01/05/2022

DÎVÂN-I YÛNUS EMRE KARAMAN NÜSHASI

 

DÎVÂN-I YÛNUS EMRE KARAMAN NÜSHASI

Yusuf Yıldırım*

Giriş

UNESCO’nun, 2021’i “Yunus Emre’nin Vefatının 700. Yıl Dönümü” anma ve kutlama yılı ilan etmesi, Yunus Emre’ye olan ilgiyi, olandan daha fazla artırdı. Bunun sonucunda Yunus Emre’nin hayatı ve eserleri üzerine; yazılı, görsel, dijital, bilimsel, popüler, tüm ortamlarda, takip edilemez çoklukta etkinlikler düzenleniyor, projeler gerçekleştiriliyor. Maalesef bu proje ve etkinliklerin çoğunluğu, Yunus Emre’nin özgün düşüncesinden uzakta bir noktada kalarak etkisiz ve verimsiz süregitmektedir.

Az da olsa yetersiz de olsa Yunus Emre’yle bağlantılı üzerinde durulan konulardan biri Yunus Emre Divanı nüshaları oldu. Özellikle Yunus Emre Divanı’nın Vatikan Kütüphanesinde bulunan nüshasının ortaya çıkması ve bunun da ulusal basında göreceli geniş yer bulması, Yunus Emre Divanı ve nüshalarına gözlerin birazcık çevrilmesine katkıda bulundu. Kamuoyunca fazla bilinmeyen ve Kütahya’da ortaya çıkan, Vahit Paşa Yazma Eserler Kütüphanesi Yunus Emre Divanı nüshası da oldukça merak uyandırdı.

Yunus Emre Divanı nüshalarının haber düzeyinde de olsa konu edilmesi; maalesef, asıl üzerinde durulması gereken, zaman zaman araştırmacı ve uzmanlar tarafından sağlamca dile getirilen “Yunus Emre Divanı nüshaları tenkitli mi, müstakil mi çalışılmalı?” tartışmalarına pek fayda sağladı denilemez.

Yine, “Yunus Emre’nin özgün düşüncesine en uygun, en eski, en yakın nüsha!” sözleriyle ifade edilebilecek, çok önemli bir konu var ki, şimdiye kadar esamisi bile okunmadı.

En sağlam nüsha en doğru nüsha mıdır? Tenkitli metin yöntemi ne kadar sağlıklıdır ya da Yunus Emre Divanı nüshalarında tenkitli metin çalışmaları ne kadar sağlıklı, güvenilir ve geçerli yapılabilmektedir? Her nüsha tenkitli metine alınmalı mıdır?

Ayrı bir yazı konusu olan bu sorular, karşıt bir soruyu da kendi içinde getirir: Yunus Emre Divanı nüshaları öncelikle müstakil çalışılmalı mıdır, divan nüshalarının müstakil çalışılması ne fayda sağlar? Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, “tenkitli metin-müstakil metin”, “en eski, en özgün nüsha” tartışmalarının neresindedir?

Şimdiye kadar Dîvân-ı Yûnus Emre’nin sadece Fatih ve Karaman nüshalarının çeviri ve tıpkıbasım müstakil yayınları[1] yapıldı. Bursa Nüshası’nın ise yayınlanmamış bir tez[2]  çalışması var. Fatih ve Bursa nüshaları çevirilerinin yanında dil özellikleri bakımından incelemeye alındı. Karaman Nüshası ise çok yönlü ele alınarak yayınlandı.

Herhangi bir yazma eserde olduğu gibi Yûnus Emre Divanı nüshalarının dönemini belirleyici unsurların başında cilt, kâğıt, mürekkep, yazı, imla ve dil özellikleri gelir. Karaman Nüshası’nı diğer nüshalardan ayıran “yazısı, cildi, mürekkebi ve dili” dışında bir özelliği daha vardır ki, o da konusunda açıklanacağı üzere kitabın özgün mimarisidir.

Sözü edilen bu ana özellikleriyle Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın ne kadar sağlam, eski ve temiz bir nüsha olduğu ve diğer nüshalardan üstün yönleri burada anlatılacaktır.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Künyesi

Eserin fiziksel özellikleri, Milli Kütüphanedeki mikrofilm kataloğundan[3] ve divanı elinde bulunduran Kayserilioğlu ailesinden Ertuğrul Kayserilioğlu’nun paylaştığı nüsha fotoğraflarından öğrenilebilmektedir.

Dîvânın mikrofilm kopyası, Ankara, Milli Kütüphane, Mikrofilm Arşivi A-4764 numarasıyla kayıtlıdır.

Katalog bilgilerine göre nüsha; deri ciltli, 250x170 mm ölçülerindedir. Fotoğrafından görülebildiği kadarıyla eserin cildi kalınca, süslemesi sadedir. Rengi sarıdır. Kapağın ve mıklebin ortasında birer adet şemse vardır. Şemseler soyut yaprak bezemesidir. Şu durumda yapılan ön araştırmalara göre soyut yapraklarla bezenmiş şemseli cildi, 1400’lere kadar gitmektedir. Ayrıntılı araştırma ve örnek eşleştirmeleriyle cildin tam dönemi ortaya çıkarılabilir.

Dibacesinde eserin adı, “Hâzâ Dîvân (Bu Dîvân)” biçiminde verilir.

Tek cilt eserin dili Türkçedir.

Uzman ve araştırmalarca Karaman Nüshası, 14. yy’a[4] tarihlendirilmiştir.

Aslını görme durumu olmadığından fotoğraflarındaki açık sarı renge göre Karaman Nüshası’nın kâğıt cinsinin abadi kâğıt olduğu söylenebilir. Yaprak sayısı 2+210 (424 sayfa). 1b sayfasından başlayan eser, 210b sayfasında biter. Kapak içi ilk yaprağın “a” bölümüne, “Maşallah, Hasan, Hüseyin, Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali” isimleri; 1a sayfasına “Allah, Muhammed, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ya Hazret-i Bilâl Habeşî” isimleri Osmanlı sülüsüyle meşk yoluyla yazılmıştır. İlk yaprağın b bölümü boştur.

Mikrofilm üzerinden yapılan çalışmaya göre en az beş yaprak yani 10 sayfanın yırtılmış olduğu tespit edilmiştir. Divanı son gören ve inceleyen Müfid Yüksel Bey’in tespitlerine[5] göre de sondan sekiz sayfa daha yırtıktır.

Eserde kırmızı ve siyah olmak üzere iki çeşit mürekkepli yazı görülmektedir. Metnin yazımında siyah mürekkep kullanılırken, başlık ya da bölüm başları, kırmızı mürekkep ile yazılmıştır.

Ketebe ve zahriye gibi kayıtları yoktur.

Eserin sadece serlevhalı 1b sayfası tezhiplidir. Serlevhalı taç sayfasının üst yarısı simetrik dört dilimli bir kartuşla belirlenmiştir. Kartuş orta merkezinde dikey eksenli bir kapalı rumi vardır. Kapalı rumi motifin içinden çıkan simetrik dal, kapalı ruminin etrafında spiral çizdikten sonra kendi içinde bir kıvrım ile biter. Bu spiral dalın etrafı natürel çiçekler ile bezenmiştir. Aynı sayfaya, altın boyası ile çerçeve şerit gidilmiştir. Eserin diğer sayfalarında herhangi bir süsleme ya da işaret yoktur. Serlevhalı sayfanın muhtemelen 16. yy’da Şeyh Hamdullah hattında tekrardan yazıldığı gelişmiş nesih yazısından anlaşılmaktadır.

Sayfa satır sayısı istisnalar dışında 11’dir. İlk sayfa dokuz satırdır. Satır sayısı 12 ya da 10 olan birkaç sayfa da vardır. Sütuna bölünmüş sayfa yoktur.

Eserin yazısı Selçuklu sülüsüdür. Derkenarlarda ve satır aralarında; birisi eser kalemiyle diğeri talik hattında olmak üzere iki çeşit yazı görülür. Burası çok önemli; eserin kendi kaleminden hem derkenar hem de satır aralarına ekleme beyit, mısra, kelime hatta harfler vardır. Bir de eser kalemi dışında talik hattında derkenara ve satır aralarına eklenmiş beyitler vardır. Ayrıca eserin muhtemelen kopmuş 6a ve 6b sayfaları talik yazı ile tekraren yazılmıştır. Talik yazılı eklemelerin 18. ya da 19. yy’da yapıldığı açıktır.

Eser, Yunus Emre Tekkesi Kütüphanesinin baş kitabı iken sırasıyla Kadiri Tekkesi şeyhi Hacı Bekir Efendi’ye, Kayserilizade Bahri Efendi’ye, oğlu Baha Kayserilioğlu’na geçmiştir. Baha Kayserilioğlu da 1965 yılında eserin mikrofilm kopyasını Milli Kütüphaneye vermiştir.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Tarihçesi

Karaman Yûnus Emre Tekkesi postnişini, Şeyh Sunullah’ın 1904 yılındaki ölümü, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın tarih sahnesinde ortaya çıkmasında belirleyici öneme sahiptir. 1904 yılında Şeyh Sunullah’ın oğullarından Ziya henüz dört, Ali ise iki yaşındadır. Torunu Talat Duru’nun araştırmalarına göre bu tarihten sonra tekkenin şeyhliğine; Yûnus Emre’nin soyundan geldiğini ispat eden Belviranlı Eyüp Hoca[6] müracaat eder. Konya Şer’iye Mahkemesine yaptığı müracaatı olumlu sonuçlanarak tekkenin şeyhliğine ataması da yapılır. Ancak nasıl oldu ise Kadiri Tekkesi şeyhi Hacı Bekir Efendi[7], bir şekilde Yunus Emre Tekkesi postnişînliğe getirilir. Şeyh Hacı Bekir Efendi, 1922 yılındaki ölümüne kadar hem Kadiri Tekkesinin hem de Yûnus Emre Tekkesinin şeyhliğini sürdürür.

Şeyh Hacı Bekir Efendi’nin ölümüne yakın Yûnus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı ilgilendiren bir gelişme olur. H 1340 M 1921/1922 yılında Şeyh Hacı Bekir Efendi, ağır hastadır, yataktadır. Bir ara yanına gelen Kayserilizâde Bahri Efendi, Şeyh Hacı Bekir Efendi’den Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nı geri getirmek şartıyla okumak üzere ister. Kısa bir süre sonra Şeyh Hacı Bekir Efendi vefat eder. Divan da Kayserilizâde Bahri Efendi’de kalır[8], geri iade etmez. Böylece divan, bir daha dönmemek üzere Yûnus Emre Tekkesinden çıkmış olur.

Aynı zamanlarda Yûnus Emre Tekkesi Kütüphanesi de dağılmıştır. Kütüphane kitaplarının akıbeti ile ilgili birkaç iddia var ise de kesin bir şey bilinememektedir. Bu iddialardan birine göre Konyalı Tapucu Ahmet Ağa nezaretinde Yûnus Emre Tekkesi Kütüphanesi kitapları Karaman Tren Garından Konya’ya Yusuf Ağa Kütüphanesine gitmiştir[9].

Uzun bir süre ne divandan ne de Bahri Efendi’den bir ses çıkar, ta ki ulusalda Yûnus Emre tartışmalarının alevlendiği 1950’li yıllara kadar… 1926 doğumlu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve Kayserilizâde Bahri Efendi’nin oğlu Avukat Baha Kayserilioğlu; divanı, dönemin birçok tarihçi ve edebiyatçısına gösterir. İbrahim Hakkı Konyalı[10], Cahit Öztelli[11], Şehabettin Tekindağ[12], Amil Çelebioğlu[13], Raif Yelkenci[14], Fuat Köprülü[15], Abdülbaki Gölpınarlı[16] ve Mikail Bayram[17] Karaman Nüshası’nı görenlerden sadece bilinenlerdir.

Bu araştırmacılardan bazıları divanı görmek için Karaman’a kadar gelmişken bazılarına Baha Kayserilioğlu giderek divanı göstermiştir. Her görüşmenin ortak noktası, Karaman Nüshası’nın kitaplaşması için birtakım kararlar alınmış olsa da hepsinin sözde kalmasıdır.

Divan ile ilgili önemli gelişmelerden biri de 1965 yılı Mayıs ayında, mikrofilminin Milli Kütüphane tarafından alınmasıdır[18]. Bu bilgi, Baha Kayserilioğlu’nun yeğeni Cihan Savaşan tarafından da teyit edilmiştir[19].

Karaman Nüshası’nı aslından ilk kullanan Talat Duru, 1993 yılında çıkardığı Yûnus Şeyhliği adlı kitabının son kısmında, divandan 100 sayfa kadar yayımlamıştır. Talat Duru, Yûnus Şeyhliği kitabını geliştirerek 2004 yılında Belgelerle Yûnus Emre adıyla bir kez daha yayınlamıştır[20].

2012 Ocak ayında 110 TL ücreti, tarafımdan ödenen nüshanın mikrofilmi, Milli Kütüphaneden getirtilmiştir. İlk olarak yazısının paleografik inceleme ve karşılaştırılması yapılarak makalesi[21] İmaret dergisinde yayınlanmıştır.

Karaman Nüshası; 2014 yılında, çeviri ve tıpkıbasım bir arada ilk kez tarafımdan müstakil kitaplaştırılmıştır[22]. Böylece Abdülbaki Gölpınarlı’nın Risâlat al-Nüshiyye ve Divan adıyla Fatih Nüshası’nın müstakil çeviri-tıpkıbasımından sonra ikinci müstakil Yûnus Emre Divanı yayını, Karaman Nüshası’na nasip olmuştur.

Karaman Nüshası, tarihçe, dil, yazı, sanat ve mimari özellikleriyle kapsamlı olarak 2016 yılında Manisa II. Uluslararası Yûnus Emre Sempozyumu’nda tanıtılmıştır[23].

Nüsha, 2017 yılında yeni baştan ele alınarak Duru Bulgur Yayınları içinde yeni bir kitap olarak çıkarılmıştır. Bu baskıya Yûnus Emre’nin hayatı eklenip, tarihçe, künye, dil, içerik, yazı ve sanat özellikleri ayrıntılı ele alınmıştır. Kitap, içerik, metin, sözlük, dizin ve tıpkıbasım 752 sayfadır[24].

En eski nüsha olup olmadığına katkı vermesi amacıyla 2018-2020 yılları arasında Yûnus Emre Divanı Karaman Nüshası, yeni baştan okumaya ve çeviriye tabi tutulmuştur. Sonuçta her bir kelimesi etimolojik ve ansiklopedik sözlükler üzerinden taranmış ve araştırılmıştır. Böylece sadece Karaman Nüshası’nda geçenler yanında diğer nüshalarda geçse de anlamı bulunamamış 80’i aşkın ağız özellikli, özgün ve arkaik kelime tespit edilmiştir. Bunlardan 55 adet kelime örneklemeli ve açıklamalı yazılıp kitap bölümü[25] olarak yayınlanmıştır. Kalan 28 adet arkaik kelime yayınlanmak üzere[26] makale yapılma sürecindedir.

Karaman Nüshası’nın tarihteki izi, üzerindeki birtakım yazı değişikliklerinden, cilt özelliklerinden ve Yûnus Emre Tekkesi bağı dolayısıyla da izlenebilmektedir. Buna göre bir 14. yy eseri olan Divan; yine Karamanoğulları dönemi eseri olan Yunus Emre Tekkesine aittir. Bu tabloda yazısı Selçuklu nesihi olan Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası ile Yunus Emre Tekkesinin tarihinin aynı zamanda başladığı ve divanın burada yüzyıllarca korunduğu ve okunduğu rahatlıkla söylenebilir. Diğer Yûnus divanları ya şahıs elinde ya da bir kütüphane mülkiyetindedir.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Mimarisi

Çoğu nüshanın tersine Karaman Nüshası, Risâletü’n-Nushiyye ve Divan bir arada, tek eser tek kitap yapısındadır. Buna göre eser, yaprak ya da bölüm ayrımı olmadan “dibace, Risâletü’n-Nushiyye ve Dîvân” düzenindedir.

Dibâce

Eski Yunus Emre Divanı nüshaları içinde dibacesi olan tek nüsha, Karaman Nüshası’dır. Eser 1b sayfasındaki dibace (giriş bölümü) ile başlar. Serlevhalı sayfanın alt yarısında dibace, besmele ve Risâletü’n-Nushiyye’nin ilk iki beyti vardır. Eserin adının belirtildiği ve Yunus Emre’nin unvan ve lakaplarıyla övülüp dua edildiği dibâce metni şöyledir:

Hazâ Dîvânu emlahu’l-şu’arâ’i ve efsahu’l-bulegâ sultânu’l-vâsılîn tâcu’l-fukarâ’i ve’l-mesâkîni ve hırkatu’l-gurabâ’i ve re’îsü’l-‘âşikîn Hazreti Yûnus Emre kuddise sirrahu’l-azîzi ve efâza aleynâ birretu ve ihsanehu efâza li’l-‘âlemîne lütfehu ve kerremehu ve feyzuhu

Risâletü’n-Nushiyye

Kitabın ilk 51 yaprağı (101 sayfası) Risâletü’n-Nushiyye’dir. Toplam beyit sayısı 545’tir. Mevcut yapısı ile sahip olduğu bölümler aşağıdadır.

Dibâce                                  : 1b

Nesir bölüm                          : 2a-2b[27]

Şerh-i Âdem Âleyhi’s-Selâm : 2b-8a

Dâstân-ı Kibr                        : 8a-17a

Dâstân-ı Buşu                       : 17a-25b

Dâstân-ı Sabr                        : 26a-28b

Dâstân-ı Buhl u Hased           : 28b-41b

Dâstân-ı Gaybet ü Bühtân      : 42a-51b

Tespit edilebilen kopmuş yapraklar; 2, 3 ve 8’dir. Kopmuş olan ikinci yaprakta; en az 11 beyit ile girişin devam ettiği, üçüncü yaprakta ise nesir bölümün “akıl” konusunun olduğu diğer nüshalardan anlaşılmaktadır.

Dîvân

Eserin divan bölümü, kitabın 51b sayfasının ortasından başlar ve 210b sayfasında biter. Toplamda 160 yaprak yani 319 sayfadır.

Divan bölümü, 51b’de “fi’l-Seyri ve’s-Sulûkı” adı altında kasidemsi bir şiir ile başlar. Bu bölümden sonra sayfa 55a’dan itibaren “el-Hüsniyât” başlığı altında gazel benzeri şiirler devam eder. Divan’da el-Hüsniyât dışında bölüm adlandırması yoktur.

Toplamda 217 şiir vardır.

Baştan sona divandaki şiirlerin beyit sayısı beşten aşağı düşmez. Bazı şiirlerin üç, dört beyitte kalmasından yırtılmış sayfalar olduğu dolayısı ile eksik şiirler olduğu değerlendirilmiştir. Bu şekilde 78. ve 176. yapraklardan sonraki yaprağın olmadığı tespit edilmiştir. Buralarda kopmuş yaprak sayısının birden fazla olma ihtimali de vardır.

Ayrıca Dr. Azmi Avcıoğlu da Şeyh Hacı Bekir’in oğlu Hanefi nezdinde gördüğü divanın sondan birkaç sayfasının yırtık olduğunu tespit etmiştir[28]. Divanı 2021 yılında gören ve inceleyen Müfid Yüksel de eserin sonundan sekiz sayfanın yırtık olduğunu[29] tespit etmiştir.

Şu durumda ve Karaman Nüshası’nda olmayıp diğer nüshalarda olan şiirlere bakıldığında Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın kopmuş yaprak sayısının 15’e yakın olduğu söylenebilir.

Karaman Nüshası’nda mükerrer şiir yoktur. Karaman Nüshası’nı özgün kılan diğer bir özelliği de şiir tertibidir. Risâletü’n-Nushiyye ile birlikte Divan’daki şiir tertibi, insanın olgunluk aşamalarına uygunluk gösterir. Risâletü’n-Nushiyye, insanın nefs-i emmâresine karşılıktır. “Fî’l-seyri ve’l-sülûk” şiiri ise kâmil insanın tayy-i mekân etmesini yani manevi yolculuğunu anlatır. “el-Hüsniyât” da münacaaat, nat, muhammediye, şathiye, aşk, akıl, ölüm vs. konulu şiirler vardır. Bunların sıralanışa bakıldığında belli bir mantıksal dizilim gözetildiği göze çarpar.

Oysa Fatih Nüshası’nda şiir tertibi, klasik divanlarda olduğu gibi kafiyelerin alfabetik sıralanmasına göredir. Mecmualardaki ve bazı müstakil nüshalardaki şiirler ise bir amaç ya da mantıksal bir yapı gözetmeksizin rastgeleliğe göre dizilmiştir.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Yazısı

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası neden bir 14. yy nüshası olduğunu kanaatle belirtmek kısmen yeterli olsa da tatmin edici bir yöntem değildir. Koca yüzyılın hangi çeyreğine ya da onlu yıllara denk geldiğini belirleyebilmek ve karşıt görüşleri en aza indirebilmek için daha geçerli ve etkili yöntemler kullanmak zorunludur. Buradan hareketle Karaman Nüshası’nın yazısı; dönemine yakın eserler, Divânü Lügati’t-Türk, El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye, Müsâmeretü’l-Ahbâr, Kutadgu Bilig, Metâilü’l-İmân’ın yazıları ile harf esasına göre karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma önemlidir. Çünkü tarihsiz Türk İslam yazma eserlerinin dönemini belirlemede, çoğunlukla genel bir bakışla tahmin etme, kanaat belirtme durumu söz konusuyken “harf esasına dayalı standart ve somut yazı karşılaştırması yöntemi”nde birebir harflerin yazılış benzerlikleri tespit edilmektedir. Bu yöntem Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası aracılığıyla Türkiye’de ilk kez tarafımdan[30] uygulanmıştır. Harf esasına dayalı standart ve somut yazı karşılaştırmasının sonuçlarını şu şekilde göstermek mümkündür:

Selçuklu nesihinde harflerin yazımında ölçü, oran ve durak yerleri henüz gelişmemiştir. Selçuklu nesihinde başlı harflerin başları çoğunlukla kapalıdır. Çanaklı harflerin çanakları; kâtibe, kaleme, sayfanın yazım yerine göre kısmi değişiklikler gösterebilmektedir. İmla çoğunlukla harekelidir.

Bu noktada Karaman Nüshası’nın yazısı harekeli nesihtir.

Nüshanın yazısı ile Divânü Lügati’t-Türkî, İbn-i Bibi’nin El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye’si ile Ahi Evren’in Metâilü’l-İmân adlı eserleri arasında benzeşme daha fazladır.

Müsâremetü’l-Ahbâr ve Kutadgu Bilig (14. yy Kahire nüshası) ile Karaman Nüshası’nın yazıları arasındaki üslup ve zaman farkı çok açıktır.

Üstelik Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası ile Ahi Evren’in Metâilü’l-İmân adlı eserinin yazısı bir kâtibin elinden çıkmışçasına benzerlik gösterir.

Çok önemli bir başka sonuca göre de Karaman Nüshası, El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye, Metâilü’l-İmân ve Divanü Lügati’t-Türk yazıları İbn-i Bevvâb hattının etkili olduğu dönemde yazılmıştır.

Ancak Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın yazısında 1299 yılında Yakutî’nin hattının da etkileri görülür. Özellikle “lâm, elif, cim/ha” harfinin yazılışların benzerlik çok belirgindir. Özellikle karın kısmı düz çizilen “lam”a bakarak Karaman Nüshası’nın Yakut el-Mu’tasım hattında yazıldığını söylemek mümkündür.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası yazı özelliklerinin, El-Evāmirü’l-’Alā’iyye fi’l-Umūri’l-’Alā’iyye, Metâilü’l-İmân ve Divânü Lügati’t-Türk yazı özellikleri ile büyük oranda benzeşmesini; Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın asıl eser ya da asıl esere çok yakın bir nüsha olabileceği kanaati uyandırmaktadır.

Daha sağlam sonuçlar için C 14 tekniği ile Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın cilt, kâğıt ve mürekkep analizlerinin yapılıp yılının tespit edilmesi hem Yûnus Emre’nin hayatına hem de asıl nüsha tartışmalarına açıklık getirecektir.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın İmlası

Yunus Emre Divanı nüshalarının dönemini belirlemede pek imla karşılaştırması yapılmaz. Bunun altında yatan başlıca nedenler, çoğu nüshanın zaten Osmanlı dönemi olması ve Osmanlı Türkçesinde kelimelerin yazımının İstanbul’un Fethi sonrası bir standarta kavuşması görülebilir. Oysa Arap harfleriyle Türkçe kelimelerin yazımı, Karahanlı Devleti’nden itibaren belli aşamalardan geçti. Özellikle 13.-14. yy, Oğuzcanın Anadolu’da kendine has yeni bir yazı dili olma mücadelesi verdiği dönemdir. Oğuzcanın Anadolu’da müstakil bir yazı dili olması bıçakla kesercesine birden olmayıp kendi içinde birtakım aşamaları ve süreçleri barındırır.

Bu noktada Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın imlası da dönemine bağlı olarak kendine has özellikler taşır[31].

Öncelikle Karaman Nüshası’nın yazısı 13. 14. yy metinlerin bir özelliği olarak Türkçe kelimelerin yazımında sesli harfleri karşılamak için “hareke” kullanılmıştır. Arapça ve Farsça kelimeler ise kendi dilindeki yazım kurallarına uygun olarak yazılmıştır. İstisnalarda ise Türkçe telaffuzunun esas alındığı yazımlar da tespit edilmiştir.

Karaman Nüshası’nı özgün kılan bir diğer özelliği de imlâsında olga bolgalı kelimelerin yer almasıdır. Bir eserde hem Batı Türkçesi hem de Doğu ve Kuzey Türkçesi imlasıyla metinler yazılmasına “olga bolgalı dil” denilmektedir. Bir eserin karışık dilliliği, 12-14. yy eserlerinde daha sık görülen bir özelliktir. Karaman Nüshası da olga bolga özelliği gösteren bir eserdir. 

Tespit edilen belli başlı imla özellikleri aşağıda açıklanmıştır.

“ç” sesinin “cim” veya “çim”, “p” sesinin “be” veya “pe” ile “g”nin “kef” ve “gayın” ile gösterilmesi, Uygur imlâsının etkisindendir. Bu duruma örnekler; “padişâh-bâdişâh” ve “üç-üc” biçimindedir.

“Olga bolga” yazımına bir başka baskın ve uç örnek ise bir şiirinde geçen “çeg” kelimesidir. Çeg kelimesi Karahanlı Türkçesi imlasıyla yazılmış ünsüz değişimiyle Batı Türkçesindeki “tek”[32] kelimesidir. Görüldüğü üzere bu kelimede “ç>t” ses değişimi vardır.

Göktürk, Uygur, Karahanlı yazı dilinden gelen kelimeler; Karaman Nüshası ile birebir ya örtüşmüştür ya da kısmî sesli değişimi, ünsüz yumuşamasına/sertleşmesine uğramıştır. Buna en iyi örnek Risâletü’n-Nushiyye’nin tarih beyitindeki “yidi” kelimesidir. Köktürkçe’deki yedi anlamındaki “yiti” sayısı; Risâletü’n-Nushiyye’deki telif tarihi beyitinin “ki tarih dahı yidi yüzdeyidi” mısrasında “yidi”ye dönüşmüştür. Bu örnekte “t>d” ses değişimi vardır.

Arap alfabesinin bazı sesleri karşılamada yetersiz kaldığı bilinmektedir. Türkçe kelimelerde sesli yerine hareke konmuş. Arapça ve Farsça tesiriyle konulmadığı da olmuş ve zaman zaman harfle de gösterilmiştir. Kelimelerin bu değişik imlasında aruz vezninin de tesiri büyük olmuştur.

İlk hecede sesliler yazılmamıştır.

Karahanlı Türkçesinin etkisiyle “e” sesi “elif” harfiyle yazılmıştır.

Kelime sonunda “e” harfi için kullanılan “he” harfi yazılmıştır.

“Ka’be-i ‘ışk”[33] örneğinde olduğu gibi sonu he harfi ile biten kelimelerde tamlama eki “ı-i” hemze ile sonu ye harfi ile biten kelimelerde ise hemze veya ye harfi ile gösterilmiştir.

“Sonra” örneğinde olduğu gibi bazı kelimelerin sonunda “e-a” harfi için kullanılan he harfleri yazılmayıp hareke ile ses verilmiştir.

“Hâs’u ‘âm” örneğinde olduğu gibi bağlama edatı “ve”; “ve”, “vi”, “vü”, “ı”, “i”, ”ü” olarak bazen ilk kelimeyle beraber yazılmıştır.

Ayrılma ve bulunma hali ekinde “d” den sonra “elif” harfi “a” sesi için kullanılmıştır.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Dili

Yûnus Emre’nin yetiştiği 13. yüzyıl Anadolu’da teşekkül edecek olan yeni yazı dilinin kurulma çağıdır. Bu sebeple o devrin diğer şair ve yazarları gibi Yûnus Emre’nin dili de Orta Asya yazı dilinin hususiyetlerini taşımaktadır. Yûnus’un başta Ahmet Yesevî olmak üzere, Horasan erenlerinin kurduğu fikir dünyası içinde bulunması da Orta Asya Türkçesinin izlerini taşımasını gerektirmektedir. İki ayrı coğrafi muhitte gelişen aynı kültür ve edebiyatın dili uzun müddet birbirinden malzeme alıp vermiştir. Bu malzemeler 13. asır Türkçesi hakkında toplu bir bilgi verir. Yûnus’un Orta Asya Türk kültürünü Anadolu’da devam ettirdiğini gösterir ki, bu çok mühimdir[34].

Buradan sonraki sorun şudur ki, Yûnus Emre’nin özgün dili ile Yûnus Emre Divanı nüshalarının yazım dili aynı değildir. Bir başka deyişle her nüsha; yazıldığı dönemin yazı, dil, imla, ses özelliklerini taşır. II. Murat döneminde başlayan telif ve tercüme kitap çalışmaları; Anadolu Türkçesinin yazı ve konuşma dilinde, değişme ve gelişme biçiminde etkili olmuştur. Bu etki İstanbul’un fethi sonrası artarak devam etmiştir. Dolayısı ile Yûnus Emre’nin özgün dili ile sonra yazılmış Yûnus Emre divanı nüshalarını yazıldığı dönemin yazı ve dil özellikleri arasında fark olması doğaldır. Özellikle 15. yy’dan sonra yazılmış nüshalardaki dil farklılıkları hemen göze çarpmaktadır. Müstensih, yaşadığı dönemin dil özelliklerini divana mutlaka yansıtmıştır.

Karaman Nüshası’nın dilinin, Yûnus Emre’nin özgün dili ile aynı özelliklere sahip olup olmadığının belirlenmesi için bir dil inceleme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Karaman Nüshası’nın dili; imla, ses, harf, şekil özellikleri bakımından incelenmiştir. Elde edilen tespitler divanın 2017 baskısında[35] ayrıntılı gösterilmiştir. O ayrıntılı incelemede görüldüğü gibi Karaman Nüshası’nın dili ile 13-14. yy Anadolu Türkçesinin dili, ses, imla ve biçim özellikleriyle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmaya göre Karaman Nüshası’nın dili, imla, ses ve şekil özellikleri bakımından birebir aynıdır. Bir başka deyişle Karaman Nüshası’nın dilinde 15. yy ya da daha sonraki yüzyıllara ait ögeler ve özellikler bulunmaz.

Karaman Nüshası’na Metin Kalemiyle Yapılmış Eklemeler

Çok çok ilginçtir, Karaman Nüshası’nın bazı sayfalarında asli kalemle satır aralarına ve derkenara eklenmiş beyit, mısra, kelime hatta heceler var. Yanlış anlaşılmasın eserin yazımından sonraki bir zamanda yapılmış derkenarlar burada söz konusu değil. Tabi ki sonraki yüzyıllarda esere talik hattında yazılan derkenar beyitler de var. Söz konusu olan ise “Divan”ın yazıldığı kalem ile yapılmış düzelteme, değiştirme ve eklemelerdir! Belli başlı ekleme metin parçaları şöyle:

Sayfa 56b’de derkenara yazılmış “Hak”

Sayfa 56b’de beşinci satırdaki mısranın başına, derkenara gelecek biçimde “Hak” kelimesi taşırılmış. Mısrada uygun yerinin ise “kelâmını” kelimesinden önce olduğu ancak unutulduğundan ve uygun boşluk olmadığından derkenara alındığı anlaşılmıştır. Buna göre doğrusu “toksan bin kelâmını Hak  söyleşicek habîbile” olmalıdır.

Sayfa 64a’da mısra sonuna gelen “dem” kelimesi

İlgili sayfa dördüncü satırdaki “her dem yeni şiveyle her dem yeni kılur esîr” mısrasındaki “dem”, mısra sonuna ve derkenara yazılmış.

Sayfa 68b’da derkenara tekrar edilmiş “içinde cân” ifadesi

Sayfanın üçüncü satırına denk gelen “hükmün cânlar içinde cân mısın” mısrasının karşısına derkendarda “içinde cân” ifadesi bir kez daha yazılmış.

Sayfa 71b’de derkenara dik yazılmış mısra

Sayfa 71b’de sağ üst kenara dik yazılmış “dört kişidür yoldaşum vefâdarum râzdâşum” mısrası var. Üstelik bu mısranın en üstteki beyte ait olduğu, noktalarla götürülerek gösterilmiş.

Sayfa 85a’nın üst kenarına yazılmış kelimeler

Sayfa 85a’da, “gevherden bug çıkardı bugından gök yaratdı” mısrasının “bug çıkardı” kelimeleri üst satır boşluğuna dik olarak yazılmış. Üstelik yerinin “gevherden” kelimesinden sonra olduğu “uzun bir çizgi çizilerek” gösterilmiş.

Sayfa 92b’de derkenara dik çıkarılmış mısra kelimeleri

92b sayfasındaki “sen virdün bana cânı ‘Azrâyil’e bildürdün” mısrasının “sen virdün” kelimeleri mısraya dik yazılmış.

Sayfa 166b’de derkenara dik yazılmış beyit

166b’deki “yedi gögi yedi yiri tagları denizleri/uçmagıla tamuyı cümle vücûdda bulduk” beyti, derkenara dik yazılmış.

Sayfa 172b’de derkenara dik yazılmış mısra

172b’de “uçurmadın cân kuşını gel ikrâr it erenlere” mısrası derkenara dik yazılmış. Aynı sayfadaki “bu dünyâyı elden bırak âhirete eyle yarak” mısrasındaki “dünyayı” kelimesi satıra dik yazılmış.

Sayfa 183b’de derkenara dik yazılmış beyit

183b’de “biçâre bülbülem dost bahçesinde/varam virem haber şol yâre karşu” beyti derkenara dik yazılmış.

Sayfa 187a’da derkenara yazılmış mısra kelimeleri

187a’da “eger sabır kılarısam gönlüm karar kılmaz benüm” mısrasında “karar” kelimesi derkenara yazılmış.

Sayfa 203b’de derkenara dik yazılmış beyit

203b’de “namaz kılan âdemler tehi kalası degül/ol pâdişâh dergâhında kimseyi mahrum eylemez” beyti derkenara dik yukarı yönlü yazılmış.

Karaman Nüshası’nda derkenar edilen beyit, mısra ya da kelimeler pek müstensih işine benzemiyor. Çünkü müstensih zaten önündeki hazır metni çoğaltır. Kaldı ki, yazma eserlerde çoğunlukla aherli kâğıt kullanıldığından hatalı yazılar silinip doğrusu yazılabilir. Karaman Nüshası’ndaki üstü çizilen ya da derkenar edilen beyit, mısra ya da kelimeler, daha çok kitap bittikten sonra şairin şiir üzerindeki oynamaları, değişiklikleri biçiminde görünüyor. Şiirde mısranın yerini değiştirme gibi bazı düzeltmeleri müstensih değil de şair yapar. Günümüzdeki söylenişiyle bu notlar, daha çok sahibinin yani yazar/şairin eseri son gözden geçirmeleri gibi durmaktadır.

Sonuç

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası” tarihçe, künye, mimari, imla, yazı ve dil ele alındı. Devamında özgün kalemiyle yapılmış eklemeler açıklandı.

İster mecmualarda isterse de müstakil olsun 100 kadar Yunus Emre Divanı nüshası içinde tarihçesi olan tek nüsha, Karaman Nüshası’dır.

Yine bir şahsa ya da kütüphaneye değil de bir tekkeye üstelik de tarihî Yunus Emre Tekkesine ait tek yazma nüsha Karaman Nüshası’dır.

Mevcut özelliklerine göre Karaman Nüshası kitabî ve mimarî bakımdan en sağlam nüshalardandır. En eski nüshalar arasında sadece Karaman Nüshası dibace yani giriş bölümüne sahiptir. Eser, bölünmeden ya da yeni sayfada başlık açmadan “dibâce-risâletü’n-nushiyye-dîvân” düzeninde tek cilt tek kitaptır. Nüshaların çoğunluğu ya bir mecmua içinde bölümdür ya da klasik divanlarda olduğu gibi kafiyesine göre alfabetik düzende şiirleri sıralanmış müstakil nüshalardır.

Karaman Nüshası’nda ise şiir tertibi; hamlıktan olgunlaşmaya, insanın gelişmişlik diğer deyişle erdemlilik aşamalarına uygun düşer.

Eserin cildi oldukça sade olmakla birlikte son derece de özgündür. Sarı renkteki cilt ortasında doğal bitki yaprağı bezemesi vardır. Aynı bezeme mıklep ortasındaki şemsede de vardır. Osmanlı ya da Selçuklu yazma eser ciltlerinin şemseleri çoğunlukla rumi bezemelidir.

Selçuklu nesihi hattında yazılmış tek Yunus Emre Divanı, “Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası”dır. Bir Osmanlı eseri değildir. Özellikle İbn-i Bibi’nin kısaca Tevârîh-i Âli Selçuk adıyla bilinen 1281 tarihli eseriyle, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın yazısı aynı kalemden çıkmışçasına benzeşir.

Yine Karaman Nüshası’nın yazısı, önemli hat ekollerinden hem İbn-i Bevvâb hem de Yakut el-Mu’tasimî’nin hattından etkiler gösterir.

Eserin yazısına dair dikkat çekici bir özellik de kırmızı mürekkepli başlık vs. yazılardır. Başka Yunus Emre Divanı nüshalarında pek rastlanılmayan kırmızı mürekkebin, Karaman Nüshası’nda bilinçli bir tercihle kullanıldığı görülmektedir.

Karaman Nüshası’nın imlası da özgündür. Olga bolga, karışık dilli yazıma sahip olması, Karahanlı Türkçesi’nden ve Orhun Yazıtları dilinden özellikler barındırması, eseri diğer nüshalardan bir üste koyulmasını sağlar.

Aynı şekilde eserin dönem dili de 13.-14. yy Anadolu Türkçesidir. Bir başka deyişle eserde 15. yy başında gelişmeye başlayan Anadolu Türkçesinden izler, etkiler görülmez.

Eserin göze çarpmayan ama çok önemli bir özelliği de asli kalemiyle çıkarılmış derkenar beyitler ve ekleme mısralar ve kelimelerdir. Dikkatli ve ayrıntılı incelendiğinde görülür ki, müstensihten çok bir şairin şiirindeki ekleme ve çıkarmalara dayalı düzeltmeleridir.

Bu yazıda belirtilen özellikleriyle beraber Karaman Nüshası’nın çeviri-tıpkıbasım yayını, “Yunus Emre Divanı nüshalarının tenkitli mi müstakil mi çalışılıp yayınlansın?” tartışmalarına verilmiş bir cevap niteliğindedir. Amaç en eski, en özgün nüshayı bulmak ve sonra eksik şiirleri diğer nüshalar eşliğinde tamamlamak ise bir tenkitli metine çok nüsha koymak, ötesinde hem 14. yy hem de 18. yy Yunus Emre Divanı nüshasını eşit almak, işi bulandırmaktan öteye geçmez.

Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası”nın özellikleri, tartışması yapılamayan bir soruyu, “Yunus Emre Divanı’nın aslı” konusunu da ister istemez çağrıştırmaktadır. “Yunus Emre Divanı’nın aslı” sorunu; “Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası”nı en çok ilgilendiren konudur! Mevcut özellikleriyle Karaman Nüshası, Yunus Emre’ye çok yakın bir dönemde yazılmıştır. Bu durum da ister istemez “Karaman Nüshası, asıl eser mi, asıl esere en yakın nüsha mı?” sorusunu sordurmaktadır. Bu noktada Karaman Nüshası’yla ilgili bir projenin daha gerçekleşmesi gerekmektedir. Cilt, kâğıt ve mürekkep tahlilinin yapılarak Karaman Nüshası’nın kesin yazılma yılının belirlenmesi belki de Yunus Emre çevresindeki birçok soruyu, tartışmayı da ortadan kaldıracaktır.

Kaynaklar

Kitap Dergi

Abdülbaki Gölpınarlı, Risâlat al-Nushiyya ve Divan, Eskişehir Kültür ve Turizm Derneği, Eskişehir 1965

Cahit Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre, Karaman Turizm Tanıtma Derneği, Ankara 1977

Dr. Azmi Avcıoğlu, Karaman’da Kirişçi Camii, Konya, Sayı 34, Yıl V, II. Teşrîn-I. Kanun 1940, s. 1984-1985

Ebru Kuybu, Yûnus Emre Divanı’nın Bursa Nüshası (Giriş-Metin-Dil İncelemesi-Dizin), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Dili Bilim Dalı, Bursa 2015

İbrahim Hakkı Konyalı, Karaman Tarihi, İstanbul, 1967

Süheyl Ünver, Karaman Defteri, 1961, Süleymaniye Kütüphanesi, No: 733

Talat Duru, Yûnus Şeyhliği, 1993

Talat Duru, Belgelerle Yunus Emre, 2004

Vasfi Babacan, Yûnus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye’si ve Dîvân’ı (Giriş-İnceleme Metin-Dizin), Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2013

Yaşar AKDEMİR Yûnus Emre’de Kelime Kadrosu, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History ofTurkish or Turkic, Volume 8/9 Summer 2013, p. 429-458

Yûnus Emre, Divan-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Milli Kütüphane, MFA No: A-4764

Yusuf Yıldırım, Risâletü’n Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası’nın Paleografik Özellikleri, İmaret, Yıl 3, Sayı 12, Ocak Şubat Mart 2013, s. 126-133

Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Karaman Belediyesi Yayınları, İstanbul 2014

Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Duru Bulgur Yayınları, 2017

Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, II. Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri, Manisa 2017, s. 335-384

Yusuf Yıldırım, Yunus Emre Divanı’nda Tesbit Edilmemiş Arkaik Kelimeler, Yunus Emre C 1, Hazırlayan Hakan Sarı, Yusuf Koşar, Ihlamur Anma ve Armağan Kitaplar Dizisi 3, İstanbul 2021, s. 515-533

Kişiler

Ahmet Talat Duru

Cihan Savaşan

Prof. Dr. Mikail Bayram

Müfid Yüksel

 

Ekler

Fotoğraf 1 Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası ciltli kapağıyla, Fotoğraf İhsan Duru eliyle Ertuğrul Kayserilioğlu

Fotoğraf 2 Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası 1a ve 2b sayfaları, Fotoğraf İhsan Duru eliyle Ertuğrul Kayserilioğlu

 



*     yusufxyildirim@gmail.com, ORCİD 0000-0001-7417-8459

[1]     Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Karaman Belediyesi Yayınları, İstanbul 2014; Yusuf, Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Duru Bulgur Yayınları, 2017; Gölpınarlı, Risâlat al-Nushiyya ve Divan, Eskişehir Kültür ve Turizm Derneği, Eskişehir 1965; Vasfi Babacan, Yûnus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye’si ve Dîvân’ı (Giriş-İnceleme Metin-Dizin), Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2013

[2]     Ebru Kuybu, Yûnus Emre Divanı’nın Bursa Nüshası (Giriş-Metin-Dil İncelemesi-Dizin), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Dili Bilim Dalı, Bursa 2015

[3]     Yunus Emre, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Mikrofilm Arşivi Nu: 4764, Mikrofilme alınma tarihi, Mayıs 1965, Milli Kütüphane, Ankara

[4]     Bize göre Karaman Nüshası, bu yazı içeriğinde anlattığımız gerekçeler doğrultusunda 14. yy ilk yarısına aittir.

[5]     2021 Temmuz ayında Fatih Camii civarındaki görüşmemizde, Müfid Yüksel Bey divanı gördüğünü, sayfa sayfa incelediğini, son sayfalarından sekiz sayfanın olmadığını benimle paylaştı.

[6]     Tekke şeyhleri ile aynı soydan geldiğini ispat ederek

[7]     Talat Duru, Yûnus Şeyhliği, 1993 s. 43-45

[8]     Cahit Öztelli, Belgelerle Yûnus Emre, Ankara 1977, s.27-28

[9]     Rahmetli Talat Duru amca bu duyumu sağlığında iken zaman zaman anlatmıştır. Yunus Emre Tekkesi Kütüphanesi kitaplarının sayı ve katalog bilgisi olmadığından kitapların akıbeti takip edilememektedir.

[10]   İbrahim Hakkı Konyalı, Karaman Tarihi, İstanbul, 1967, s. 392

[11]   Öztelli, a.g.e., s. 28

[12]   Öztelli, a.g.e., s. 28

[13]   Amil Çelebioğlu’nun Karaman Nüshası’nı nasıl ve ne şekilde gördüğüne dair sağlam bir kaynağa ulaşılamamıştır.

[14]   Süheyl Ünver, Karaman Defteri, 1961, Süleymaniye Kütüphanesi, No: 733, s. 26

[15]   Fuat Köprülü’nün Karaman Nüshası’nı nasıl ve ne şekilde gördüğüne dair sağlam bir kaynağa ulaşılamamıştır.

[16]   Abdülbaki Gölpınarlı, Risalatun al-Nushiyye ve Divan, 1965, s. LII

[17]   2013 yılı Ağustos ayındaki bir konuşmamızda Mikail Bayram, Karaman Nüshası’nı gördüğünü ve Baha Kayserilioğlu ile divan üzerine konuştuğunu söyledi.

[19]   Cihan Savaşan’la, Nisan 2016 tarihindeki görüşmemizden.

[20]   Talat Duru, Yunus Şeyhliği, 1993; Belgelerle Yunus Emre, 2004

[22]   Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Karaman Belediyesi Yayınları, 2014

[23]   Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, II. Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri, Manisa 2017, s. 335-384

[24]   Yusuf Yıldırım, Risâletü’n-Nushiyye ve Divân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, Duru Bulgur Yayınları, 2017

[26]   Söz konusu makale aksi bir durum olmazsa Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi EFAD’ın “Yunus Emre Özel Sayısı”’nda yayınlanacaktır.

[27]   İki yaprak kopmuştur

[28]   Avcıoğlu, Dr. Azmi, Karaman’da Kirişçi Camii, Konya, Sayı 34, Yıl V, II. Teşrîn-I. Kanun 1940, s. 1984-1985

[29]   2021 Temmuz ayındaki görüşmemizde Müfid Yüksel Bey, divanı bizzat gördüğünü ve sondan sekiz sayfanın yırtık olduğunu tespit ettiğini söylemiştir.

[30]   Yıldırım, a.g.m., 2013, s. 126-133; Yıldırım, a.g.e., 2017, s. 37-49

[31]   Bu konu, Risâletü’n-Nushiyye ve Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası” 2017 baskısında ayrıntılı işlenmiştir. Burada kısaca değinilmektedir.

[32]   Yusuf Yıldırım, YUNUS EMRE DİVANI’NDA TESBİT EDİLMEMİŞ ARKAİK KELİMELER, Yunus Emre C 1, Haz. Hakan Sarı, Yusuf Koşar, Ihlamur Anma ve Armağan Kitaplar Dizisi 3, İstanbul 2021, s. 518

[33]   Yûnus Emre, Dîvân-ı Yûnus Emre Karaman Nüshası, s. 6b

[34]   Yaşar AKDEMİR Yûnus Emre’de Kelime Kadrosu, Turkish Studies- International Periodical For The Languages, Literature and History ofTurkish or Turkic, Volume 8/9 Summer 2013, p. 429-458

[35]   Yusuf Yıldırım, a. g. e, 2017, s. 51-58



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder