Öyle bakmakla görülecek bir yerde değildir, bu mezar taşı. Ziyaretçiler,
cemaat hatta cami görevlileri bile göremezler. Deyim yerinde ise zulada.
Yıllarca bakındığım halde buluşum da tesadüfendir.
Bakmadığım duvar, pencere kalmamıştır. Yüzey pürüzlerine
kadar dikkat kesilerek tüm cephelerde iç ve dış duvar yüzeylerdeki taşların her
birini ayrı ayrı incelemişimdir. Zihnimin bir köşesinde sürekli büyüyen “O
mezar taşı nerede?” sorusu peşi sıra arayışlarım hep hüsranla bitmiştir.
Ta ki 2011 yılının sonlarına kadar. O yıl cami, restorasyon
için ibadete ve ziyarete kapatıldı. Duvarlardaki sıvalar söküldüğü özgün yapısı
ortaya çıkan camiye giderken o penceredeki mezar taşı da aklımda idi.
Mezar taşından ilk bahseden İbrahim Hakkı Konyalıdır. 1965
yılında yazdığı Karaman Tarihi’nde Yunus Emre Camii’ni anlatırken son cemaat
yerinin hazireye bakan penceresindedir, der kısaca. Son cemaat yerinin içinden
de dışından da bir şey görünmüyor. Duvarlar çok düzgün kesme taşlar ile örülü.
Kitabelisinden geçtim üzeri çizik taş görmek mümkün değil duvarlarda. İnsan
şüpheye düşüyor. Acaba Konyalı, son cemaat yerinin değil de caminin hazireye
bakan penceresini mi kast etti? Olacak ya burada da hiçbir iz görünmüyor. Yoksa
Konyalı’dan daha sonraki zamanlarda bu mezar taşı buradan çıkarılıp yerine bir kesme
taş mı konuldu? Umutların boşa gittiği tam bu zamanda hazirenin duvarında
oturakalmışken istem dışı sağa sola kayan göz, son cemaat yeri penceresine
odaklanıyor. O da ne. Pencere tavanında olağandışılık var. Pencere tavan yüzeyi
kitabeli. İşte bu. Aramakla bulunmaz ama arayanlar bulurmuş sözü bir kez daha
gerçekleşiyor.
Yaşanılan anlatılamaz sevinç ve heyecanla ilk iş kitabeyi
okumak sonra fotoğraflamak oldu. İlk şaşkınlık sonrası zihin düzlemi sorular,
sorgulamalarla depreşiyor.
Hangi akılsız bu mezar taşını pencereye koyar ki, diyesi geliyor
insanın!
Konyalı’nın aktardığına göre hayırseverler 1944 yılında Yunus Emre
Camii’ne yeni baştan el atmışlar. Ovada taşı bulmak bir zor; getirmek, işlemek
ve kullanmak daha bir zor. O yüzden bir usta için en iyi taş, elinin altında
olandır. Uzun, kalın ve tek parça olarak pencere lentosuna uzatılabilecek en
iyi malzeme bir mezar taşından başka ne olabilir ki? Hazire de taş ocağı gibi,
mübarek. Kısaca taş ustası haziredeki en uygun mezar taşını alıp pencere
lentosuna yerleştirmiş.
Şimdi biraz sakinleşip olumlu düşünelim.
Bu mezar taşı pekâlâ başka sebeplerle yok olup gidebilirdi de!
Mezar taşlarının başlarına neler gelmedi ki! Mezarlık ve hazirelerdeki binlerce
mezar taşı, yol yapımı çevre düzenlemesi adı altında yok olup gitmiş. Halen de
tarihi mezar taşları yeni mezarlara kapak taşı yapılmakta. Bunu yapan
bildiğimiz Müslüman Türk vatandaş. Gavur falan değil. Pencere lentosu yapılan
mezar taşı, bir bakıma korumaya alınmış. Yerinde çoktan yeller esebilirdi de!
Mezar taşındaki tarih ne anlam taşıyor?
Arapça olan kitabe metni “min yevmi’l- (…….) sâbi’un
aşera şehrun/rebi’ul-âhiru/li-senete erba’a ve/semânîne ve seb’a mietun”dur. Gün
adının yazılı olduğu taraf kesildiği için bir şey okunamıyor.
Bu bir hicrî tarih.
(……) günü 17 Rebîulâhir 784.
Milâdî karşılığı 30 Haziran 1382.
Mezar taşı bu tarihiyle daha anlamlı daha önemli oldu. Yunus Emre Camii’nde
Yunus Emre dönemine çok yakın tarihli bir mezar taşı bu. Arada 60 yıl var. Mezar
taşı sahibinin 70 ya da 80 yıl yaşadığı varsayıldığında Yunus Emre ile 10-20
yıllık zaman diliminin kesiştiği çok rahat görülebilmekte. Üstelik zaman kesişmesi
aynı mekânda. Demek oluyor k, Yunus Emre ile bu kişi aynı yerde aynı havayı
solumuş. Hazirelere herkesin gömülmediği düşünüldüğünde bu kişinin Yunus
Emre’nin yakın-uzak dereceden bir akrabası ya da Yunus Emre ile aynı cemaatten önemli
biri olduğunda şüphe yoktur.
Peki bu mezar taşı kime ait olabilir?
Bu sorunun cevabı yine mezar taşında saklı. Bu bir mezar ayak taşıdır.
Bir de baş taşı olmalıdır. Konyalı o günkü araştırmalarında fark edemese de baş
taşı da ayak taşının arkasında. Son cemaat yeri tarafından pencere sövesinin
hemen arkasına yanlamasına dikmişler. Sadece kalın kenarı alttan görünüyor. Kim
bilir belki bir gün bu mezar taşları buradan çıkarılır da kime ait olduğu
tespit edilir.
Yunus Emre araştırmaları için bu mezar taşı, tarihi bir kanıt,
birinci dereceden kaynak malzemedir. Haziredeki 13. -14. yy mezar taşları bu
durumu kuvvetle destekler. Türkiye’nin hiçbir yerinde Yunus Emre ile bağlantılı
ilintili bu kadar zengin kaynak da yoktur.
Bu yazıyı 2012’den bu yana birkaç kez yayınlamaya
niyetlendim. Her seferinde de uygun bir takvime erteledim. Yunus Emre’nin
ölümünün 700. yılı yaklaştığı bu günler herhalde daha anlamlı olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder