası’nda derkenar edilen beyit,
mısra ya da kelimeler pek müstensih işine benzemiyor. Çünkü müstensih zaten
önündeki hazır metni çoğaltır. Kaldı ki, yazma eserlerde çoğunlukla aherli
kâğıt kullanıldığından hatalı yazılar silinip doğrusu yazılabilir. Karaman
Nüshası’ndaki üstü çizilen ya da derkenar edilen beyit, mısra ya da
kelimeler, daha çok kitap bittikten sonra şairin şiir üzerindeki oynamaları,
değişiklikleri biçiminde görünüyor. Şiirde mısranın yerini değiştirme gibi bazı
düzeltmeleri müstensih değil de şair yapar. Günümüzdeki söylenişiyle bu notlar,
daha çok sahibinin yani yazar/şairin eseri son gözden geçirmeleri gibi
durmaktadır.
Sonuç
“Dîvân-ı Yûnus Emre
Karaman Nüshası” tarihçe, künye, mimari, imla, yazı ve dil ele alındı. Devamında
özgün kalemiyle yapılmış eklemeler açıklandı.
İster mecmualarda isterse de
müstakil olsun 100 kadar Yunus Emre Divanı nüshası içinde tarihçesi olan
tek nüsha, Karaman Nüshası’dır.
Yine bir şahsa ya da
kütüphaneye değil de bir tekkeye üstelik de tarihî Yunus Emre Tekkesine ait tek
yazma nüsha Karaman Nüshası’dır.
Mevcut özelliklerine göre Karaman Nüshası kitabî ve mimarî
bakımdan en sağlam nüshalardandır. En eski nüshalar arasında sadece Karaman
Nüshası dibace yani giriş bölümüne sahiptir. Eser, bölünmeden ya da yeni
sayfada başlık açmadan “dibâce-risâletü’n-nushiyye-dîvân” düzeninde tek cilt
tek kitaptır. Nüshaların çoğunluğu ya bir mecmua içinde bölümdür ya da klasik
divanlarda olduğu gibi kafiyesine göre alfabetik düzende şiirleri sıralanmış
müstakil nüshalardır.
Karaman Nüshası’nda ise şiir tertibi;
hamlıktan olgunlaşmaya, insanın gelişmişlik diğer deyişle erdemlilik
aşamalarına uygun düşer.
Eserin cildi oldukça sade olmakla
birlikte son derece de özgündür. Sarı renkteki cilt ortasında doğal bitki
yaprağı bezemesi vardır. Aynı bezeme mıklep ortasındaki şemsede de vardır.
Osmanlı ya da Selçuklu yazma eser ciltlerinin şemseleri çoğunlukla rumi bezemelidir.
Selçuklu nesihi hattında
yazılmış tek Yunus Emre Divanı, “Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası”dır.
Bir Osmanlı eseri değildir. Özellikle İbn-i Bibi’nin kısaca Tevârîh-i Âli
Selçuk adıyla bilinen 1281 tarihli eseriyle, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman
Nüshası’nın yazısı aynı kalemden çıkmışçasına benzeşir.
Yine Karaman Nüshası’nın
yazısı, önemli hat ekollerinden hem İbn-i Bevvâb hem de Yakut el-Mu’tasimî’nin
hattından etkiler gösterir.
Eserin yazısına dair dikkat
çekici bir özellik de kırmızı mürekkepli başlık vs. yazılardır. Başka Yunus
Emre Divanı nüshalarında pek rastlanılmayan kırmızı mürekkebin, Karaman
Nüshası’nda bilinçli bir tercihle kullanıldığı görülmektedir.
Karaman Nüshası’nın imlası da
özgündür. Olga bolga, karışık dilli yazıma sahip olması, Karahanlı
Türkçesi’nden ve Orhun Yazıtları dilinden özellikler barındırması, eseri diğer
nüshalardan bir üste koyulmasını sağlar.
Aynı şekilde eserin dönem
dili de 13.-14. yy Anadolu Türkçesidir. Bir başka deyişle eserde 15. yy başında
gelişmeye başlayan Anadolu Türkçesinden izler, etkiler görülmez.
Eserin göze çarpmayan ama çok
önemli bir özelliği de asli kalemiyle çıkarılmış derkenar beyitler ve ekleme mısralar
ve kelimelerdir. Dikkatli ve ayrıntılı incelendiğinde görülür ki, müstensihten
çok bir şairin şiirindeki ekleme ve çıkarmalara dayalı düzeltmeleridir.
Bu yazıda belirtilen
özellikleriyle beraber Karaman Nüshası’nın çeviri-tıpkıbasım yayını, “Yunus
Emre Divanı nüshalarının tenkitli mi müstakil mi çalışılıp yayınlansın?” tartışmalarına
verilmiş bir cevap niteliğindedir. Amaç en eski, en özgün nüshayı bulmak ve
sonra eksik şiirleri diğer nüshalar eşliğinde tamamlamak ise bir tenkitli
metine çok nüsha koymak, ötesinde hem 14. yy hem de 18. yy Yunus Emre Divanı
nüshasını eşit almak, işi bulandırmaktan öteye geçmez.
“Dîvân-ı Yûnus Emre
Karaman Nüshası”nın özellikleri, tartışması yapılamayan bir soruyu, “Yunus
Emre Divanı’nın aslı” konusunu da ister istemez çağrıştırmaktadır. “Yunus
Emre Divanı’nın aslı” sorunu; “Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası”nı
en çok ilgilendiren konudur! Mevcut özellikleriyle Karaman Nüshası, Yunus
Emre’ye çok yakın bir dönemde yazılmıştır. Bu durum da ister istemez “Karaman
Nüshası, asıl eser mi, asıl esere en yakın nüsha mı?” sorusunu
sordurmaktadır. Bu noktada Karaman Nüshası’yla ilgili bir projenin daha
gerçekleşmesi gerekmektedir. Cilt, kâğıt ve mürekkep tahlilinin yapılarak
Karaman Nüshası’nın kesin yazılma yılının belirlenmesi belki de Yunus Emre
çevresindeki birçok soruyu, tartışmayı da ortadan kaldıracaktır.
Kaynaklar
Kitap Dergi
Abdülbaki Gölpınarlı, Risâlat al-Nushiyya ve
Divan, Eskişehir Kültür ve Turizm Derneği, Eskişehir 1965
Cahit Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre, Karaman Turizm Tanıtma Derneği, Ankara 1977
Dr. Azmi Avcıoğlu, Karaman’da Kirişçi Camii,
Konya, Sayı 34, Yıl V, II. Teşrîn-I. Kanun 1940, s.
1984-1985
Ebru Kuybu, Yûnus Emre Divanı’nın Bursa
Nüshası (Giriş-Metin-Dil İncelemesi-Dizin), Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
Anabilim Dalı Türk Dili Bilim Dalı, Bursa 2015
İbrahim Hakkı Konyalı, Karaman Tarihi,
İstanbul, 1967
Süheyl Ünver, Karaman Defteri, 1961,
Süleymaniye Kütüphanesi, No: 733
Talat Duru, Yûnus Şeyhliği, 1993
Talat Duru, Belgelerle Yunus Emre, 2004
Vasfi
Babacan, Yûnus
Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye’si ve Dîvân’ı (Giriş-İnceleme Metin-Dizin), Akdeniz
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi, Antalya 2013
Yaşar AKDEMİR Yûnus Emre’de Kelime Kadrosu, Turkish Studies International
Periodical For The Languages, Literature and History ofTurkish or Turkic, Volume
8/9 Summer 2013, p. 429-458
Yûnus Emre, Divan-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Milli Kütüphane,
MFA No: A-4764
Yusuf Yıldırım, Risâletü’n Nushiyye ve Divân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Paleografik Özellikleri, İmaret, Yıl 3, Sayı
12, Ocak Şubat Mart 2013, s. 126-133
Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası, Karaman Belediyesi Yayınları, İstanbul 2014
Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı
Yûnus Emre Karaman Nüshası, Duru Bulgur Yayınları, 2017
Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve
Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, II.
Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri, Manisa 2017, s. 335-384
Yusuf
Yıldırım, Yunus Emre Divanı’nda Tesbit Edilmemiş Arkaik Kelimeler, Yunus
Emre C 1, Hazırlayan Hakan Sarı, Yusuf Koşar, Ihlamur Anma ve
Armağan Kitaplar Dizisi 3, İstanbul 2021, s. 515-533
Kişiler
Ahmet Talat Duru
Cihan Savaşan
Prof. Dr. Mikail Bayram
Müfid
Yüksel
Ekler
Fotoğraf 1 Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası ciltli kapağıyla,
Fotoğraf İhsan Duru eliyle Ertuğrul Kayserilioğlu
Fotoğraf 2 Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası 1a ve 2b
sayfaları, Fotoğraf İhsan Duru eliyle Ertuğrul Kayserilioğlu
* yusufxyildirim@gmail.com,
ORCİD 0000-0001-7417-8459
[1] Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye
ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Karaman Belediyesi Yayınları,
İstanbul 2014;
Yusuf, Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası,
Duru Bulgur Yayınları, 2017; Gölpınarlı, Risâlat al-Nushiyya ve
Divan, Eskişehir Kültür ve Turizm Derneği, Eskişehir 1965; Vasfi Babacan, Yûnus Emre’nin
Risâletü’n-Nushiyye’si ve Dîvân’ı (Giriş-İnceleme Metin-Dizin), Akdeniz
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2013
[2] Ebru Kuybu, Yûnus Emre Divanı’nın Bursa Nüshası
(Giriş-Metin-Dil İncelemesi-Dizin), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim
Dalı Türk Dili Bilim Dalı, Bursa 2015
[3] Yunus Emre, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Mikrofilm
Arşivi Nu: 4764, Mikrofilme alınma tarihi, Mayıs 1965, Milli Kütüphane, Ankara
[4]
Bize göre Karaman Nüshası, bu yazı
içeriğinde anlattığımız gerekçeler doğrultusunda 14. yy ilk yarısına aittir.
[5] 2021 Temmuz ayında Fatih Camii civarındaki görüşmemizde, Müfid
Yüksel Bey divanı gördüğünü, sayfa sayfa incelediğini, son sayfalarından sekiz
sayfanın olmadığını benimle paylaştı.
[6] Tekke şeyhleri ile aynı soydan geldiğini
ispat ederek
[7] Talat Duru, Yûnus Şeyhliği, 1993 s. 43-45
[8] Cahit Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre,
Ankara 1977, s.27-28
[9] Rahmetli Talat Duru amca bu duyumu sağlığında iken zaman zaman
anlatmıştır. Yunus Emre Tekkesi Kütüphanesi kitaplarının sayı ve katalog
bilgisi olmadığından kitapların akıbeti takip edilememektedir.
[10] İbrahim Hakkı Konyalı, Karaman Tarihi, İstanbul,
1967, s. 392
[11] Öztelli, a.g.e., s. 28
[12] Öztelli, a.g.e., s. 28
[13] Amil Çelebioğlu’nun Karaman Nüshası’nı nasıl
ve ne şekilde gördüğüne dair sağlam bir kaynağa ulaşılamamıştır.
[14] Süheyl Ünver, Karaman Defteri, 1961,
Süleymaniye Kütüphanesi, No: 733, s. 26
[15] Fuat Köprülü’nün Karaman Nüshası’nı nasıl ve
ne şekilde gördüğüne dair sağlam bir kaynağa ulaşılamamıştır.
[16] Abdülbaki Gölpınarlı, Risalatun al-Nushiyye
ve Divan, 1965, s. LII
[17] 2013 yılı Ağustos ayındaki bir konuşmamızda
Mikail Bayram, Karaman Nüshası’nı gördüğünü ve Baha Kayserilioğlu ile divan
üzerine konuştuğunu söyledi.
[18] Ayrıca, Yûnus Emre, Divan-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Milli Kütüphane,
MFA No: A-4764
[19] Cihan Savaşan’la, Nisan 2016 tarihindeki
görüşmemizden.
[20] Talat Duru, Yunus Şeyhliği, 1993; Belgelerle Yunus Emre, 2004
[21] Yusuf Yıldırım, Risâletü’n Nushiyye ve
Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Paleografik Özellikleri, İmaret,
Yıl 3, Sayı 12, Ocak Şubat Mart 2013, s. 126-133
[22] Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve
Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası,
Karaman Belediyesi Yayınları, 2014
[23] Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, II. Uluslararası Yunus Emre
Sempozyumu Bildirileri, Manisa 2017, s. 335-384
[24] Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Duru Bulgur Yayınları, 2017
[25]
Yusuf Yıldırım,
YUNUS EMRE DİVANI’NDA TESBİT EDİLMEMİŞ ARKAİK KELİMELER, Yunus Emre C 1,
Hazırlayan Hakan Sarı, Yusuf Koşar, Ihlamur Anma ve Armağan Kitaplar Dizisi
3, İstanbul 2021, s. 515-533
[26]
Söz konusu makale aksi bir durum olmazsa
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi EFAD’ın “Yunus
Emre Özel Sayısı”’nda yayınlanacaktır.
[27] İki yaprak kopmuştur
[28] Avcıoğlu, Dr. Azmi, Karaman’da Kirişçi
Camii, Konya,
Sayı 34, Yıl V, II. Teşrîn-I. Kanun 1940, s. 1984-1985
[29] 2021 Temmuz ayındaki görüşmemizde Müfid Yüksel Bey, divanı bizzat
gördüğünü ve sondan sekiz sayfanın yırtık olduğunu tespit ettiğini söylemiştir.
[30] Yıldırım, a.g.m., 2013, s. 126-133; Yıldırım, a.g.e., 2017, s.
37-49
[31]
Bu konu, Risâletü’n-Nushiyye ve
Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası” 2017 baskısında ayrıntılı işlenmiştir.
Burada kısaca değinilmektedir.
[32] Yusuf Yıldırım, YUNUS EMRE DİVANI’NDA TESBİT EDİLMEMİŞ ARKAİK
KELİMELER, Yunus Emre C 1, Haz. Hakan Sarı, Yusuf Koşar, Ihlamur
Anma ve Armağan Kitaplar Dizisi 3, İstanbul 2021, s. 518
[33] Yûnus Emre, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, s. 6b
[34] Yaşar AKDEMİR Yûnus Emre’de
Kelime Kadrosu, Turkish Studies- International Periodical For The
Languages, Literature and History ofTurkish or Turkic, Volume 8/9 Summer
2013, p. 429-458
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder